Hepimiz borçluyuz.

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) her yıl yayınladığı raporları incelediğimizde ihtiyaç kredileri ve kredi kartları kullanımlarının artmasının arkasında mevcut borçları sürdürülebilir kılmak veya kapatmak ihtiyacı var.

Ancak bu sadece ülkemiz insanlarına özgü olmayan, tüm dünya çapındaki toplumlarda görülen bir davranış biçimidir. Gerçekte borç döngüsünden kurtulmak için her şeyden önce finansal okuryazarlığa ve borç farkındalığına sahip olmamız gerekiyor.

En kısa tarifiyle finansal okuryazarlık (FOY) tüketicilerin gelirlerini, tasarruflarını, yaptıkları ve yapacakları yatırımlarını doğru değerlendirme ve bütçelerini doğru yönetebilme becerisidir.

İnsanlar yapacakları tüketim ya da yatırım harcamalarını gerçekleştirmek için kendi tasarruflarına ek olarak ihtiyaç duydukları kaynak olan kredi ile  ev sahibi olmaları, iş kurmaları iyi olmasına karşın, maalesef  krediye kolay ulaşabildikleri nispette lüks tüketime yönelmeleri sonucu bir borç sarmalına girip geleceklerini ipotek altına aldırıyorlar.

Yüksek borç altındaki insanlarda sıkça görülen umursamazlık, boş vermişlik, alacaklılar arayınca telefonu açmama, kredi kartı ekstrelerini dahi incelememe gibi hareket tarzına bürünmek sonunda psikolojik çöküntüye yol açarak daha ciddi yaralara sebebiyet vermektedir. Toplum bazında da sosyal bir kanayan yara olmaktadır. Aslında borçtan kurtulmanın en gerçek yolu gelir artırmaktır.

Reel sektörde (Kurumlarda) durum ne?

Reel sektörün borç stoku ilk kez tarihi zirvede ve bir kaos yaşıyor. Daha önceleri daha küçük bir ekonomi  ve daha küçük bir kredi piyasasında çalışan reel sektör, dünya genelindeki parasal genişleme sebebiyle paraya (krediye) daha kolay ve düşük faizlerle ulaşmanın rahatlığıyla ve kamu kesiminin borç azaltması sebebiyle  çok borçlandı. Borçlanmanın yüksek bölümünün dövizle yapılmasıyla yaşanan % 30 civarındaki kur şoku neticesinde borçlar katlandı. Söz konusu  kur farkının üretim maliyetlerine yansıması maliyet  enflasyonuna  ve iç talepte çöküşe neden oldu. Bu da sanayi üretiminde azalma ve işsizliğin yükselmesi gibi ekonomik daralmalara ve ekonomide güven eksikliğine sebebiyet verdi.

Uzun süredir vatandaşın kredi borçlarını satın alan varlık şirketleri bile  rotalarını reel sektöre çevirdiler. Çünkü bankaların musluğun suyunu kısmaları (kılçıksız balık aramaları)  neticesinde neredeyse  tüm sektörler borç  yenileyemedi. Bankalarda çok fazla batık kredi var.

Reel sektörde çok fazla tasfiye, iflas, iflas erteleme ve konkordato talebi var.

Devlette durum ne?      

Türkiye’nin borçlanma tarihi 1854’ten bugüne  pek fazla karakter değişikliği göstermemiştir. Borçla büyüyen, büyümeye çalışan bir ekonomi modelimiz var.

Son dönemlere kadar hükümetler  “Vergi tahsil edemiyorsam borç almak zorundayım, ben borçlanırım benden sonrakiler öder,  geçici de olsa  devlet millet rahatlasın uzun vadeye sonra bakarız, ben siyasetime, oyuma bakarım  gerisi çok önemli değil.” anlayışıyla ülke yönetmişlerdir. Kazın ayağının öyle olmadığı geç de olsa anlaşıldı.

Bugün devletin durumu da aslında reel sektörden farklı değil. Doğru kamu, küresel konjonktürün etkisiyle  yaşanan finansal bolluk neticesinde, çok fazla  borçlu değil ancak reel sektörde yaşanan darboğazın faturası ya devlete çıkarsa? Korkutan tablo öncelikle bu. 

Türkiye bugün olmasa da  sürekli cari açık veren bir ülke konumunda olduğundan bu açıklarının finansmanı için sürekli bir dış borç arayışı içindedir. Hatta dış finansman ihtiyacı makro ekonomik görünümde öyle bir boyuta ulaşmıştır ki büyüme dinamiklerinde yabancı sermaye her daim kendini hissettirmektedir. İhracata dayalı bir ekonomik model uygulayan ülkemiz her 100 birimlik ihracat için 70 birim ithalat yapmak durumundadır. Maalesef ara malı olarak ithal edilen ürünler düşük bir katma değerle işlenerek ihraç edilmektedir. Bu nedenle daha fazla ihraç edebilmek için daha fazla ithalata zorunlu kalınmakta bu da cari dengeyi açığa sürüklemekte ve bu açığın kapanması  için borçlanma kaçınılmaz hale gelmektedir. Çoğu zaman borç yeni bir borçla kapatılmaktadır.
 

Dünyadaki durum ne?  

2019 yılında ekonomik anlamda dünyayı bekleyen en büyük sorunda maalesef ki “ borç”

      “ Dünya borç batağında,         

Uluslararası Finans Enstitüsünün (IIF) yayınladığı rapora göre dünya borca batmış durumda. Rapora göre bu yılın ilk çeyreğinde küresel borç tutarı  246 trilyon dolar tutarında. IIF raporunda, merkez bankalarının parasal genişleme politikalarından dolayı borçlanma maliyetlerinin düşük olmasının ülkeleri yeni borç almaya teşvik ettiği belirtilerek, bunun da küresel borcun söz konusu düzeye yükselmesine sebep olduğu belirtildi. Parasal genişlemenin gelişmekte olan ülkelerdeki oluşturduğu borç konusunda da uyarıda bulunan IIF raporunda, Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi gelişmekte olan 30 büyük ekonominin hane halkı ve şirketlerin borcunu içeren toplam borcunun bu yılın birinci çeyreğinde 69,1 trilyon dolara ulaşarak rekor kırdığı bildirildi. Çin’deki şirketlerin yaklaşık 21 trilyon dolarla söz konusu borçta en fazla payı alması dikkati çekiyor.
 

ABD'NİN BORCU 69 TRİLYON DOLAR
IIF raporunda, iş dünyasının gittikçe, borçlu firmaların küresel risk iştahındaki dalgalanmalara daha fazla maruz kalmasına neden olan “kısa vadeli borçlanmaya” bağlı kaldıkları uyarısında da bulunuldu. Almanya, İngiltere ve ABD gibi gelişmiş ülkelerin borçları da bu yılın birinci çeyreğinde 1,6 trilyon dolar artarak 177 trilyon dolara yükselirken bunun 69 trilyon doları ABD hükûmetinin borçlarından oluştu.

        Küresel çapta şirketlerin ve hanelerin borç yükü sürdürülebilir olmaktan çok uzak. Bu durum gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde faiz indirimini mecburi hâle getiriyor.( Türkiye Gazetesi Ekonomi “Dünya borç batağında”)

 “ Harcadıktan sonra kalanı biriktirmeyin, birikimi kenara ayırdıktan sonra kalanı harcayın”  - Warren Buffet

 ÖZKAN ÇİNAR
Mali Müşavir/SPK Denetçisi

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)