Global krizin etkilerini azaltmaya başladığı bugünlerde , biraz da anılara dönelim diyorum, ne dersiniz sevgili okuyucular?

1990 lı yıllara kadar Bursa’da bir çok firmalarda profesyonel olarak çalıştım, fiilen yöneticilik yaptım. O zamanlar karşılaştığım bazı durumları, bugünlerle kıyaslıyorum ve kendimce bazı sonuçlara varıyorum.

1960 lı yıllarda, Bursa’da başlıca önemli iki firma vardı. Birisi Merinos, diğeri İpekiş. Ben çok şanslıyım ki Bursanın en eski kuruluşları olan her iki firmada da çalıştım. Yine o yıllarda, Atatürk’ün kurduğu firmalardan Sayas da faaliyette idi. İpekerler, Malcılar, Gökçenler gibi firmalar da bulunmakta ve çalışmakta idiler.

Organize Sanayi Bölgesi yeni yeni teşekkül ediyordu. Sifaş, Polylen, İpsan, Coşkunöz, Halıfleks, Santral Dikiş (bugünkü Coats), Karsan, Diniz gurubu, Maysan, Çemtaş, Taysan ve Kapsan gibi firmalar , Eteler, Türkkanlar, Yazıcılar gibi firmalar, Baykal Makine , Aksoylar , Filament gibi firmalar yeni yeni kuruluyor, Bursa Organize Sanayi bölgesinde faaliyete geçiyorlardı.

Bu firmaların yöneticileri, genellikle, Sümerbank, Etibank ve benzeri İktisadi Devlet Teşekküllerinden transfer edilmiş, çoğu ülke genelinin üzerinde eğitim görmüş, bir veya birkaç lisan bilen , çook tecrübeli profesyonel yöneticilerdi.

Ben 1970 li yıllarda askerliğimi de yaptıktan sonra Bursaya geldğimde yukarıdaki firmalara ilave olarak Tofaş, Mako ve Renault da yeni yeni kuruluyordu. Maaş konusunda anlaşamadığım için ben de Sümerbank Merinos fabrikasına girdim. Önce personel servisinde , daha sonra da ithalat ve ihracat servisinde çalıştım. Enteresandır, o tarihte Merinos fabrikası yanlış hatırlamıyorsam yılda 1.000.000 (birmilyon ) metreye yakın yünlü kumaşı dünyaya ihrac ediyordu. 1971 yılında Sümerbank Merinos fabrikasında Tek düzen hesap planı kullanılıyor, bütçe ve mali tahliller yapılıyordu. İdarecilerin büyük kısmı bir veya birkaç lisan biliyor, gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında lisansüstü ve master eğitimleri yapmış kimselerdi.

Tabii bu insanlar, yeni doğmakta olan Bursa sanayii tarafından kapışılıyordu. Ben de Merinosta bir müddet çalıştıktan sonra Organize Sanayi Bölgesinde İpsan firmasına geçtim.

Orada neler gördüm.

  1. Çemtaş yeni kurulmakta idi. Başında Fahir Sabuniş, muhasebe müdürlüğünde yine Sümerbanktan Şuayip Yılmaz,
  2. Sifaşta Genel Müdür muavini sonradan genel müdür olan bir efsane, Nezih Tunçsiper, Hasan Filibeli, Metin Dayı, Gılman Karadere gibi konusunda en iyiler,
  3. Coşkunözde Hikmet Komar ve ekibi
  4. Maysanda Özer Çillerler, Prof. Halit Beyler, muhasebede Ilgaz Aşkalli,
  5. İpsanda Feridun Şahin liderliğinde Muhasebe Müdürü Sükan Bayraktar,
  6. Karsanda Yılmaz Bey , Muhasebe müdürü Cemil bey
  7. Etelerde rahmetli Orhan Ete iş başında ve bizim İlhan Aydoğdu daha gencecik muhasebede.
  8. Türkanlarda Yazıcılarda patronlar iş başında fakat yanlarında işlerini iyi bilen profesyoneller bulunmakta.
  9. Taysan ve Kapsanın başında benim en çok takdir ettiğim isimlerden biri, yaptığı her işte başarılı olmuş biri, A.Kurtcebe Alptemuçin liderliğinde bir ekip
  10. Aksoylar fabrikasında Şükrü Şenkaya ve Cavit Çağlar yine profesyonel ekiplerle
  11. Baykal makine sanayii yeni kuruluyor ama kurucuları Rahmetli Hakkı Baykal ve Sayın Feyzullah Doğru işbaşında çok ciddi bir kuruluş meydana getirmekteler.

Burada bir kısmını saydığım bu kuruluşlar ve idareciler 1970-1980 li yıllarda böyle idi. 2000 li yıllardan sonra aynı kuruluşlara baktığımızda çok değişik görünümlerle karşılaşmaktayız.

Yukarıda saydığım firmaların bir çoğu, bizzat profesyonel yöneticiler tarafından idare ediliyordu. Bu profesyonel yöneticiler iyi yetişmiş , konularını bilen yöneticilerdi ve aldıkları paranın hakkını vermek için canla başla ve zamanın en modern yönetim usullerini kullanarak çalışıyorlardı.

Sonuçta, bu tesislerin ortakları – tabii bu benim fikrim , kimse kusura bakmasın – tesislerin devrine göre en modern usullerle çalışması sonucu artan karlarla her biri daha sonra kendi firmalarını kurmaya başladılar. Bir kısmı da , halka açık bu fabrikaları bir şekilde satın aldılar. Maalesef , patron idaresine girince , bu tesislerden bir kısmının yeni patronları , eski profesyonel yöneticilere tahammül edemez oldular.

Yine bana göre, profesyonel yöneticilerin yönetmediği, daha çok patron yönetimine geçen firmalardan bir kısmı , zayıflamaya başladı. Eski karlılıkları kayboldu, bir kısmı da battı.

Patron yönetiminde olan bazı firmalar da yıldız gibi parlayarak çok büyüdüler.

Burada patron yönetiminin kötü olduğunu ileri sürmek gibi bir durumda değiliz. Ancak, profesyonel yöneticilerle çalışmaktan vazgeçen firmaların büyük bir kısmının eski verimliliklerini kaybettiğini iddia etmekteyiz.

Tabii bu benim düşüncem, karşı fikir olarak şu ileri sürülebilir, Dünyada tam olarak profesyonel yöneticilik var mıdır? Hakikaten profesyonel yöneticiler, firmalarını bir patron gibi gece gündüz düşünürler mi?

Bana göre patronlar firmalarını daha çok düşünürler ama profesyonel yöneticiler de yönetim prensipleri çerçevesinde , en modern usullerle çalışarak en doğru kararları vermeye çalışırlar. Her iki yönetim şeklinin de iyi veya kötü tarafları tartışılabilir. Biraz nostalji yapalım dedik.