KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİ

Vergi uygulamasında uzun süredir çözülemeyen yada çözülmüş olmakla beraber çözüm şekli vicdana, akla ve açıkça hukuka aykırı olan bazı önemli konular var.

Öyle ki, yargı kararları ile desteklense de, hala bu konuların çözüm şekli kabullenilememiş ve benimsenememiş. Üzerinden uzun yıllar geçse de, hala itirazlar devam ediyor ve etmekte.

Bu konulardan birisi de, KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİNİN KDV’YE TABİ OLUP OLMADIĞI’dır.

Mahkeme kararına istinaden avukatların elde ettikleri karşı taraf vekâlet ücretlerinin hukuki mahiyeti ve vergi mevzuatı karşısındaki durumu uygulamada uzunca bir süre ciddi tartışmalara neden olmuştur. 
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yaptığı düzenlemeler ve verdiği özelgeler bu tartışmaları bitirmemiş, konu yargıya taşınmıştır. Danıştay, verdiği muhtelif kararlar ile, Gelir İdaresi’nin düzenlemelerini onaylasa da, bu konudaki tartışmaları bitirememiştir. Görünen o ki, daha da devam edecektir. 

Bu yazımızda,

- Öncelikle karşı taraf vekalet ücretlerinin hukuki mahiyeti ortaya konulacak,

- Daha sonra, Gelir İdaresi’nin yargı kararları (oy çokluğu ile verilmiş kararlar) ile onaylı uygulaması ve yargı kararları değerlendirilecek,

- Sonrasında da, bu konudaki kişisel görüşlerimiz, somut tespitlerimiz ve değerlendirmelerimiz belirtilecektir.
 

AVUKAT VE AVUKATLIK NEDİR?

Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil etmektedirler.

Avukat; kişi ya da kurumlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların mahkemelerde adalet ve hakkaniyete uygun çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamaya yardımcı olmakla kamu hizmeti gören serbest meslek erbabıdır. 

Avukatlar mesleklerini;

- Ya şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye ya da ihtisasa dayanarak ve bir işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında bedel karşılığı kendi nam ve hesabına faaliyet göstererek,

veyahut

- Bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak hizmet karşılığı para ve/veya para ile temsil edilebilen menfaatler elde ederek

ifa etmektedirler.
 

AVUKATLARIN ÇALIŞMA ŞEKİLLERİ

Avukatlar mesleklerini;

- Ya şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye ya da ihtisasa dayanarak ve bir işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında bedel karşılığı kendi nam ve hesabına faaliyet göstererek,

veyahut

- Bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak hizmet karşılığı para ve/veya para ile temsil edilebilen menfaatler elde ederek

ifa etmektedirler.
 

AVUKATLIK ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Bu çalışma şekilleri doğrudan vergilemeyi de etkilemektedir. Elde edilen gelir,

- Birinci durumda ''serbest meslek kazancı'’,

- İkinci durumda ise ''ücret''

kabul edilerek vergilendirilmektedir. Yani, serbest olarak çalışan ve vekâlet sözleşmesi kapsamında iş sahibinden vekâlet ücreti alan bir avukat, vergi mevzuatı açısından serbest meslek erbabı, elde ettiği kazanç da serbest meslek kazancı kabul edilmekte, bu kazançların yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Avukatların hizmet akdi çerçevesinde bir işverene bağlı olarak çalışmaları halinde ise, işveren tarafından avukatlara ödenen bedeller ücret olarak kabul edilmektedir. Bu durumda işverenler, ödedikleri ücretler için bordro düzenlemekte, gerekli vergi ve SGK kesintilerini yaptıktan sonra kalan net ücretleri avukatlara ödemektedirler. Ücretlerde gelir vergisi oranı yüzde 15 - 35 arasında değişmektedir. Tek işverenden sağlanan ve vergisi işveren tarafından kesilerek ödenen ücret gelirleri için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmemektedir.  
 

