BAĞIMLI MESLEK MENSUBU: SESSİZ ÇOĞUNLUK

Sükutun da bir sesi vardır. Onu duyacak yürek lazım.
Şems-i Tebrizi

Meslek Mensupları, zaman zaman da olsa, hak arama adına seslerini yükselterek, çeşitli platformlar aracılığı ile, mali sistemin temel unsurlarından olduklarını hatırlatmak gereği duyarak, volatil zeminde var olmaya çalışmaktadırlar.
3568 Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu, tam da meslek mensuplarının hak ve adalet aramalarına dayanak oluşturmaktadır. İlk yayınlandığında da var olan çelişki ve eksikliklerinin yanında mükellefiyet tesis ettiren teşebbüs ve işletmeler için defter tutma, ve danışmanlık işlemlerini, ya hizmet akdi ile vekaleten “serbest”, veya ücret mukabili tam zamanlı işyerinde çalışmak sureti ile “bağımlı” olarak yerine getirmektedirler. ( 13.06.1989 Tarih ve 20194 S.R.Gazete)
Kendi içinde nasıl bir çelişki yaşıyor ki, meslek mensupları zamanla yıpranan bu Kanunu, sorgular olmuşlardır?
Yeri gelmişken, bağımlı meslek mensubu” ibaresi ile, mali sistemde yerini almış, m uhasebeci ve mali müşavirler ile yeminli mali müşavirleri (devlet kademesinde var olanlar da dahil) kastettiğimin bilinmesini isterim.
Burada ele alarak çözümleme yapmanıza yardımcı olabileceğimi umduğum temel konumuz, bağımlı çalışan meslek mensuplarının, aslında yıllardır var olan ve fakat görünmesine rağmen pek de bir şey yapılamayan sorunlarına eğilmektir. Çıkarıldığından bu yana, çok uzun yıllar olmamasına karşın, 3568 Sayılı Kanun, meslektaşlar arasında birlik ve beraberlik yerine, git gide kaosu andıran yapısında, artık yamalar ile genişlemesi de, fayda temin etmemektedir. Yeni bir kanun yapılanmasına tez ihtiyaç varken, mesleğin gidişatına bakıldığında, liyakat safhalarının, sertifikaya bağlandığı şu günlerde, teknolojik inovasyonların varlığında, paydaş olan kurum ve kuruluşların artık meri kanunu kaale almayacaklarının sinyalleri ortadadır.
Konu aslından hareketle, bağımlı çalışanlara dönecek olursam, aslında karanlıkta kalmış bu mevzu hakkında, detayda bir düzenleme olmamasına rağmen, tam tersine sınırlama maddesine yer verildiğini vurgulamak isterim.
Kanun, “serbest” ifadesini hatta başlığına alırken, “bağımlı” çalışanları ari tutarak, geçmişten gelen bir kavram karmaşasına yol açmıştır.
O zaman bu karmaşayı yine Kanunun kendisine bakarak izah etmeye çalışalım.
Aynı kapsam ve aynı amaç için mücadele ettiğimiz bir düzlemde, kanun, çatışmalı kişiler tarafından ele alınarak, bağımlı olarak çalışan meslek insanlarına, sınırlama koyarak, unvan kullanamayacakları şartını getirmiştir.(3568 S.K. 45.Madde)
Şimdi hemen aklımızda olan fırtınalı soruları düşünürken, aynı zamanda kullanılamayan unvanın ne işe yarayacağını kendimize soralım!.. Tezat. Öyle değil mi?
Diğer tezadımız ise, aslında ilgili kanunun geçiş süreci için müktesep hak diye tabir edilen hükmüdür. Geçici 2. Maddenin C bendi şöyledir:
"Kamu kuruluşlarının veya bilanço usulünde defter tutan özel kurulların muhasebe birimlerinde birinci derece imza etkisini haiz olarak muhasebenin fiilen sevk ve idare edilmesinden veya mali denetiminden sorumlu olarak en az 5 yıl çalışmış olanlar, Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir olmaya hak kazanırlar"
Bu maddeden yola çıkarak, günümüze geldiğimizde, asıl feveran ettiğimiz konuların dünden kaldığını anlamamız imkan dahilinde olur. Alınan bu belgeler, çalıştıkları firmalardan ayrılana kadar bir işe yaramayacağı gibi, çalıştıkları sürece unvanlarını da kullanamazlar.
