7186 sayılı "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" 19 Temmuz 2019 tarihli ve 30836 (I. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
 

1) KDV’ye Getirilen Hasılat Esaslı Vergilendirme Usulü, Bazı Mükellefler İçin Gelir ve Kurumlar Vergisi’ne de Taşındı

Bilindiği üzere, 7104 sayılı Kanunun 12. maddesiyle, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 38. maddesi “Hâsılat esaslı vergilendirme” başlığıyla yeniden düzenlenmişti. Benzer bir düzenleme,  şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükellefler için de 7186 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun mülga 113. maddesi yeniden düzenlenmek suretiyle Gelir ve Kurumlar Vergileri yönünden de yapıldı. Söz konusu düzenleme aynen aşağıda yer almaktadır:

“Hasılat esaslı kazanç tespiti

MADDE 113 – Şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükelleflerin talep etmeleri hâlinde söz konusu faaliyetlerinden elde ettikleri gayrisafi hasılatlarının (25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 38 inci maddesi kapsamında hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre vergilendirilen mükellefler için hesapladıkları katma değer vergisi dâhil tutarın) %10’u bu faaliyetlerine ilişkin vergiye tabi kazanç olarak esas alınır. Vergiye tabi kazancın bu suretle tespitinde ilgili faaliyete ilişkin giderler dikkate alınmaz ve bu kazanca herhangi bir indirim veya istisna uygulanmaz.

Kazançları birinci fıkra kapsamında tespit edilenlerin;

a) Bu faaliyetlerine ilişkin gider veya maliyetleri, vergiye tabi diğer kazanç veya iratlarının tespitinde dikkate alınmaz.

b) Bu kazançları dışındaki beyana tabi diğer kazanç veya iratları hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.

c) İki yıl geçmedikçe bu usulden çıkmaları mümkün değildir.

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası hükümleri uyarınca bir takvim yılı içinde iki kez ceza kesilen mükellefler, cezanın kesildiği ve takip eden iki takvim yılına ait kazançları için bu madde hükümlerinden yararlanamaz.

Bu madde hükümleri kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanır.

Cumhurbaşkanı, birinci fıkrada yer alan oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, kanuni oranına getirmeye; Hazine ve Maliye Bakanlığı, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

Vergi uygulamalarının basitleştirilmesi, mükelleflerin vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması bakımından 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bu düzenlemeyle “Şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükellefler” için “Hasılat Esaslı Kazanç Tespiti” yoluyla vergiye tabi kazancın tespitinin sağlanması amaçlanıyor. Bu düzenleme, “Şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden kurumlar vergisi mükellefleri” için de geçerli bulunmaktadır.

- Öncelikle belirtmek gerekir ki, şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükellefler talep etmeleri hâlinde bu usulden yararlanabileceklerdir. Yani, bu usule geçmek zorunlu değil, tamamen isteğe bağlı.

- Bu usulden yararlanmak için başvuran şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükelleflerin söz konusu faaliyetlerinden elde ettikleri gayrisafi hasılatlarının (25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 38 inci maddesi kapsamında hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre vergilendirilen mükellefler için hesapladıkları katma değer vergisi dâhil tutarın) %10’u bu faaliyetlerine ilişkin vergiye tabi kazançları olarak esas alınacak.

Vergiye tabi kazancın bu suretle tespitinde ilgili faaliyete ilişkin giderler dikkate alınmayacak ve bu kazanca herhangi bir indirim veya istisna uygulanmayacak.

- Kazançları  bu  kapsamda  tespit  edilenlerin  bu  faaliyetlerine  ilişkin  gider  veya maliyetleri,  vergiye  tabi  diğer  kazanç  veya iratlarının  tespitinde  dikkate alınmayacaktır.

- Mükelleflerin bu kazançları dışındaki beyana tabi diğer kazanç veya iratları hakkında “Hasılat Esaslı Kazanç Tespiti” yöntemi geçerli olmayacak.

- İki yıl geçmedikçe bu usulden çıkılması mümkün olmayacak.

- Vergi Usul Kanunu’nun belge düzenlemeyen ve almayanlara ceza uygulanması ile ilgili 353. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası hükümleri uyarınca bir takvim yılı içinde iki kez ceza kesilen mükellefler, cezanın kesildiği ve takip eden iki takvim yılına ait kazançları için bu düzenlemeden yararlanamayacak.

