Bir çeşit ofis hastalığı olarak da  bilinen ve son dönemin en çok konuşulan konularından biri olan Mobbing kelimesi Latince ’de psikolojik ve duygusal şiddet, baskı, kuşatma, topluca saldırmak, taciz etmek, rahatsızlık ve sıkıntı vermek anlamına gelse de  uzun süreli (6 aydan başlayıp uzun yıllar sürebilen) sistematik olarak yapılan “yıldırma” hareketi, işyerindeki zorbalık, işyerindeki duygusal (psikolojik) terör olarak da tanımlanabilen adli bir suçtur.

İlk kez 1984’de İsveç’ de “İş Hayatında Güvenlik ve Sağlık” konulu bir raporun kapsamında Heinz Leymann tarafından ortaya atılmış, 1993’te İsveç’te çıkarılan ‘İşyerinde Kişilerin Mağdur Edilmesi’ adlı kanunla da ilk kez yasal bir nitelik kazanmıştır.  

Özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda veya kontrol tam kurulamayan işyerlerinde yönetim veya üretim gücünü elinde bulunduran, işbirliği yapan bir grup çalışanın, diğer çalışan veya çalışanlara yönelik öz güven veya öz değerinin azaltılması, itibarının zedelenmesi, görevlerinin yerine getirilmesinin zorlaştırılması ve kurban haline getirilmesiyle mobbing meydana gelmiş olur.

Mobbingci duygusal ve psikolojik tacizlerini çok çeşitli şekillerde uygulayabilir. Mobbingciler yöneticiler, meslektaşlar, üstler ve astlar olabilir. Bunu açık veya doğrudan, gizli veya dolaylı olarak yapabilirler.

Sayısız denilebilecek kadar çok olan mobbing örneklerinden bazıları şunlardır: Çalışana iş performansı ve iş tanımı dışında görevler verilmesi, asıl görevlerinin aksaması ve bundan dolayı ciddi suçlamalara maruz bırakılması, iş saatleri dışında telefonla sık sık aranma, işyeri ortamında iş arkadaşlarının önünde veya yalnızken  hakaret edilmesi, sözünün kesilmesi, dalga geçilmesi, yok sayılması, lakap takılması,  çalışanın işini doğru yapmasını sağlayacak bilgilerin, dosyaların kasıtlı olarak gizlenerek sabote edilmesi, çalışanın arkasından haksız dedikodular yapılması, sürekli eleştirilme, şirketine fayda sağlayacak fikir ve çalışmalarının gerekli bölümlere iletilmesinin ve görünür kılınmasının engellenerek işindeki ilerlemesinin önüne geçilmesi, adaletli davranılmaması, kişinin özel hayatı ile ilgili bilgilerin şirket ortamında yayılması, uygunsuz şakalar yapılması, cinsel tacize maruz bırakılması, sözlü veya yazılı tehdit, işten ayrılmaya zorlanması gibi.
 

Kimler mobbinge maruz kalır?
Çoğunlukla meslek etiğine uyan, iş ve işyeri ilke ve kurallarına bağlı, hedefleri olan bu konuda başarı ve başarıyı amaçlayan, zeki aynı zamanda yetenekli, herkese karşı adaletli ve politik davranmayan, yardımsever ve destekleyici, gelişmeye açık ve alternatif fikirler sunabilen kişiler olduğu görünmektedir. Denetim otoriteleri, kadınlar, genç işçiler ve yaşlıların hedef alınma oranı yüksektir.

     

Mobbingin kişiye ve işyerine etkileri nelerdir?

Mobbing’in hem buna maruz kalan kişiye, hem de kuruma oldukça ciddi olumsuz etkileri olmaktadır. Araştırmalar 6 ay boyunca mobbinge maruz kalan bir çalışanın iş verimi % 50 oranında düştüğünü göstermektedir.   

Mobbing, iş gücünün bütünlüğünü, ekip çalışmasının ahengini bozarak iş ortamında kutuplaşmaların artması gibi kurum içi maddi ve manevi olumsuz sonuçlar doğurarak yıllar içinde kurum kârında önemli kayıplara neden olabilir.

Mobbing’ in kurban üzerindeki bazı etkileri şunlardır; sürekli uykusuzluk ve gerginlik hali, daima kaygı bozuklukları ve tedirginlik hali, aniden öfkelenme, tükenmişlik hali ve  depresyon, kendinde hata arama, sürekli yalnız kalma isteği, özgüven eksikliği ve psikomatik ağrılar. Tüm bunlara mobbingcinin soğukkanlılığı da sürekli (ona) psikolojik baskı yaparak kişiyi kurban durumuna getirir.

Mobbing ne şekilde ispatlanır ve maruz kalanlar nereye başvurabilir? 

 Mobbing'e maruz kalanlar;

  •  Alo 170,
  •  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
  •  TBMM,
  •  Anayasa Mahkemesi,
  •  Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER),
  •  Kamu Görevlileri Etik Kurulu,
  •  Kamu Denetçiliği Kurumu,
  •  Türkiye İnsan Hakları Kurumu
  •  İl, İlçe İnsan Hakları Kurullarına başvurabilirler.

Türk Ceza Kanunlarına göre Mobbing cezası nedir?

      

Mobbing adli bir suçtur. Türk Ceza Kanunu'nun 105. maddesi “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur. Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim/öğretim ilişkisinden kaynaklanan nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz” şeklindedir.    

Yine aynı kanunun 109. maddesi “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Kişi; fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır” şeklindedir.


Bununla berber yukarıda yazılı cezalara ilaveten çalışanın maddi ve manevi tazminat davası açma hakları saklıdır.


Faydalı olması ümidiyle…

                                                                                                                 
Özkan ÇİNAR                                                                                                      

Mali Müşavir/SPK Denetçisi
Yönetim Danışmanı/Eğitmen    

 

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)