"Bizim Lady Gaga’ya ihtiyacımız yok. Bize Jon Bon Jovi gerekmez. Jay Z veya Beyoncé de gerekmez. İhtiyacımız olan tek şey büyük fikirler ve daha büyük Amerika'yı yapmaktır," Trump, Michigan’da bir miting sırasında…

Uzun yıllar önce, hocaların hocası olarak bilinen Prof.Dr.Korkut BORATAV’ın bir makalesini okumuştum. Değerli hocamız, makalesinde kısaca; devletin bürokratik ve politik olarak iki kanadının olduğunu, bürokratik kanadın, rant dağıtımında, politik kanada mevzuat, prosedürler vb gerekçelerle engel çıkardığını, bu anlamda rant dağılımını nötralize ettiğini, ancak, neo-liberal ekonomi sürecinde bürokrasinin gücünün ortadan kaldırılarak, politik kanadın serbest hareket ettiğini ifade etmekteydi.

Gerçekten de karma ekonomi yerine neo-libaral ekonomi tercihi, doğrudan bürokrasiyi hedef almıştır. Karar alma mekanizmalarını ağırlaştırdığı, gereksiz yazışmalarla veya süreçlerle esastan uzaklaşıldığı gibi gerekçelerle, bürokrasinin yaptırım gücü oldukça zayıflamıştır.

Günümüzde seçimle gelenler, oldukça rahat karar alabilmekte ve hızlı hareket edebilmektedir. Onu engelleyebilecek konumdaki bürokratları ya kendisi atamakta ya da bu bürokratlar üzerinde ciddi yaptırım güçleri bulunmaktadır.

Seçilmişin bu denli özgür olması iyi bir sonuç olup olmaması ayrı bir tartışma konusu olup, bu yazıda, bu sistemle ortaya çıkan yönetim modelinin sonuçlarını tartışacağız.

Politik insanlar yönetirken daha fazla risk almaktadır, dolayısıyla risk iştahı yüksektir. Bürokratların ise bırakın risk almayı, risk alanı bile kurum için tehlike olarak görebilir.

Risk iştahın yüksek olması, kurum kapasitesinin zorlanması demektir. Daha fazla borçlanma ve istihdam bir yönetim tercihi olarak karşımıza çıkar. Bürokratların bu süreçte temel misyonu yerleşik kurallara uyulmasıdır.

Seçimle gelenin karar almasında bürokrasi ciddi bir engel olmadığından, yaptığının kurallara uygun olduğu gibi bir anlayış oluşacaktır.

Şunu da unutmamak gerekir ki, neo-liberal ekonomi kamu denetimini yapan denetçileri de çeşitli nedenleri öne sürerek etkisiz hale getirmiştir.

Sunulan hizmet, üstlenilen görev veya yapılan her hangi bir işlemle ilgili kuralların önemsenmediği bir ortamda karar alınmasının, seçilmişte önemli bir psikolojik etki yaptığını düşünmekteyiz.

Şöyle ki, çevresinde bulunan herkesin kendisi hakkında doğru, iyi veya yerinde karar aldığını söylediği, mevcut kuralların önemsemeyebileceğinin aktarıldığı, önemsemediğinde de önemli bir yaptırımla karşılaşmadığı bir ortam seçilmiş kişide önemli kişilik değişikliği göstermesi kaçınılmazdır.

Aşırı risk alınması söz konusu olduğundan, borçlanma ve istihdam yükü kurumu ciddi bir uçuruma sürükleyebilir.

Bürokrasinin bu konudaki çekinceleri yine aynı gerekçelerle önemsenmeyecektir.

Aşırı istihdamla verimsizlik ve kalitesizlik baş göstereceğinden, kurumda nitelikli yetersiz eleman olduğu şikayetini doğuracaktır. Bu durum eleman alımına yönelinmesinin, kurallar önemsenmediğinden, liyakat ve kariyer dikkate alınmadan istihdamın arttırılmasının önemsenmeden gerekçesi olarak gösterilecektir.

Bu kısır döngü bir krizi tetikleyecektir. Ancak, krizi raporlayacak mekanizmalar ya yoktur ya da seçilmiş bu noktaları kontrol etmektedir.

Sonuç; plansız, verimsiz bir yönetim sürecidir. Bunu ifade edebilecek bir yapının bulunmaması, paradoksu sürdürecek ve krizi yaratan seçilmişe bağımlılığı doğuracaktır.

Bu bağımlılık, seçilmiş için oldukça uygun bir fırsattır. Bu fırsat, seçilmişin kendisine muhtaç ve odaklanmış alt veya orta yöneticilere sürekli talimat vermesini kolaylaştırması sonucunu doğuracaktır.

Yukarıda yer verilen süreç birçok kurumda kendini göstermektedir. Dengenin ortadan kaldırıldığı bir yönetim, karar mekanizmalarını oldukça zayıflatmakta ve risk iştahını ölçüsüz olarak arttırmaktadır.

Bizim önerimiz; bürokratik ve politik kanadın uyumlu ve dengeli çalışmasıdır. Karar alma mekanizmalarında katılımcılık korunmalı ve güçlerin dengeli dağıtılmasına özen gösterilmelidir.

Başarılı seçilmişlerin, bu hususlara dikkat ettiği gözden kaçmamalıdır. Yerinde bir söz olarak “akıl akıldan üstündür” denmesinin de nedeni budur.