Adı geçen 3568 Sayılı Kanun, güvence altına alınacakları bir yapılanmadan uzaktır.
Özlük hakları ancak normal çalışan statüsüne göre, rutin yasalarca belirlenmiş olup, bu hak ve menfaatlerin yeri geldiğinde korunup, kollanacağı bir birim de bulunmamaktadır. Mensubu oldukları meslek örgütleri tarafından da, küçük komitelerce temsil edilmektedirler!..
Tabi olarak bu da hak ve menfaatlerin işverenlere karşı korunamaması eşiğinde karşımıza çıkmaktadır. Kanun ve yönetmelikte revize edilebilecek birtakım genişlemeler ile, bazı olumsuzlukların önüne geçmek ise, kanaatimce artık mümkün değildir.
Oysa ki, 03.01.1990 tarih ve 20391 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanan Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik 24.Maddeye istinaden, aynen “serbest” çalışanlar gibi hizmet sözleşmesi düzenlenmesinin önü açılmalı. Bu da, ruhsat kullanımı ile mümkün görünmektedir. Şirketler nezdinde, her önüne gelenin, muhasebe ve müşavirlik hizmetinde bulunmaları, mesleğe zarar vermeleri engellenmelidir. Hiyerarşik norm değerler ile, liyakat durumuna azami hassasiyet gösterilmesi esas olmalıdır. Bunun sonucun da, evvela, yönetim ve ortaklar olmak üzere başta, tüm paydaşlara sorumlu olandan başlayarak ruhsat döngüsünü tamamlamamız, yeni olanakları da aralayacaktır. Hali ile, sicile girmeyen bu üst meslek yönetici kadrosu, kendiliğinden elemine olacak ya da genel ve özel şartları yerine getirmeleri halinde ruhsat sahibi olarak mesleğe büyük hizmet edeceklerdir. Kariyer mesleği olabilmenin en tabi göstergesidir bu durum. Elbette, ücret hususunu daha verimli düzenleyecek imkânları beraberinde ortaya koyarak, çok müşkül elde edilebilen bir mesleği tavan yapacağı aşikârdır.
Zamana dayalı ücretlendirme işte tam da bu sürecin sonucudur. Zaman /ücret skalası belirlenerek, yıl içinde bir bağımlı mali müşavirin ortalaması alınmak sureti ile, birden fazla işverende çalışma olanağının önü açılabilir. Bu sayede ücret politikalarının da firmalarca gözden geçirileceği ve örgütlü bir meslek ile, hak kazanımları çok daha fazla ve kolay elde edilecektir. Özellikle konsolide şirketlerin bu sayede, beyanname imza yetki sorunları dahi çözüme kavuşacaktır. Kaldı ki, böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi neticesinde, staj konusunda bile, gençlerin önünde alternatifler yaratarak, ucuz ücretlendirme politikaları ve asgari büro standartlarından uzak, daha iyi şartlarda stajyerliklerini tamamlama imkânını elde etmiş olacaklardır.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin yanında güçlü sermaye odaklarının da yer aldığı firmalarda, çalışan bağımlı meslek mensuplarını, farklı bir pencereden de ele alabilmemiz ve ona göre sorunsal tespitleri hayata uyarlamamız gerekir.
Bulundukları işletmelerde, statü gereği aslında, serbest çalışan meslek insanından da, geleceğe daha proaktif bakabilen, yetişmiş, yabancı dili olan, sektör bazında uzmanlaşmış meslek insanlarından oluştuğunu aklımıza kazımalıyız. Doğru analizleri yapabilmek için, bunu en önemli unsur olarak ele almalıyız. Firmaların bütçeleme yaparak ortaya koydukları gerçekten de ileri teknoloji yatırımları, taxsonomileri de kapsadığından, bağımlı meslek mensubunun, kendini riske etmek istemeyen işletmeye karşı, nasıl bir hazırlık neticesi sorumlu olması gerektiğinin altını çizmek oldukça önemlidir. Bu sorumluluğu alabilecek meslek mensubunun eğitiminden tutun da tüm hak ve menfaatler çerçevesinde arkasında sınırlı da olsa durabilmek gerçeğini görmek lazım. Bazen zorunlu, bazen de iş yüklerine göre ihtiyari katılabilecekleri çeşitli etkinlikleri düzenleyerek, bağlı oldukları odalar ve kendi aralarında bir diyalog penceresi aralayarak asosyallikten, sosyalliğe doğru kabiliyet kazanmalıyız.