- Cumhurbaşkanı, %10’luk oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, kanuni oranına getirmeye; Hazine  ve  Maliye  Bakanlığı,  maddenin  uygulanmasına  ilişkin  usul  ve  esasları belirlemeye yetkili.
 

2) Yurtiçi ve Yurt Dışı Varlık Barışı Yeniden Getirildi

7143 sayılı Kanunun 13. maddesinde düzenlenen ve yapılan uzatmalarla 31 Mayıs 2019 tarihinde sona eren Yurtiçi ve Yurt Dışı Varlık Barışı Uygulaması, 7186 sayılı Kanunla 31 Aralık 2019 tarihine kadar uygulanmak üzere yeniden getirildi.

Yeni Varlık Barışı düzenlemesi, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 90. Maddede düzenlendi. Düzenleme aynen aşağıda yer almaktadır:

 “GEÇİCİ MADDE 90 – Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, bu maddedeki hükümler çerçevesinde, 31/12/2019 tarihine kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilirler.

Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak %1 oranında hesapladıkları vergiyi, bildirimi izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan eder ve aynı sürede öderler.

Birinci fıkra kapsamına giren varlıklar, yurt dışında bulunan banka veya finansal kurumlardan kullanılan ve bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan kredilerin en geç 31/12/2019 tarihine kadar kapatılmasında kullanılabilir. Bu takdirde, defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla, borcun ödenmesinde kullanılan varlıklar için Türkiye’ye getirilme şartı aranmaksızın bu madde hükümlerinden yararlanılır.

Bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kanuni defterlerde kayıtlı olan sermaye avanslarının, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce Türkiye’ye getirilmek suretiyle karşılanmış olması hâlinde, söz konusu avansların defter kayıtlarından düşülmesi kaydıyla bu madde hükümlerinden yararlanılır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükellefler, bu madde kapsamında Türkiye’ye getirilen varlıklarını, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın işletmelerine dâhil edebilecekleri gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmelerinden çekebilirler.

Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 31/12/2019 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilir. Beyan edilen söz konusu varlıklar, 31/12/2019 tarihine kadar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni defterlere kaydedilebilir. Bu takdirde, söz konusu varlıklar vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebilir. Bu fıkra kapsamında beyan edilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması hâlinde, sermaye artırım kararının beyan tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın beyan tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden  faydalanılabilir. Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %1 oranında vergi tarh edilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenir.

Bu madde kapsamında ödenen vergi, hiçbir suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez. Türkiye’ye getirilen veya kanuni defterlere kaydedilen varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.

Bu madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Bu hükümden faydalanılabilmesi için bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi ve birinci fıkra uyarınca bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şarttır.

Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan süreleri, bitim tarihlerinden itibaren altı aya kadar uzatmaya; Hazine ve Maliye Bakanlığı, madde kapsamına giren varlıkların Türkiye’ye getirilmesi, bildirim ve beyanı ile işletmeye dâhil edilmelerine ilişkin hususları, bildirim veya beyana esas değerlerin tespiti, bildirim ve beyanların şekli, içeriği ve ekleri ile yapılacağı yeri, maddenin uygulanmasında kullanılacak bilgi ve belgeler ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
 

Bu düzenlemeye göre,

- Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, 31/12/2019 tarihine kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler. Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak % 1 oranında hesapladıkları vergiyi, bildirimi izleyen ayın on beşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan ederek ve aynı sürede ödeyecekler.

- Yurtiçi Varlık Barışı uygulamasında ise, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak kanuni defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, 31/12/2019 tarihine kadar vergi dairelerine beyan edilerek 31/12/2019 tarihine kadar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın kanuni defterlere kaydedilebilecek. Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değeri üzerinden %1 oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecek.

- Bu düzenleme kapsamında Türkiye’ye getirilen varlıklar, dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaksızın işletmelere dâhil edebileceği gibi aynı varlıkları vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate almaksızın işletmeden çekilebilecek.

- Bu kapsamda beyan edilen taşınmazların ayni sermaye olarak konulmak suretiyle işletme kayıtlarına alınması hâlinde, sermaye artırım kararının beyan tarihi itibarıyla alınmış olması ve söz konusu kararın beyan tarihini izleyen onuncu ayın sonuna kadar ticaret siciline tescil edilmesi kaydıyla, bu madde hükümlerinden faydalanılabilecek.

- Varlık Barışında oran % 1 olarak uygulanacak. Yani, bu kapsamda beyanda bulunanlar % 1 oranında varlık barışı ödemesi yapacaklar.
 