KAYNAĞINA GÖRE VEKALET ÜCRETLERİ

Avukatlık vekalet ücretlerinin, kaynakları itibarıyla aşağıdaki gibi ikiye ayrılması mümkün bulunmaktadır: 

- Sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden alınan avukatlık vekalet ücretleri,

- Mahkeme kararına istinaden karşı taraftan alınan vekalet ücretleri.

Uygulamada buna 3. olarak,

- İcra takibinde karşı/borçlu taraftan alınan icra vekâlet ücretleri de ilave edilmektedir.
 

VEKALET ÜCRETLERİ

Dava konusu işlemlerde davalı ve davacı olmak üzere iki taraf ve bunların haklarını savunmak üzere de, ayrı ayrı avukatlar bulunmaktadır. Avukatlar ile müvekkilleri arasında yapılan sözleşmeye göre sözleşmenin bir unsuru olarak avukatlara, hizmetlerinin karşılığı olarak müvekkiller tarafından ücret ödenmektedir. Bu ücretler, avukatlık ücretidir.

Hukuk dilinde “vekalet ücreti” olarak tanımlanan kavram, avukat ile onu vekil tayin eden kişi veya kuruluş (müvekkil) arasında akdedilen yazılı veya sözlü akit çerçevesinde verilen hizmetin bedelidir.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 – 166. maddelerinde, avukatlık ücreti tanımlanmakta ve kaynakları itibariyle,

- Sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden sağlanan avukatlık vekalet ücreti ile

- Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak davayı kaybeden karşı tarafa yüklenilen vekalet ücreti

olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinden söz edilmektedir.
 

SÖZLEŞMEYE BAĞLI VEKALET ÜCRETLERİ

Avukatlık Ücreti,

- 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesinde;

“Avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.”

- Danıştay’ın muhtelif kararlarında ise,

“Avukatın vekalet hizmetine karşılık, onu vekil tayin eden kimse tarafından ödenmesi taahhüt edilen bir meblağı ifade eder.”

şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımlara bakıldığında, “avukatlık ücreti” nin ayırt edici unsurları;

- Avukatın vekalet hizmetinin karşılığı olması

Ve

- Onu vekil tayin eden kimse tarafından ödenen bir miktar olmasıdır.

Yani, verilen bir hukukî yardımının karşılığını oluşturmasıdır.
 

KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİ

Karşı taraf vekalet ücretleri ise, Avukatlık Kanunu’nun ''Avukatlık Ücreti'' başlıklı 164. maddesinin son fıkrasında; “dava sonucunda verilen karara dayanılarak tarifeye göre karşı tarafa yüklenilecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu ve bu ücretin, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği ve haczedilemeyeceği” şeklinde düzenlenmiştir. Yasa koyucu bu düzenlemeyle, karşı taraf vekalet ücretinin kime ait olacağı konusundaki takdir yetkisini avukatlar lehine kullanmış, davada haklı çıkan tarafa ait olması gereken bir yargılama giderinin alacaklısını değiştirmek suretiyle bunun avukata ait olacağını belirtmiştir.  Bu durumun Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile açılan dava Anayasa Mahkemesince  reddedilmiştir (Anayasa Mah.03.03.2004 tarih ve E. 2004/8, K. 2004/28 sayılı Karar)

Vekâlet ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde sayılan yargılama giderlerindendir. Aynı Kanunun 326 ve 330. maddeleri uyarınca vekâlet ücretinin haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilmesine hükmolunur.

Öte yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 138/3 maddesine göre vekil aracılığıyla yapılan takiplerde vekalet ücretinin, alacaklı ile borçlu arasında yapılmış sözleşmeye bakılmaksızın, icra memuru tarafından avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanacağı ve bu şekilde tayin olunan vekalet ücretinin takip masraflarına dahil olduğu belirtilmiştir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 29.05.1957 tarihli ve E. 1957/4 K. 1957/16 sayılı Kararında da, vekâlet ücretinin yargılama gideri olduğu özellikle vurgulanmıştır. 

Karşı taraf vekâlet ücreti, Avukatlık Kanunu’nda avukatlık ücreti maddesinde düzenlenmişken, 6100 ve 2004 sayılı Kanunlarda yargılama giderleri arasında sayılmıştır.

