DENETÇİ DERNEKLERİNİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ(!)   Selahattin İPEK

     Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK), 06.09.2011 tarihli ve 660 Sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile  kurulmuştur. Kurum, Avrupa Birliği(AB) düzenlemelerine uyumlu olarak, mesleki alandan bağımsız, idari özerkliğe sahip, düzenleme, denetim, yaptırım yetkilerini haiz bir üst kurul yapısındadır.

     26.12.2012 Tarihli Resmi Gazete’de ise, Bağımsız Denetim Yönetmeliği yayınlanarak saha da uygulama esasları belirlenerek yürürlüğe girmiştir. Buna göre; finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasına Bağımsız Denetim ve bu işleri yapan kişiye de Bağımsız Denetçi denir.. 

     Şimdi şunu belli etmekte fayda var… Bağımsız denetim ne için gereklidir ?

Bağımsız Denetimin amacı kısa bir anlatım ile, taraf olduklarına doğru ve güvenilir bilgi sağlayarak gelecek risk analizlerine ışık tutmaktır. Şirket Yönetimi, Hissedarlar, Çalışanlar, Kredi Verenler, Yatırımcılar, Kamu Kurumları (BDDK, SPK) bağımsız denetimin bizzat neticelerini değerlemeye alarak ilerisi için yön tayininde bulunurlar.
Avrupa Birliği ‘nin üye ülkeler arasında uyumlaştırmayı sağlamak amacı ile yayınladığı muhasebe sistemi ile alakalı yönergeler (4,7 ve 8 Nolu) doğrultusunda, Ülkemiz düzleminde de  Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketler, Bakanlar Kurulunca Belirlenmektedir.(TTK Md.397/4)

     Bilindiği üzere, maksat hasıl olmuş ve tüm bağımsız denetçiler bir heyecan içinde hayallerini süslemeye başlamışlardır.  Üst kimlik olarak ortaya çıkan Bağımsız Denetçi(Bd) ünvanını, sicil oluşturma meşakkatlerini de aşarak, mühür dağıtım törenleri ile, hep beraber alay-ı vala içinde, kabullendik. 
     Bunu meslektaşlarımızın bir nevi Denetçilik müessesesini, yıllardır vesayet altında tutulmalarına bağlamak da mümkün… Devlet ricalinin kendilerine yoktan var ettikleri bir üst meslek oluşumuna bağlamak da… İşin ilginç yanı ise, devlet bürokrasisinden henüz emekli olmamışları kabul ettiğimizde geriye zekatımız kadar(!) bir topluluğun, çoğunluğa tahakkümüne de bağlamak mümkün. 
     Elbet, yıllardır “ kırık cam teoremi “ gibi üzerimize kabüllendiğimiz her türlü sınıfsızlığı, her türlü fuzuli işleri reddederek, bireysel özgüven fevkinde tetikleyerek arttırmış, haksızlıklara karşı kafa tutmayı cesaretlendirmiş ve çeşitli denetim kuruluşları ardı sıra kurularak, ekip halinde bir kuvvet oluşturma yolu tutulmuştur.
Yanlış bir takım hususları burada yazıya alarak, maksadın tezahürüne engel olmayacağım. 

     Tarafları KGK, denetim kuruluşları, denetçi gibi görünen bu bağımsız denetim disiplinin de, bir  çok yan unsurları da ve hatta paydaşları ile beraber ele almak zorundayız. 
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, Yeminli Mali Müşavirler ise temeli oluşturur… 
Ancak bir örgütlenme pozisyonu var ki, henüz denetçi odaları veya yine denetçileri kapsayan bir üst birlik oluşumundan da ziyade, tabanı bir araya getirerek ve tüm bunlara hazırlayarak, az seviyeli meslek ve meslektaş siyaseti yapmak üzere, 5253 Sayılı Dernekler Kanunu uyarınca kurulan Denetim Dernekleri var…
     Amaçları, genel olarak bağımsız denetin konusunda yetki alan meslek mensuplarının bir araya gelmesi ile her bir meslek mensubunun bilgi ve tecrübesini birleştirmek ve bu sayede denetim ve muhasebe uygulamaları ile ilgili standartların ve mesleki alt yapının geliştirilmesine çalışmak, Türkiye ’ deki ekonomik faaliyetlerin gelişmesine katkıda bulunmak olan Sivil Toplum Kuruluşları, 
     Hani şu meslek ve meslektaş ruhu ile yanıp tutuşan ve hiçbir fedakarlıktan sakınılmayacağını söyleyen ilk yediler grubu…(!) Kendi nam ve hesaplarını düşünerek bir araya gelen, gelecekte kuracakları Anonim Şirket Denetim Kuruluşlarının hayalini dernek kisvesinde yaşatanlar, egolarının esiri olanlar, ne yapacaklarına dair her hangi bir rotaları olmayanların… Tüzük adı altında Devlet kapılarının aralanacağı veya Devlet ricaline ulaşmanın resmice yolunu kullananlar... 

Heyhat… Sizlere sesleniyorum…(!) Bağımsız Denetim Dernekleri… Yoksunuz… 
Varlığınız da, ilk yedilerinizin kendi menfaatleri kadar…! 

