Tüm dünyayı derinden etkileyen hemen hemen her ekonomik krizden sonra küresel para düzeni yeniden oluşmuş(oluşturulmuş)tur. Hangi paranın rezerv para birimi olacağı belirlenirken, genellikle yaşanan bu küresel kriz sonrası ekonomik, politik ve askeri güç bakımından en kuvvetli olan ülkenin parası rezerv para olmuştur. Amerikan Doları’nın rezerv para olmasının altında yatan da budur. Merkez bankaları kasalarında rezerv para tutmak durumundadır. Kısaca durum böyle olunca da o paraya talep artmakta ve değerlenmektedir.

Devletler para basarak gelir elde ederler Tükçe’ de beylik hakkı da denen bu gelirin adı senyoraj bedelidir. Devletler için en kolay gelirdir. Senyoraj bedeli, paranın üretilme maliyeti ile piyasada ifade ettiği değer arasındaki farktır.

Ancak unutulmamalıdır ki ülkelerin merkez bankalarının bastığı para gerçekte bir borçtur ve merkez bankalarının bilançolarında pasifte yer alır. Bu nedenle devletler dolaşıma para sokabilmek için karşılık göstermek zorundadır. Yani para basabilmek için, basacağınız bu paranın karşılığı, kadar o merkez bankasının aktifinde altın rezervinizin olması gereklidir. Çünkü dolaşımdaki para (ülkenin hazinesinde)   bulunan altına eş değerdir. Bir ülke basacağı paraya karşılık ayırmadan, bunu önemsemeden para basmaya kalkarsa o ülkede enflasyon meydana gelir.

Merkez bankalarının gelin ben size yüksek faiz veriyorum demesi cebinde parası olan yatırımcılara (bir nevi davetiye çıkarması)  para basmak yerine ülkeye döviz sokma işlemi olmasının yanında, daha önce karşılıksız basılan (piyasaya enjekte edilen) yerel paranın tekrar geri toplanması işlemi olup, yerel paranın değerinin düşmesinin engellenme çalışmasıdır.

Tarihe baktığımızda Almanya’ nın Birinci Dünya Savaşın’ da savaş tahribatlarının önlemek adına para (karşılıksız) basmış, ancak basım sonucu ekonomisin de arz talep dengesi bozulmuş yüksek enflasyona maruz kalarak değeri düşen parasının tek banknotu ekmek almaya bile yetmemiştir. (Ekmeğin değeri yüksek enflasyon sebebiyle o denli artmıştır.)

ABD, 2008 krizinde para basmak suretiyle borçlarını ödemiştir. Bu doğrudur ancak; basım sonrasında aslında dolar kendi ülkesinde değer kaybına uğramıştır. Yatırımcılar diğer ülkelerdeki dolarları piyasaya sokarak (Ülke yönetimi diğer ülkelerdeki dolarları getirene vergi muafiyeti tanıdı) kendi ülkelerin de ABD' de dolar değerini yeniden yükseltip ekonominin düzelmesine destek verdiler.

Tekrar basılan paranın enflasyon üretmesi konusuna geri dönecek olursak; Merkez Bankası'nın para arzı ekonomik büyümeye paralel bir artış sergilemezse bu durum ekonomik aktiviteyi olumsuz etkiler. Merkez bankaları ekonomik büyümeye paralel olarak da para arzını arttırabilir. Bunu küçük ve basit bir örnekle açıklayacak olursak; ülke ekonomisinde bir önceki yıl 100 birim üretim yapıldığını, bu yılda 105 birim üretime ulaşıldığını varsayalım. Demek ki ekonominiz yüzde beş büyümüştür. Üretimin artması sonucu artan arzın, tüketici de talep oluşturması için o oranda likiditeye (paraya) ihtiyaç doğacaktır. Merkez bankalarının bu oranda para basmaları gerekecektir.  İşte bu oranın dışında yapılan para arzı muhtemelen enflasyon üretecektir. “Tabi üretime karşılık piyasa da talep oluşturamıyorsanız basılan bu paranın da enflasyon yaratması da mümkündür.” 

Bu yüzdendir ki; 1929 da ki Büyük Buhran’ ın en büyük sebeplerinden biri insanlar üretim yaptıkları halde bu üretimi ticarete dökecek paranın piyasada olmamasıydı! Büyük Buhran' dan Almanya parayı terk ederek çıktı (takasa döndü) ardından da İkinci Dünya Savaşını başlattı.

Para arzını artırmak tahvil satarak mümkündür.( Varlık alım programları gibi) Bu yolla para arzının muhtemel olumsuz sonuçlarından kaçınmak çok daha kolay olmaktadır. Merkez bankaları arttırdıkları paranın sorun üretmeye başlaması durumunda ellerindeki tahvilleri satarak para arzını dizginlemektedir. Ancak bu yöntem ekonomiyi desteklemek için çok fazla etkili olduğu söylenemez.

Son yıllarda her ekonomik krizden çıkış yolu olarak büyük merkez bankalarının her krizde deli gibi para basmalarının sebebi Büyük Buhran tecrübesi ve korkusudur.

Bugün dünya merkez bankalarının para basmaları günü kurtarmaktan öte bir şey değildir. Çünkü tüm ülkeler üretimlerinin çok üzerinde zaten borçlular. Dünyadaki altın kapasitesinin de  (dünyada ki) ticaretin sadece 1/5'ini karşılayacak seviyede olduğunu düşünürsek altın karşılığı para basmadıkları ve bunun ileride ticarette yol açacağı problemin Büyük Buhran' ın bile çok çok ötesinde olduğu aşikârdır.

Bundan sonraki süreçte altın karşılığı paraya dönebilmenin tek yolu altının değerini beş kat arttırmak gibi gözüküyor. Tabi bunun olabilirliği bugün için çok mantıklı gözükmüyor. Çünkü böyle bir durumda dünya ticaretinin büyüme hızını da o oranda artırmanız gerekecektir. Yoksa biz göremesek de ileriki nesiller yine aynı problemlerle yine uğraşacaklardır.

Para yaratmanın diğer bir yolu olan kaydi paraya da biraz değinmekte fayda var.
 

Kaydi para:

Kaydi para; bankaların vadesiz mevduat şeklinde yarattıkları paradır. Kısaca; ticari bankalar fon fazlası olan tasarruf sahibi kişilerden mevduat kabul edip, bu mevduatları fon açığı olan yatırımcılara kredi olarak verirken mevduat parası da adı verilen kaydi parayı yaratmış olurlar.

Aslında adından anlaşıldığı gibi kaydi para; esasen muhasebe kayıtlarından başka bir şey değildir. Bankaların kaydi parayı yaratabilmesinin esas sebebi ise, kısmi rezerv bankacılığı ismi verilen uygulamada yatmaktadır.

Mevduat kabul eden finansal kurumların bu mevduatlara karşılık olarak merkez bankasında  tutmak zorunda oldukları mevduatlarının merkez bankası tarafından belirlenen oranını ifade etmektedir

Mevduat kabul eden finansal kurumların topladıkları mevduatlar için merkez bankasında mevduat tutmak zorundadırlar. Merkez bankaları bunun için bir rezerv oranı belirler. Buna zorunlu karşılık oranı da denir. Merkez bankaları bu oranı bir para politikası aracı olarak kullanabilmektedir. Eğer bankalar atıl rezervlere sahip değilse, zorunlu karşılık oranı artırıldığında bankalar verdikleri kredileri geri çağırırlar ve bu durum para arzının azalmasına neden olur. Zorunlu karşılık oranı düşürüldüğünde ise zorunlu karşılıkların bir kısmı kullanılabilir rezerv şekline dönüşür, bu da bankaların kredi tabanını ar Bankaların kredi tabanın genişlemesi de para arzının artmasına neden olur. Bankaların kendilerini güvende hissetmelerinin sağlayan, garanti almak için tuttukları kendi paralarına da serbest rezerv oranı denir.  

        Sözün özü “Bugünkü ekonomik sistemde para, borç anlamına gelmektedir.”

Faydalı olması ümidiyle…

Özkan ÇİNAR                                                                                                       
Mali Müşavir/SPK Denetçisi
Yönetim Danışmanı/Eğitmen