ENFLASYON muhasebesi,  iş dünyasında  uzun yıllardır hep bir beklenti olarak gündemden hiç düşmedi. Ancak, kapsamlı bir enflasyon muhasebesi  yerine 2014 yılında getirilen “enflasyon düzeltmesi”  modeli bir defalık bir uygulama olmaktan  öteye gidemedi. Şöyle ki, yasada öngörülen  enflasyon oranları gerçekleşmeyince  uygulaması da olamadı. Şimdi ise, “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” teklifi ile 11 Mayıs 2018 tarihinde TBMM’ye sunulan Torba Kanun Tasarı ile şirket aktifinde  kayıtlı taşınmazlara “enflasyon düzeltmesi”  yerine “yeniden değerleme” imkanı getiriliyor.

NEDİR, NE AVANTAJ SAĞLAR?

TBMM’ye sunulan Torba Kanun Tasarısının  8’inci maddesi ile getirilen “yeniden değerleme” düzenlemesinin özeti şöyle: Vergi Usul Kanunu’nun  (VUK)  mükerrer 298’inci maddesi uyarınca enflasyon düzeltmesi  en son 2004 yılında yapılmış olup, bu tarihten sonra anılan maddenin aradığı şartlar oluşmadığı için mükelleflerin kayıtlarında  yer alan iktisadi kıymetler tarihi maliyetle kaldı. Maddeyle, bilanço esasına göre defter  tutan  tam mükellef gelir veya kurumlar  vergisi mükelleflerinin aktiflerinde yer alan taşınmazlarının değerlerinin yurtiçi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) değerindeki artış oranı dikkate alınarak yeniden değerlenebilmesine imkan sağlanıyor. Ancak, finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmişaltın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler  ile bu Kanun’un 215’inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler  müesseseden yararlanamıyor.

Getirilen yeniden değerleme  işlemlerinin  mükelleflerce, 30/9/2018 tarihine  kadar yapılması öngörülmekte olup, taşınmazların yeniden değerleme  sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri  arasındaki  fark tutarının pasifte özel bir fon hesabına  alınması ve bu tutar  üzerinden yüzde 5 oranında hesaplanan verginin maddede öngörülen süre ve şekilde bir beyanname ile gelir veya kurumlar  vergisi yönünden  bağlı olunan vergi dairesine  beyan edilmesi ve ödenmesi  gerekiyor.

Pasifte özel bir fon hesabında  gösterilen  “değer artışı” tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi  bir şekilde başka bir hesaba nakledilen  veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar  vergisine tabi tutulacak olup yeniden değerlemeye  tabi tutulan  taşınmazların elden çıkarılması halinde, pasifte özel bir fon hesabında  gösterilen değer artışları, kazancın tespitinde dikkate alınmıyor.
 

DEĞER ARTIŞININ VERGİSİ ÇOK YÜKSEK
Daha  yeni getirilen kapsamlı vergi affındaki düzenlemesinde, kayıtların düzeltmesine yönelik kasa ve ortaklar  cari hesabı için yüzde 3, varlık barışı için yüzde 2 gibi ekonomik  bir vergi öngörülürken, taşınmazların yeniden değerleme  sonucu oluşan değer artışı için yüzde 5 gibi çok yüksek bir vergi istenmesi hem adil değil hem de ekonomik  olmadığı için talebi artıramayacak gözüküyor. Buradaki  oranın da en düşük yüzde 2, en yüksek yüzde 3 olması konuya olan talebi artırır ve birçok bilançonun  düzelmesine olanak sağlar.

Ayrıca geçici bir madde ile getirilen bu düzenleme, 2005 yılından bugüne bir defalık değerleme  yapılmasını öngörüyor. Halbuki  enflasyon devam ettikçe yıllar sonra şirketler  aynı sıkıntıyı (değer  düşüklüğünü) yaşayacaktır. Taşınmazların rayiç bedellerinin (reel değer) bilançolarda yer alması, sağlıklı bilançoların oluşmasına,  son değer üzerinden amortisman ayrılmasına, satılması halinde  fiktif karların  oluşmamasına ve teminat karşılığı kredi kullanılması halinde  şirketlerin  kredibilitesinin yükselmesine yol açar. 
Doğru olan, düzenlemenin geçici olması değil, kalıcı olacak şekilde bundan  böyle taşınmazların her yıl Yİ-ÜFE oranında değerlerinin artırılmasına imkan vermesidir. Hiç değilse, bundan  böyle düzeltme  yapılabilmesi için son üç yılda yüzde 100 enflasyonun  aşılması şartı aşağı çekilebilir.