     An itibari ile menfaat ortamının hemen hazırlanacağını sanan bu tüzel kişilikler(!),  amaçlarının dışında, kendilerini akıntıya bırakmış durumda adları veya tabelaları var ve fakat alan çalışmalarında yoklar… 
     Denetim ve Denetçi variyeti, KGK tarafından, şekil ve şartları ile zapturapt altına alınma gayretinde, Bağımsız Denetim Standartları, Denetim Ekipleri ve Büro Standartlarının oluşturulmaya çalışıldığı açıkça ortada iken, geleceğe yürümek adına durağan sanılan akıntı da, zamanların boşa geçirilmemesi gerektiğinin farkında olmamızda fayda vardır. 

     Dolayısı bu dernekler var oluşçuluğun da, boş geçen zamanların üyeler üzerinde bir destek ve eğitim sürecini oluşturarak, elbette ki bağımsız denetim uygulama aşamalarından ve bunların nasıl yapılacağını seminerlerimizde devamlı anlatarak, bilinçlenmeye katkı sağlayıp, lokalden ulusallığa erişmek gayretini zorlamamız lazım gelir. 
Ehliyet, liyakat ve sadakati öğrenmemiz mutlak şarttır.
Önce yapabilme yetkisine haiz belgelerimizi alarak, birey olmanın faziletinde çok okuyarak, öğrenerek, ehilleşip ekipler kurup, güçlü ortaklıklara imza attığımız liyakatin olmazsa olmazlığında, meslek ve meslektaşa sadık ve sahiplenmeyi öğrenmeliyiz. Körü körüne inanmak gafletinden uzaklaşarak içinde bulunduğumuz oluşum her ne ise onun bilincinde, imtiyaz değil, güç birliğinde hak ve adalet kazanacağımızın idrakli ile yola çıkmalıyız.

     Toplanarak bir araya gelme kültürünü oluşturup, artık her bir örgütlü toplumda olduğu gibi, sözelden yani havaya uçup giden konuşmalardan, yazıya dayalı raporlama olgularının yolunu açarak arşiv veya hafıza oluşturmamız gerekir. Maalesef bunları yapacak, kısaca bu toplanmalarda hafızayı oluşturacak yapılanmayı gören varsa beri gelsin… Zamanı askıda tutmamız gerekir.! Ki, ihtiyacı olan askıdan indirsin, alsın ve kullansın diye…   
     Kim bilir toplanarak büyük bir tecrübeye baliğ olacak bu “askıda zaman”, hantallaşan bir 3568 Sayılı Meslek Kanunu ‘muz da revizyonlar yaparak, geleceğe daha bir dinamik ve pro aktif yapıda evrilerek, Smmm, Ymm, Bd kendi içsel dengelerinde barış ortamı yaratarak, biri birinin yetki hiyerarşisine girmeden, bir üst birlikte harman olabilirler.

Bir diğer yapılanma biçimi ise, her bir kanadın kendi içinde var olmasıdır. Denetçiler Odası ile ve gerekirse ikinci bir Üst Birlik yapılanmasının kimseye ne zararı, ziyanı ola ki? 
     Aidiyet hak ve hukukunu oluşturmaya, tabanı yani üyeleri uyandırarak öncülük etmek gerektiği ortadadır. Bunun adına kim mesleki bölücülük veya meslek haini derse piyonlaşmanın son bandını geçmiş demektir. Fillerin (!) bastığı yerde, ezilmemenin bir yoludur, ayrılarak kendi düzeninde yükselmek fiili..

     Bunun için çok çalışarak feragat edenler olmalı, kendilerini o yemekli toplantı veya şu kahvaltılı eğitim toplanmalarında boy boy resimlerde göstermeye çalışanların aksine veya bulundukları grup ve derneklerin önünde görenlerden ari olarak, realiteyi ortaya koyan, kamuoyu oluşturan, fincancı katırlarını dahi yeri geldiğince ürkütmekten çekinmeyen, basiretli, vakur… Lider gibi hareket edenlere ihtiyaç vardır. Yola çıkıldığı vakit güven duyulan ve asla pes etmeyen, bir dargın, bir barışık değil, boş laflar ile değerli zamanları Oblomov gibi geçirmeyen, klavye silahşörlüğün de zevzeklik etmeyen, kulis oyunlarında baş olmak istemeyen, liyakatlilere yol vermemiz boyun borcumuz olmalıdır. 
     
     Tıpkı Devlet ‘i yazan Platon ‘un dediği gibi, "Toplumu tiranlar değil, filozoflar yönetmelidir."

     İşte bu derneklerin üyeleri de listeler savaşına yenik düşmüş gibi değil, her ortamda sorgulayarak rahat bırakmayan ve kenardan seyretmeyen, bilakis uyandım artık diyerek cühela kirliliğinden kurtulmaları gerekir. Derneklerin insana dair olduğunu bilen bir meslek camiasının, sürü psikolojisinde olduğu gibi biri birinin arkasına bakmalarını anlamak mümkün değil.  

     O zaman önce her bir grup ve dernek kendi birlikteliğinden bir uzlaşma çıkararak, diğer oluşumlara merhaba demeyi öğrenmesi gerekir.