3) Merkez Bankası İhtiyat Akçelerinin Hazine’ye Aktarılmasına Yönelik Düzenleme Yapıldı

7186 sayılı Kanunla yapılan önemli düzenlemelerden birisi de, Merkez Bankası ihtiyat akçelerinin Hazine’ye aktarılmasına ilişkin. 1211 sayılı Kanuna eklenen geçici madde ile yapılan düzenleme aynen şu şekilde:

 “GEÇİCİ MADDE 12 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar ayrılmış bulunan ihtiyat akçelerinin tamamı, birikmiş fevkalade ihtiyat akçelerinin ise son yılın kârından ayrılan kısmı hariç tamamı Genel Kurul kararı aranmaksızın Hazineye verilir.”

Yapılan bu düzenlemeye göre; T.C. Merkez Bankasının düzenlemenin yürürlüğe girdiği 19 Temmuz 2019 tarihine kadar ayrılmış bulunan

- İhtiyat akçelerinin tamamı,

- Birikmiş fevkalade ihtiyat akçelerinin ise son yılın kârından ayrılan kısmı hariç tamamı

Genel Kurul Kararı aranmaksızın Hazine’ye aktarılacak.
 

4) Yurt Dışı Çıkış Harcı 1 Ağustos 2019 Tarihinden İtibaren 15 TL’den 50 TL’ye Yükseltildi, 150 TL.ye Yükseltilmesi Hususunda da Cumhurbaşkanı’na Yetki Verildi

7186 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile, yurt dışına çıkış yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından çıkış başına alınan harç miktarı 15 liradan 50 liraya çıkarıldı, bu tutarın 3 katına kadar artırılması konusunda da Cumhurbaşkanına yetki verildi.

Buna ilişkin düzenleme aşağıda yer almakta:

“MADDE 20 – 8/3/2007 tarihli ve 5597 sayılı Yurt Dışına Çıkış Harcı Hakkında Kanun ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “15 Türk Lirası” ibaresi “50 Türk lirası” şeklinde, “bu miktarı” ibaresi “bu miktarı üç katına kadar artırmaya veya” şeklinde ve yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

(7) Bu madde uyarınca alınan harcın çıkış başına 15 Türk lirası (Cumhurbaşkanınca 15 Türk lirasından düşük bir miktar belirlenmesi hâlinde belirlenen miktar) 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesinin (f) bendine göre Toplu Konut İdaresine aktarılır, kalan miktar genel bütçeye gelir kaydedilir.”
 

5) Elektrik Motorlu Taşıt Araçlarını Türkiye’de İmal Eden Mükelleflere, Hak Kazandıkları Yatırıma Katkı Tutarının ÖTV Borçlarına Mahsup Kolaylığı Getirildi

7186 sayılı Kanunla yapılan aşağıdaki düzenlemeyle birlikte, diğer yatırımcılarında Devlet’ten olan yatırıma katkı tutarlarının Devlete olan borçlarına mahsubuna ilişkin örnek olabilecek bir mahsup sistemi getirildi. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici madde ile yapılan bu düzenleme aynen aşağıda yer almakta:

“GEÇİCİ MADDE 12 – (1) 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 80 inci maddesi kapsamında teşviklerden yararlanmasına karar verilen ve bu kapsamda sera etkisi yaratan egzoz gazı salınımını tamamen ortadan kaldıracak teknolojilerin geliştirilmesi için münhasıran Türkiye’de gerçekleştirdikleri Ar-Ge faaliyetleri sonucunda geliştirdikleri elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye’de imal eden mükelleflerin, destek kararında belirlenen kadarıyla, bu yatırımları dolayısıyla bu Kanunun 32/A maddesi kapsamında hak kazandıkları yatırıma katkı tutarını, söz konusu malların ilk iktisabı dolayısıyla 31/12/2035 tarihine kadar vergi dairesine ödenen özel tüketim vergisinin, takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla bu mükelleflere kısmen veya tamamen, nakden ya da vergi borçlarına mahsuben ödenmesi suretiyle kullandırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.”