Karşı taraf vekalet ücretleri, ödeme yapan açısından, davadan haksız çıkma nedeniyle üstlenilen yargılama gideri niteliğindedir ve bu husus tartışmasızdır.
 

SÖZLEŞMEYE BAĞLI VEKALET ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesine göre avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade etmektedir.

Sözleşmeye bağlı olarak temsil edilen kişi veya kurumdan alınan avukatlık vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusu oldukça net. Serbest olarak çalışan ve vekâlet sözleşmesi kapsamında iş sahibinden avukatlık vekâlet ücreti alan bir avukat, Gelir Vergisi Kanunu açısından serbest meslek erbabı, elde ettiği kazanç da serbest meslek kazancı kabul edilmektedir. Ayrıca, sözleşmeye bağlı olarak temsil edilen kişi veya kurumlardan alınan avukatlık vekâlet ücretleri KDV’ye tabi bulunmaktadır.

Şirketler ile ticaret ve serbest meslek erbabı, kamu kurumları, dernek ve vakıflar ile bunların iktisadi işletmeleri gibi gelir vergisi yasasında sayılan kişi ve kurumlar, serbest çalışan avukatlara ödedikleri avukatlık vekâlet ücretleri üzerinden yüzde 20 oranında tevkifat (vergi kesintisi) yapmak zorundadırlar.
 

KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Sözleşmeye bağlı olarak temsil edilen kişi veya şirketlerden alınan avukatlık vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusu ne kadar netse, mahkemelerce hükmolunan ve karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusu da bir o kadar karışık ve tereddütlü.

Daha doğrusu, bu konudaki Gelir İdaresi Görüşü ve Yargı Kararları çok net ve uyumlu olmakla beraber, mesleki kamuoyunda bu görüş ve kararların hukuka ve meri mevzuata uygun olmadığı görüşü hakim.

Bu konudaki kişisel değerlendirmelerimize geçmeden önce, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Danıştay’ın bu konudaki görüş ve kararlarına bakmakta yarar var:
 

KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Karşı Taraf Vekalet Ücretlerinin Vergilendirilmesine İlişkin Görüşü

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın geçmişten bugüne konu ile ilgili görüşü,  

“Dava ya da icra takibi sonunda karşı taraf aleyhine hükmedilen avukatlık vekalet ücretlerinin, serbest meslek hizmeti dolayısıyla elde edilen bir serbest meslek kazancı olduğu ve gelir vergisi ile KDV’ye tabi bulunduğu, bu şekilde ortaya çıkan karşı taraf vekalet ücretleri üzerinden KDV hesaplanması gerektiği”

şeklindedir. Zaman içerisinde bu görüşte hiçbir şekilde değişiklik olmamıştır.

Konu ile ilgili olarak verilen bazı özelgelerin özetleri aşağıdadır:

“Dava sonunda mahkeme ilamına göre veya icra takibi sonucu verilen kararla avukatlık tarifesine dayanılarak karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretinin tarafınıza ödenmesi ya da ödemenin doğrudan icra müdürlüklerine yapılması durumunda, ödemenin yapıldığı sırada borçlu tarafından Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ve 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca sorumlularca % 20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.” (GİB İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 30.09.2013 tarih ve 38418978-120[94-13/14]-1083 sayılı özelgesi)

“Serbest meslek erbabı avukat olarak yapmış olduğunuz hizmet karşılığında mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücreti üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir. Mahkeme ilamında ödenmesine hükmedilen avukatlık vekalet ücreti de dâhil olmak üzere serbest meslek erbabının mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için serbest meslek makbuzu düzenlemesi gerekmektedir.” (GİB İstanbul VDB’nin 14.03.2017 tarih ve 11395140-105[236-2015/VUK-1-19116]-72536 sayılı özelgesi)

“Dava ya da icra takibi sonunda karşı taraf aleyhine hükmedilen avukatlık ücreti, serbest meslek hizmeti dolayısıyla elde edilen bir serbest meslek kazancı olup, Milli Savunma Bakanlığı tarafından icra dairesine yatırılan vekalet ücretinin tamamı üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması ve söz konusu ödeme için tarafınızdan serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekmektedir.” (GİB Ankara VDB’nin 30.09.2013 tarih ve 38418978-120[94-13/14]-1083 sayılı özelgesi)

