KURBAN bayramı öncesi sahil kesimlerindeki tüm otellerde rezervasyonların şimdiden dolu olması sonucu, tatilde yaklaşık 5 milyon kişinin 10 milyar TL para harcaması bekleniyor. Buna, kurban kesimi ve mekân değiştirmeyerek bulunulan mekânlarda bayram nedeniyle yapılacak harcamalar da dâhil edildiğinde,  rakamın 12 milyar TL gibi ciddi bir boyuta ulaştığından bahsedilebilir.

Başta ülkemizde olmak üzere sair ülkelerdeki dini bayramların farklı toplumsal ve kültürel amaçlarıyla birlikte, ekonomide çok ciddi canlanmayı da beraberinde getirdiği biliniyor. Bütün bayramların ortaklaşa oluşturdukları etkileşim alanlarının başında ulaşım, konaklama ve haberleşme sektörlerindeki yoğunlaşma geliyor. Bunun dışında birçok ürünün tüketimi sonucunda, reel sektör de "bayram" yapıyor.

BAZI VERİLER

Bayram tatilinin uzun olması ve normal bir tatile dönüşmesi ekonomiye ciddi kazanımlar sağlıyor. Türkiye genelinde nitelikli ve belgeli toplam 1.5 milyon yatak var. Bunun yüzde 30’unun iç Pazar müşterisiyle dolması bekleniyor ve bu da yaklaşık 300-400 bin kişinin tatili otellerde geçireceğini gösteriyor. Memleket, eş-dost, akraba ziyareti şeklinde seyahat edecek kişi sayısının ise 5 milyonun üzerinde olması bekleniliyor.

Otellerde konaklayacak misafirlerin yaratacağı büyüklüğün 1 milyar TL düzeyine, bayram hareketliliğinin ekonomiye yarattığı katkının ise muhtemelen 10 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Neticede uzun bayram tatilinin işletmelere ekonomik getirisi bireylere ise bayram havasıyla ekonomik götürüsü olacaktır. Tasarruflar eriyecek, yeni borçlanmalar olacaktır.

EKONOMİK VE SOSYAL BOYUT

Bayram tatillerinin olumlu boyutu, özellikle ulaşım, konaklama ve haberleşme gibi sektörler canlanıyor ve ciddi sayıda eleman istihdam ediliyor. Olumsuz boyutu ise, tüketime dayalı iç talep ağırlıklı büyümenin uzun vadede ekonomiye yansıması sanıldığı kadar iç açıcı olmuyor. Neyle tüketiyoruz? Kredi ve kredi kartlarıyla...  Gelecek gelirlerimiz ipotek altına alınıyor mu? Bankaların takipteki alacakları artıyor mu? Evet... Aynı zamanda tasarruflar da eriyor. Sonrası malum, cari açık...

Toplumların yaşam deneyimlerini zenginleştiren sosyal, ekonomik,  kültürel birikimlerini bir sistem içinde geliştiren öğeler arasında turizm, giderek artan boyutlarda önem kazanıyor. Türkiye’de turizm olumlu yönde gelişmekle beraber, ekonomik ve sosyal yapımızdaki gelişmelerden kaynaklanan güzellikler ve çarpıklıklar da bu sektöre yansımakta.  Türkiye’de turizmin ağırlıklı olarak dış turizme açık oluşu, turizm işletmelerimizin faaliyetlerini bu doğrultuda yönlendirmelerine ve iç turizmi adeta pansiyon, kamu kuruluş kampları ve ucuz lokanta hizmetleri ile sınırlı gören bir anlayışla, yerli turiste sunulan turistik ürünlerin niteliğinin giderek düşmesine neden oluyor. Turistik yörelerin en güzel sahillerine kurulmuş yüksek fiyatlı otellerden çoğu kez faydalanması mümkün olmayan yerli turist, tatilini kalabalık, sorunlu pansiyonlarda "kendin pişir kendin ye" tarzında geçirmek durumunda kalıyor.

Havaalanlarında, otobüs terminallerinde, karayollarında, gümrük kapılarında alabildiğine kuyruklar oluşuyor. Tatil/ turizm sosyal ve kültürel bir olaydır, tüketim olayıdır. Bu itibarla, işletmelerin her şeyden önce tüketicilerin ekonomik, sosyal ve kültürel durumlarına uygun ürünleri pazara sunması, fırsatçılık yapıp mal ve hizmetleri fahiş fiyatlarla sunmaması gerekiyor. Tatilciler, bayram tatillerinde bu konuda çok şikâyet edebiliyor. Bazı tesislerde sunulmayan bazı hizmetlerden bile haksız ücret talep ediliyor. Ayrıca satılan içecek ve yiyecek ücretlerinin normal günlere göre yüzde 100 arttığı gözleniyor. Önce tesis itibarına ve buna bağlı olarak da ülke itibarına dikkat edilmesi gerekiyor.

Okuyuculara sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir bayram diliyorum…