6) Finansal Yeniden Yapılandırma Kapsamına Alınacak Borçlu Firmalarla İlgili Yeni İstanbul Yaklaşımının Usul ve Esasları Belirleniyor

Bilindiği üzere, İstanbul Yaklaşımı, kriz nedeniyle kaynak kaybına uğrayan ve ağır borç yükü altına giren sektörlere, bankalar aracılığıyla kaynak aktarma sürecine verilen bir isim. Bankalar, İstanbul Yaklaşımı sistemi ile, darboğazdaki şirketlerin bankalara olan borçlarını, kredilendirmeyle ve ödeme imkanı verebilecek vadede olmak koşuluyla yeniden yapılandırıyor. Türkiye’de ilk uygulama “İstanbul Yaklaşımı” adı altında 2001 yılında yaşanılan ekonomik kriz nedeniyle kaynak kaybına uğrayan ve ağır borç yükü altına giren üretici sektörlere bankalar aracılığıyla kaynak aktarma sürecinde yapılmıştı. Avrupa'da da benzer bir uygulama “Londra Yaklaşımı” adıyla yapılmıştı.

7186 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelerden birisi de, kredilerini ödeyemeyen şirketlere Yeni İstanbul Yaklaşımı adı altında ödeme kolaylığı getirilmesine ilişkindir. Geçen yıl Ağustos ayında başlayan kur şoku, faizlerin yükselmesi ve enflasyon artışından dolayı şirketlerin kredi borçlarını ödemekte zora girdikleri yadsınamaz bir gerçek. Bu şekilde başlayan ve halen devam eden bu durumun önüne geçilebilmesi amacıyla kredilerini ödeyemeyen şirketlere Yeni İstanbul Yaklaşımı adı altında ödeme kolaylığı getirildi. Bu şekilde yapılandırılacak borcun 400 Milyar TL olduğu ifade ediliyor.

Finansal yeniden yapılandırmada asli şart, finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumlarının tespit edilmesi ve bu kapsamda borçlarının yeniden yapılandırılması sonucunda borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağına kanaat getirilmesidir. Borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanamayacağına kanaat getirilen borçlular finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınamayacak. Finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumunun tespiti ve finansal yeniden yapılandırmanın uygulanabilirliğine ilişkin değerlendirme;

- Bağımsız denetim kuruluşlarına,

- Çerçeve Anlaşmaları kapsamında belirlenecek yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlara veya

- Borçlu tarafından kabul edilmesi hâlinde alacaklı kuruluşlara yaptırılabilecek.

Finansal kurumlara olan borçların yeniden yapılandırması konusunda  getirilen  mali kolaylık ve istisnaları ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

a) Yapılacak işlemler (cezaevi ve yargı  harçları da dahil olmak üzere  ) her türlü harçtan istisna tutulacak, ayrıca  bu işlemlere ait kağıtlar Damga Vergisinden müstesna olacak.

b) Her ne nam altında olursa olsun tahsil edilen tutarlara BSMV uygulanmayacak.

c) Kullanılmış  ve kullanılacak kredilere KKDF uygulanmayacak.

d) Borçluların, kefillerinin veya ipotek verenlerinin taşınmaz ve iştirak hisselerini  alacaklı kurumlara devrinden sağlanan kazançların tamamı ile bu taşınmazların  alacaklı kurumlar tarafından satışından sağlanan kazançların yarısı ve iştirak hisselerinin satışından sağladıkları kazancın % 75’i  Kurumlar Vergisinden müstesna olacak (kanuni takibe gerek duyulmaksızın).

e) Banka borçlularının veya kefillerinin taşınmaz veya iştirak hisselerinin bu kapsamda  alacaklılara devri ve alacaklı kuruluşların bu  varlıkları üçüncü şahıslara satışında KDV uygulanmayacak.

f) Bankaların  daha önce özel karşılık ayırdığı alacaklardan  tahsil imkanı kalmayan kısmı ve ayrıca  Sözleşme kapsamında tahsilinden vazgeçtikleri   alacakları  aktiflerinden  silmeleri ve Değersiz alacak olarak zarar yazmaları mümkün olacak.

g) Finansal kiralama  ve  finansman  şirketlerinin   yanı sıra faktöring şirketlerine de özel karşılıkları gider yazma  imkanı ve  burada sayılan şirketlerin üçüne de sözleşme kapsamındaki  tahsilinden vazgeçtikleri alacakları aktiften çıkartma ve değersiz alacak kaydetme imkanı getirildi.

h) Borçlu şirketler ise, ödemekten kurtuldukları kredi ve borçları  vazgeçilen alacak olarak kaydedip , üç yıl içerisinde zararla itfa edecekler, bu sürenin sonunda  kalan kısım varsa mali kara ekleyecekler.