Elektronik kayıt sistemi, her ne kadar mesleğin süreçte bağımlı statüsüne geçtiği izlenimi verse de, bir anlamda orta düzey işletmeler için geçerli bu varsayım, limit dışı olan ve beyannamelerini imzalatma zorunluluğu bulunmayan firmalarda işverenler tarafından çalıştırdıkları meslek mensupları için korkunç psikolojik baskı oluşturmaktadır.
Neresinden bakarsanız bir şekilde zarar göreceğimiz ortadadır.
Sorum şu: Bağımlı çalışan meslek mensuplarının, bağlı oldukları odalarca hak ve menfaatlerinin korunamaması, yeniden bir yapılanmanın çözüm yollarının, akıllara pelesenk olmasına imkan tanıyor mu?
Yasa buna cevap vermiyor.
Anlayamadığım ise, bu bağımlı çalışan meslek mensupları, hiçbir sorunlarına çözüm ol(a)mayan ve hatta mücadele dahi etmeyen(!) odalarına karşı, bir çalışma içindeler mi?
Cevap hazır. Hayır...
Bırakın haklarını arayacak bir platform kurmayı, her seçim zamanı, özellikle iktidar grubunun potansiyel oy deposu olarak, gizli bir kurtarıcı gibi kullanılıyorlar.
İ
şin enteresan yanı daha bitmedi. Bu bağımlı meslek mensupları, komitelerde sözde temsil yetkisine sahipken, Türmob ‘da adlarını anacak kimseyi bulamıyorsunuz!.. Tersine durum söz konusu ise (Yanlış bir bilgilenmem var ise, tekzip etmeye hazırım.)
“Mesleğin temeli bağımsızlık unsurudur. Bağımlı çalışma kavramına yer yoktur.”Diye, tamamen gerçeklerden uzak, algı yönetimi esaslarını temel alan, öğrenilmiş çaresizlik içinde hareket etmeleri de bundan sanırım.
Bağımlı meslek mensupları, yıllar var ki, öğrendikleri çaresizlikle, doğar doğmaz zincire vurulan fil misali yıllar geçtikçe umutlarını yitirerek, bir hamle de yok edecekleri zinciri alınlarına yazılmış kader belleyerek, kurtulabilme hamlesi bile yapmadan, itaatkârlığı öğrenmişlerdir. Son istatistiki verilere göre, Çalışanların Kütüğe Kayıtlı Olanlar - Olmayanlar Özet Tablosu ele alındığında, tüm meslek mensupları toplam sayısı, 108498 ’dir. Bu toplamın içinde, serbest çalışanlar 57567 ve BAĞIMLI ÇALIŞAN SAYISI 50931 olarak, neredeyse yarı yarıya diyebileceğimiz bir seviyededir. Yüzde 47.
Sanırım yukarda verdiğim fil örneği ile örtüşmektedir.
Peki bu inanılmaz yükseliş duracak mı?
Asla durmayacak.
Bilvesile, iletmeyi borç bilirim. Şöyle ki;
Geldiğimiz nokta, aslında tahayyül edemediğimiz bir uzaklıkta idi. Ve fakat birden bire bu uzaklık, üzerinde seyrüsefer ettiğimiz açık deryalara dönüştü.
Sabrınız yoruldu ise ve sükut da yeter, duyacak yürek yok! Diyorsanız…
Yüreğiniz deli atıyor ve mahirseniz, buyurun hep beraber yola revan olmaya!..
….. BAĞIMLI MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
….. BAĞIMLI YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI