Bilindiği gibi 17 Mayıs akşamına kadar ticari ve serbest meslek kazançları dolayısıyla mükellef olan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri geçici vergi beyanında bulunmak ve çıkan vergiyi ödemek zorundadırlar. Öte yandan ticari ve serbest meslek kazançları dolayısıyla mükellef olan gelir vergisi mükellefleri ile bazı sektörlerdeki kurumlar vergisi mükellefleri 30.6.2020 tarihine kadar mücbir sebep içerisinde kabul edilmişler ve bazı beyannameleri verme ve vergi ödeme mükellefleri ertelenmiştir (518 s. Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği md.3). Ancak mali idare şu ana kadar geçici vergi ile ilgili bir açıklama yapmamıştır.

Aslında geçici vergiyi düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120. maddesine göre geçici verginin altışar aylık dönemler halinde (yılda iki defa) ödenmesi gerekmektedir. Geçmişte Bakanlar Kurulu Kararı ile üçer aylık dönemler kabul edilmiştir. Şu anda yetki Cumhurbaşkanı’ndadır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu yetkisini kullanarak söz konusu kararnameyi yürürlükten kaldırırsa kanun hükmü devreye girer ve 1. çeyrek için geçici vergi beyannamesi verilmesine gerek kalmaz. İçinde bulunduğumuz pandemi ortamının kalkması ile yeni bir kararname ile istenirse tekrar üçer aylık dönemler esasına dönülebilir.

Peki, bu yetki kullanılmazsa veya mali idare bir açıklama yapmazsa geçici vergi beyannamesi vermek gerekir mi? Bence gerekmez. Bunun gerekçesi mücbir sebep halidir. Zaten Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 yılında kuş gribi dolayısıyla illere Bakan (rahmetli Kemal Unakıtan) imzası ile gönderdiği B.07.1.GİB.0.28/2810-13-986 sayılı yazıda “Beyanname verme süresi mücbir sebep halinin başladığı ve bittiği tarihler arasına rastlayan 2005 yılı dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamesinin verilmesine gerek bulunmamaktadır”. Görüldüğü gibi Gelir İdaresi Başkanlığı, beyanname verme süresinin mücbir sebep içerisinde kaldığı hallerde söz konusu beyanname verme yükümlülüğünü, mücbir sebep sonuna dahi ertelememekte, tamamen kaldırmaktadır. Bu yazıda yer alan ilkenin günümüz için geçerli olmaması için bir sebep yoktur. Geçici vergi beyannamesinin verilecek olması halinde 31.3.2020 itibariyle dönem mali kazancının saptanmasında karşılaşılan bir sorun da şüpheli alacaklar konusudur. Şüpheli alacaklar müessesesini düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi; ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla, dava veya icra safhasında bulunan tahsil edilememiş alacakların şüpheli alacak olarak kabul edilebileceğini ve bu alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceğini kabul etmiştir.

Ancak 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 22 Mart tarihi itibariyle icra takipleri durdurulmuş ve bu tarih itibariyle yeni icra / iflas takibi taleplerinin alınmamasına karar verilmiştir (Resmi Gazete 22.3.2020). Daha sonra 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. maddesi ile 13.3.2020 tarihinden itibaren dava açma ve icra hukukuna ilişkin pek çok süre ile 22.3.2020 tarihinden sonrası için de yeni icra takibi alınması 30.4.2020 sonuna kadar durdurulmuştur. Dolayısıyla mükelleflerin tahsili şüpheli hale gelmiş alacakları için geçici vergi dönemi sonu itibariyle alacaklarını dava veya icra yoluna taşıma olanakları ortadan kalkmıştır.

Bu durumda ticari alacaklarını elde edemeyen tacirin dava veya icra icra yoluna gidememesi sebebiyle şüpheli alacak ayırma hakının ortadan kalktığı ve elde etmediği kazanç üzerinden vergi ödemesi gerektiği savunulamayacağına göre, şüpheli alacak karşılığı ayırma koşullarından dava veya icra safhasına taşınmış olma koşulunun artık aranmaması gerekecektir. Ancak tabii ki bu görüşümüz, söz konusu koşulun aranamayacak olması sebebiyle tacirin bütün alacaklarını karşılık konusu yapabileceği şeklinde de anlaşılmaması gerekir. Görüşümce geçici vergi dönemi sonu itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesi için, bu alacağın dava veya icra takibi yapılabilecek halde olduğunun tacir tarafından ispat edilebilmesinin bu dönem için yeterli kabul edilmesi gerekmektedir (Yargının da ileride bu görüşü kabul edebileceği inancındayım). Örneğin ihtarname ile borçlunun zaten temerrüde düşürülmüş olduğunun, bononun vadesinin gelip geçtiğinin veya borçlunun ödeme yapamayacağını bildirmiş olmasının (yeni vade tanınmamış olması koşulu ile) yazılı delillerle ispatı koşulu ile 2020 yılı 1. Geçici vergi döneminde şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceğini düşünüyorum.

Ancak geçici vergi beyanının akıbeti ve şüpheli alacaklar karşılığının ayrılmasına ilişkin olarak mali idarenin bir açıklama yapmasında, belirsizlikleri gidermesinde yarar vardır.

“Nasıl olsa zaman var” diyerek bu açıklamaları geciktirmenin, mükellefleri belirsizlikler içerisinde tutmak suretiyle mükellef haklarını ihlal ettiği ve hukuk devletine yaraşmadığı unutulmamalıdır.

Dünya | Bumin DOĞRUSÖZ