ı) Yapılandırmaya giren şirketlerin teşvik belgesi , ihracat taahhüdü süreleri yapılandırma süresi sonuna kadar uzatılmış sayılacak.

7186 sayılı Kanunla 5411 sayılı Kanuna eklenen geçici 32. Maddede yer alan söz konusu düzenleme aynen aşağıdadır:

 “GEÇİCİ MADDE 32 – Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktöring şirketleri ve finansman şirketleri ile bu maddede tanımlanan diğer finansal kuruluşlarla kredi ilişkisinde bulunan ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliğe göre hazırlanan Çerçeve Anlaşmalarda belirlenen borçlular, bu kuruluşlar tarafından kullandırılmış olan kredilere ilişkin olarak alınacak tedbirlerle, geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkân verilmesini sağlamak amacıyla, dahil oldukları risk grubundaki diğer borçlularla bir bütün olarak veya kısmen yeniden yapılandırmaya tabi tutulabilir. Bu madde uyarınca yapılacak finansal yeniden yapılandırmalara ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelik hükümleri çerçevesinde hazırlanan Çerçeve Anlaşmalar ile belirlenir. Bu madde hükümleri bu maddenin yayımı tarihinden itibaren iki yıl süreyle uygulanır. Bu süreyi iki yıl daha uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında;

a) Alacaklı kuruluşlar: Bu Kanunun 3 üncü maddesinde geçen bankalar, 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 3 üncü maddesinde geçen şirketler, borçlulara doğrudan kredi kullandırmış olan yurt dışında kurulu bankalar ve finansal kuruluşlar, Türkiye’ye doğrudan yatırım yapan çok taraflı bankalar ve kuruluşlar, alacak tahsiline yönelik olarak bu alacaklılar tarafından kurulacak özel amaçlı şirketler ile aynı amaçla 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonlarını,

b) Bağımsız Denetim Kuruluşu: 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliği esaslarına göre kurulu ve faaliyet gösteren, Bağımsız Denetim Kuruluşu Resmi Siciline kayıtlı kuruluşları,

c) Birlik: Türkiye Bankalar Birliğini,

ç) Borçlu: Bu Kanun, 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 6361 sayılı Kanun, 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile yatırım ortaklıkları hariç 6362 sayılı Kanunun 35 inci maddesine tabi kuruluşlar dışında kalan Türkiye’de kurulu şirketleri,

d) Çerçeve Anlaşmaları: Kurumca çıkarılan yönetmelik uyarınca Birlik tarafından hazırlanan ve alacaklı kuruluşlarca imzalanan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmalarını,

e) Sözleşme: Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşmaları kapsamında borçlu ile alacaklı kuruluşlar arasında imzalanan finansal yeniden yapılandırma sözleşmelerini,

ifade eder.

Finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumlarının tespit edilmesi ve bu kapsamda borçlarının yeniden yapılandırılması sonucunda borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağına kanaat getirilmesi şarttır. Borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanamayacağına kanaat getirilen borçlular finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınamaz.

Finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumunun tespiti ve finansal yeniden yapılandırmanın uygulanabilirliğine ilişkin değerlendirme; bağımsız denetim kuruluşlarına, Çerçeve Anlaşmaları kapsamında belirlenecek yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlara veya borçlu tarafından kabul edilmesi hâlinde alacaklı kuruluşlara yaptırılır.

Bu madde kapsamında finansal yeniden yapılandırmalarda; kredilerin vadelerini uzatmak, kredileri yenilemek, 6361 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükümleri saklı kalmak kaydıyla ilave kredi vermek, anapara, faiz, temerrüt faizi, gecikme cezaları ve kâr payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek veya bunlardan kısmen veya tamamen vazgeçmek, teminat azaltmak, anapara, faiz veya kâr payı alacaklarını; kısmen veya tamamen iştirake çevirmek, özel amaçlı şirketler ile 6362 sayılı Kanuna göre kurulan yatırım fonlarına aynî, nakdî ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir veya temlik etmek, borçlu ya da üçüncü kişilere ait aynî değerler karşılığında kısmen veya tamamen tasfiye etmek, satmak, bilanço dışına çıkarmak, diğer alacaklı kuruluşlar ve alacaklılarla birlikte hareket ederek protokoller yapmak gibi gerekli görülen tedbirler alınır. Finansal kiralama sözleşmelerine konu mallar için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 307 nci maddesi hükümleri kıyasen uygulanır.