“Avukatların dava sonunda karşı taraftan tahsil ettikleri de dahil olmak üzere elde ettikleri bütün gelirler serbest meslek kazancı olarak değerlendirilmekte ve KDV’ye tabi bulunmaktadır. Öte yandan, mahkeme kararı gereğince veya icra kanalı ile avukata ödenen vekalet ücretini tahsil eden avukatın, Vergi Usul Kanunu'nun 236. maddesi hükmü uyarınca ödemeyi yapan adına

serbest meslek makbuzu düzenlemesi ve düzenlenen bu belgede ayrıca KDV hesaplayıp göstermesi gerekmektedir. Ancak, mahkeme kararında "KDV hariç" şeklinde bir ifadenin yer almaması halinde vekalet ücretine katma değer vergisi dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle tespit edilen KDV avukat tarafından düzenlenecek serbest meslek makbuzunda gösterilecektir.” (GİB İstanbul VDB’nin 23.11.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.1-255 sayılı özelgesi)

“Dava ya da icra takibi sonunda karşı taraf aleyhine avukatlık asgari ücret tarifesine göre takdir ve hükmedilecek olan avukatlık ücreti, tarafınızca verilen bir serbest meslek hizmeti dolayısıyla elde edilen gelir serbest meslek kazancı olup, tarafınıza hükmedilen avukatlık vekalet ücretinin tamamı üzerinden ödemeyi yapan adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekmektedir.” (GİB  Ankara VDB’nin 09.02.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-65-9-67 sayılı özelgesi)

“Mahkeme kararları ve icra takibi sonucu verilen kararla avukatlık tarifesine dayanılarak karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretinin avukata ödenmesi sırasında, ücretli olmaması ve ödeme yapan karşı tarafın GVK’nın 94. maddesinin birinci fıkrasında sayılan tevkifat yapmakla sorumlu kişi veya kurumlardan olması halinde, GVK’nın 94. maddesinin birinci fıkrasının 2-b bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Öte yandan, serbest meslek erbabı olan avukatın yapmış olduğu hizmet karşılığında mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücreti üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.” (GİB  Antalya VDB’nin 16.11.2017 tarih ve 77058783-105[Mük.257.VUK.ÖZ.14.39]-188100 sayılı özelgesi)

“Mahkeme kararı gereğince veya icra kanalı ile avukata ödenen vekalet ücreti serbest meslek faaliyeti kapsamında KDV’ye tabi olup, avukat tarafından düzenlenecek serbest meslek makbuzunda ayrıca KDV hesaplanacaktır. Ancak, mahkeme kararında “KDV hariç” şeklinde bir ifadenin yer almaması halinde, vekalet ücretine KDV dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle tespit edilen KDV avukat tarafından düzenlenecek serbest meslek makbuzunda gösterilecektir.” (İstanbul BMVDB’nin 27.01.2010 tarih ve B.07.1.GİB.04.99.16.01/2-MUK-675 (3014) sayılı özelgesi)

Danıştay’ın Karşı Taraf Vekalet Ücretlerinin Vergilendirilmesine İlişkin Görüşü

Danıştay muhtelif tarihlerde verdiği kararlarında yer alan görüşü ise, “Avukatlık mesleğinin serbest meslek faaliyeti, bu meslekten elde edilen kazancın da serbest meslek kazancı olduğu, serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin ise katma değer vergisine tabi bulunduğu, karşı taraf avukatlık vekalet ücretlerinin avukatın müvekkiline verdiği avukatlık hizmetinin bir parçası olduğu, doğrudan müvekkile verilen hizmet nedeniyle hak kazanılan bu ücretin, müvekkilin değil de davayı kazanan tarafa verilen hizmetin karşılığı olması gerçeğini değiştirmeyeceği, avukatlık ücretini ödeyen taraf bakımından yargılama gideri niteliğinde olmasının da bu ücrete hak kazanan avukat bakımından serbest meslek kazancı olması vasfını değiştirmeyeceği, mahkemelerce tarifeye göre hükmolunan avukatlık ücretinin katma değer vergisine tabi olduğu” 