Kredilerin teminatlarının ya da alacaklı kuruluşlar tarafından iştirak olarak edinilecek borçluların varlık ve yükümlülüklerinin gerçeğe uygun değerine ilişkin değerleme, taraflardan birinin talep etmesi durumunda, Sermaye Piyasası Kurulunca değerleme yapmaya yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından yapılır. 6362 sayılı Kanuna göre kurulan yatırım fonları için sermaye piyasası mevzuatında yer alan değerlemeye ilişkin düzenlemeler saklıdır.

Bu maddeye göre yapılan Çerçeve Anlaşmaları ve bu Anlaşmalar kapsamında düzenlenen Sözleşmelerde belirlenen esaslar uyarınca;

a) Yapılacak işlemler cezaevi harcı ve 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlardan (yargı harcı dahil) ve düzenlenecek kâğıtlar (Çerçeve Anlaşmaları ve Sözleşmeler dahil) 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre alınan damga vergisinden,

b) Alacaklı kuruluşlar tarafından her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden,

c) Kullandırılan ve kullandırılacak krediler kaynak kullanımını destekleme fonundan,

müstesnadır. Bu fıkrada yer alan istisnalar, alacaklı kuruluşların Çerçeve Anlaşmaları ve bu Anlaşmalar kapsamında düzenlenen Sözleşmeler kapsamındaki işlemleri dolayısıyla doğrudan veya dolaylı edindikleri varlıkları ve teminatları, alacaklı kuruluşların kendi aralarında veya borçluya devri hariç, elden çıkardıkları hâllerde uygulanmaz.

13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan istisna hükmü, kanuni takibe alınma şartı aranmaksızın alacaklı kuruluşlara ilgili varlıklarını Çerçeve Anlaşmaları ve düzenlenen Sözleşmeler kapsamında devreden kurumlar ile bu suretle ilgili varlıkları devralan söz konusu alacaklı kuruluşların bu varlıkları satışından doğan kazançları hakkında da uygulanır.

25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (r) bendinde yer alan istisna hükmü, ilgili varlıkların Çerçeve Anlaşmaları ve düzenlenen Sözleşmeler kapsamında alacaklı kuruluşlara devir ve teslimi ile bu suretle ilgili varlıkları devralan alacaklı kuruluşların bu varlıkları devir ve tesliminde de uygulanır.

Sözleşme hükümleri uyarınca tahsilinden vazgeçilen alacak tutarları 213 sayılı Kanun hükümlerine göre alacaklı için değersiz alacak, borçlu için ise vazgeçilen alacak olarak dikkate alınır. Alacaklı kuruluşlar tarafından dahil oldukları risk grubunda bulunan borçlularla yapılan yeniden yapılandırma işlemlerinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz.

Sözleşmelere göre borçları yeniden yapılandırılan borçlular tarafından alınmış olan teşvik belgelerinin süreleri ve ihracat taahhüt süreleri ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun geçici 20 nci maddesi çerçevesinde sağlanan kefaletleri de içermek üzere kredi garanti kurumları tarafından verilen garanti ve kefaletlerin süreleri, sözleşmeler ile belirlenen süreler kadar uzatılmış sayılır.

Bu madde hükümlerine göre finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınan bir borçlunun borçlarının Sözleşmenin imza tarihini izleyen yılın başından itibaren iki yıl içerisinde tekrar finansal yeniden yapılandırmaya konu edilmesi hâlinde, bu madde hükmünde belirtilen vergi istisnaları ve teşvikler uygulanmaz.

Sözleşmeler ile uygulamaya konulan işlemlerin gerçekleşmemesi hâlinde dahi, uygulanmış olan vergi, fon ve harç istisnaları geri alınmaz.

Bu maddeye göre yapılan Çerçeve Anlaşmaları ve bu Anlaşmalar kapsamında düzenlenen Sözleşmeler için sağlanan vergi istisnaları ve teşvikler, bu madde kapsamında düzenlenen sözleşmelere istinaden yapılacak işlemlere birinci fıkrada yer alan süreyle sınırlı olmaksızın uygulanır.

Bu madde uyarınca yapılacak teminat azaltma, anapara ve diğer alacaklardan vazgeçilerek kayıttan düşme yahut benzer işlemlerle kredilerin yeniden yapılandırılması bu Kanunun 160 ıncı maddesi ile düzenlenen zimmet suçunu oluşturmaz.”

Saygılarımla.

Abdullah TOLU
Yeminli Mali Müşavir