 şeklindedir. (Danıştay VDDK’nın 17.01.2018 tarihli ve E.2017/680, K.2018/2 sayılı Kararı, Danıştay 4. Dairesi’nin 23.5.2017 gün ve E:2014/4695, K:2017/4767 sayılı kararı)
 

KARŞI TARAF VEKALET ÜCRETLERİNİN KDV’YE TABİ OLUP OLMAYACAĞINA İLİŞKİN GÖRÜŞÜMÜZ

Mahkemelerce, davayı kaybeden taraf aleyhine hükmolunan vekalet (avukatlık) ücretlerinin KDV’ye tabi olup olmayacağı konusunda Gelir İdaresi ile Danıştay’ın görüşü çok net ve hemen hemen birbirinin aynısı: Karşı taraf vekalet ücretleri serbest meslek kazancı olup, KDV’ye tabi bulunmaktadır.

Bize göre, Gelir İdaresi ve Danıştay’ın bu görüşlerinin dayandığı temel nokta, karşı taraf vekalet ücretlerinin Avukatlık Kanununun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde düzenlenmiş olmasıdır. Gelir İdaresi, GVK’nın 65. maddesinde yer alan “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır” hükmü ve Avukatlık Kanununun 164. maddesini esas alarak karşı taraf vekalet ücretini serbest meslek kazancı kabul etmekte ve hem gelir vergisine hem de KDV’ye tabi tutmaktadır.

Danıştay ise, karşı taraf avukatlık vekalet ücretlerini avukatın kendi müvekkiline verdiği avukatlık hizmetinin bir parçası olarak görmektedir. Ayrıca, bu ücretin müvekkilin değil de davayı kazanan tarafa verilen hizmetin karşılığı olması gerçeğini ve bu ücrete hak kazanan avukat bakımından serbest meslek kazancı olması vasfını değiştirmeyeceği görüşündedir.

Kişisel görüşümüz, hem Gelir İdaresi’nin hem de Danıştay’ın konuya yaklaşımlarının ve uygulamalarının doğru olmadığı yönünde.

Şöyle ki, karşı taraf vekalet ücretlerinin Avukatlık Kanununun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde düzenlenmiş olması ve bu ücretlerin gelir vergisi yönünden serbest meslek kazancı olarak değerlendirilmesi, söz konusu ücretlerin KDV’ye tabi tutulması için yeterli değildir.

Avukatların gerek vekalet sözleşmesine dayalı olarak müvekkillerinden elde ettikleri ücret, gerekse mahkeme kararıyla karşı taraftan elde ettikleri ücretler gelir vergisi yönünden serbest meslek kazancı olup, bu konuda kuşku bulunmamaktadır.

Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, karşı taraf vekalet ücretlerinin gelir vergisi yönünden serbest meslek kazancı olarak kabul edilmesinin, bu ücretlerin KDV’ye tabi tutulması için yeterli olup olmadığıdır.

3065 sayılı KDV Kanunu’nun 1/1. maddesine göre, Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesindeki mal teslimleri ve hizmet ifaları KDV’ye tabi bulunmaktadır.

Buna göre, bir teslim ve hizmetin KDV’ye tabi tutulabilmesi için;

- Ortada bir mal teslimi veya hizmet ifası şeklinde bir  işlem bulunması,

- Bu mal teslimi ve hizmet ifası niteliğindeki işlemin ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti kapsamında yapılması,

- Teslim ve hizmetin Türkiye’de gerçekleştirilmesi

gerekmektedir. Bu şartları taşımayan işlemlerin KDV’ye tabi tutulmaması gerekir.

Mahkeme kararı ile davayı kazanan tarafın avukatına ödenmesine hükmolunan vekalet ücretleri, davayı kazanan tarafın avukatının, davayı kaybeden tarafa verdiği bir hizmetin karşılığı değildir. Kaldı ki, belirtilen şekilde vekalet ücretine hak kazanan avukatların, davayı kaybeden karşı/borçlu tarafa serbest meslek faaliyeti kapsamında bir hizmet sunmaları da hukuken mümkün olamaz.

Bu şekilde ortaya çıkan ve mahkeme kararına istinaden ödenen vekalet ücretleri, bir hizmet karşılığı olarak ödenmemektedir. Bu ücret tamamen Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu’na göre verilen mahkeme kararı uyarınca ödenmektedir. Üstelik ödenen bu tutar, özel hukuk açısından, mahkeme kararı ile belirlenmiş bir alacak niteliğinde olmayıp, davaya konu alacağın fer’isi niteliğinde bir yargılama gideridir.

Diğer bir ifadeyle, ödeme yapan açısından, davadan haksız çıkma nedeniyle üstlenilen yargılama gideri niteliğindedir.

Ayrıca, Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu vermiş olduğu bir Karar’da avukatlık ücretini, “Avukatlık ücreti, avukatın vekalet hizmetine karşılık, onu vekil tayin eden kimse tarafından ödenmesi taahhüt edilen bir meblağı ifade eder.” şeklinde tanımlamıştır. Yani, avukatlık ücretinin, “avukatlık faaliyeti” kapsamında verilen bir hukukî yardımının karşılığını teşkil etmesi gerekmektedir. Bu tanımlamaya uygun olmayan nitelikteki bir kazanç, “avukatlık ücreti” değildir.
KDV Kanunu hükümlerinden de anlaşılacağı üzere avukatlık hizmetinin KDV’ye tabi olabilmesi için Avukatlık Kanunu’nda belirtildiği şekilde bir hizmetin verilmiş olması gerekir.

Oysa, mahkeme kararı uyarınca karşı taraf avukatına ödenen vekalet ücreti, ödeyen tarafın karşı taraf avukatından aldığı bir hizmetin karşılığı değildir. Bir diğer ifadeyle yapılan ödeme, verilen hizmetin karşılığı olmayıp, yasal olarak yapılması gereken yargılama gideri niteliğinde bir ödemedir. KDV Kanunu’nda tanımlanan bir hizmetin karşılığı değildir. Vekalet ücretlerinin yargılama giderlerinden olması nedeniyle verilen bir hizmetin karşılığı olarak kabul edilip KDV’ye tabi tutulması hukuki değildir.

Ayrıca, karşı taraf vekalet ücretlerinin Gelir Vergisi yönünden serbest meslek kazancı olarak kabul edilmesi, bu ücretlerin mutlak suretle KDV’ye tabi olacağı anlamına gelmemektedir. Avukatlık ücretinin KDV’ye  tabi olabilmesi için, verilen bir avukatlık hizmetinin karşılığını oluşturması gerekir. Bu temel ilke, sadece bu işlem için değil, KDV’ye tabi her işlem için geçerlidir. Örneğin, tazminat ödemeleri bir teslim ve hizmetin karşılığı olmadığından KDV’ye tabi değildir, ancak şirketler açısından kurum kazancı olup, ticari kazanç hükümlerine göre Kurumlar Vergisine tabidir. Yada mevduat faizleri KDV’ye tabi değildir, ancak kurum kazancı olarak kurumlar vergisine tabidir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bu çerçevede, Mahkemelerce Avukatlık Kanunu’na göre ödenmesine hükmolunan vekalet ücretlerinin, davayı kaybeden tarafa verilen bir serbest meslek hizmetinin karşılığı olmaması sebebiyle KDV’ye tabi tutulamayacağını düşünüyoruz.

Ödemenin davayı kaybeden tarafca doğrudan davayı kazanan tarafın avukatına, icra dairelerine veya davayı kazanan tarafa yapılması durumu değiştirmemektedir. Bu nedenle, Gelir İdaresi’nin ve Danıştay’ın aksi yöndeki görüşüne katılmak mümkün olmayıp, Gelir İdaresi’nin konu hakkındaki mevcut görüşünü değiştirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bunun için Kanun değişikliği yapılmasına gerek yok, bir Tebliğ çıkarılarak sorunun kolayca çözülmesi mümkün.

Abdullah TOLU
Yeminli Mali Müşavir