Günümüzde finansal okuryazarlığın gün be gün daha fazla önem arz etmeye başladığı bir gerçek. Ekonomiden az veya çok anlayan herkesin kabul ettiği üzere,  dünya ekonomilerinin bir krizin içine sürüklendiği aşikâr. Krizin varlığının en basit ispatı; tüm dünya ülkelerinin (dolayısıyla vatandaşlarının ve şirketlerin ) borçluluk düzeylerinin gün be gün artması. Önümüzdeki günlerin de ne gibi sürprizlere açık olduğu bilinememekte. Üstelik bu tür kriz ortamlarında devletler dâhil tüm organizasyonlar her türlü yolsuzluk, hile ve suiistimale daha fazla açık olmaktadırlar. Suiistimallerin gerçekleşeceği mecralarda, organizasyonların yapısına göre değişkenlik gösterebilmektedir. Suiistimal doğası gereği iş dünyasında ve toplumda konuşulmayan veya konuşulmasından kaçınılan büyük bir tehlikedir. O halde gelin hep birlikte bu tehlikenin etkilerinin azaltabilmesi, toplum bilincinin arttırılması ve kontrol sistemlerinin kurulması adına bu konuları hep birlikte inceleyelim.

Suiistimal bir veya birden fazla kişinin kasti olarak ve hileli yöntemler kullanarak haksız bir avantaj sağlaması veya gerçeği gizleme durumudur. Daha geniş bir anlatımla yolsuzluk ya da suiistimal, çoğunlukla birbirleri yerine kullanılan ve görev ve yetkilerin, kanunsuz ya da adil olmayan bir şekilde kazanç sağlamak için kötüye kullanılması, kanunların, düzenlemelerin, şirket politikalarının ve iş yaşamındaki ahlaki beklentilerin ihlal edilmesini de kapsam içeren bir olgudur.

Konu özellikle de kriz dönemlerinde, baskı unsurları artmış, rasyonalizasyon da kolaylaşmış olacağından, çok daha hayati önem kazanmaktadır.

Gerçekleşen/gerçekleşebilecek suiistimalleri üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; varlıkların kötüye kullanılması, yolsuzluk ve finansal tablo suiistimali.

Konu başlı başına bir kitap konusu olabilecek kadar geniş olduğundan biz çerçevemizi çalışanların yaptıkları suiistimaller üzerine çizmeye çalışacağız. Çünkü çalışanların suiistimali iş dünyasında küresel bir sorun. Suiistimal suçunu işleyen çalışanların kullandıkları yöntemler ve şirketlerin suiistimal riskine karşı aldıkları önlemler ülkeden ülkeye farklılıklar gösterse de nedenleri ve sonuçları genelde aynı. Çalışanların % 10 ’u planlı olarak hile yapmakta, % 75 ’i fırsat oluşması halinde, diğerleri diye oranlayabileceğimiz %15 lik grupta baskı unsurları ve rasyonalizasyon sebebiyle hile yapma eğilimindedir.

Fırsatlar:  Genellikle aşırı güven ya da eksik kontroller sebebiyle oluşmaktadır. İnsanların yönlendirdiği süreçlerde,  kontrollerle ilgili rasyonalizasyon ya da yönetimce kontrollerin önemsememesi fırsatları doğurmaktadır. Yetkilerin birbirine karıştığı ortamlarda hata olgusunun arkasına saklanılması, karmaşık sistemlerin kurulması ve buna mukabil gözetimlerin ve kontrollerin zayıf olması sonucu oluşur. Bu durumda yolsuzluk, hile ve suiistimaller kolayca gizlenir.

Rasyonalizasyon: Hakkımı yeterince alamıyorum veya ödemiyorlar, işi zaten ben yönetiyorum, patron benim, suç işliyor olabilirim ama kimseyi kurban etmiyorum, ortada kurban yok, zaten kimin umurunda ki, bu kadar küçük bir miktardan bir şey olmaz daha sonra yerine koyarım, asla yakalanmam mümkün değil gibi ussallaştırma.

Baskıya neden olan unsurlar: Kişisel borçlar, intikam, tehdit ya da şantaj altında olmak, ailevi baskılar, onlarda var benim niye yok, “paraya o kadar ihtiyacım var ki, içki, kumar uyuşturucu gibi alışkanlıkların yol açtığı “ne pahasına olursa olsun” düşüncesinin beyine yerleşerek baskı oluşturması.

Peki, hile, yolsuzluk ve suiistimal işinizi, organizasyonunuzu nasıl etkiler?

Şirket kaynakları yanlış yere akmakta olduğundan bundan yatırımcılar, borç verenler, çalışanlar, tedarikçiler zarar görürken, diğer taraftan devlet ve kamuoyu da etkilenmektedir. Olası itibar kaybı, hisse değeri kaybı, iş kayıpları, şirket içi moral / motivasyonun azalması, soruşturma maliyetleri vb. konularda buz dağının ilk etapta görünmeyen yüzü. 
 

Hile, yolsuzluk ve suiistimal nasıl belirlenir?

Maalesef ki, birçok türde gerçekleşebilecek yolsuzluk ve suiistimal olgusunu birkaç cümle ile anlatmak takdir edersiniz ki çok zor. Konuyu birkaç cümleye ile örnekleme çalışalım. İşletmenin nakit varlığı, aktifinde yer alan diğer varlıkları (demirbaşlar, stoklar vs.) üzerinde suiistimal gerçekleştirilebilir. Alımı gerçekleşen ancak farklı yere teslim edilen, depolar arası nakillerde ortadan kaybolan mallar suiistimallerin işareti olabilir. Şirket alacaklarının farklı banka hesaplarına yönlendirilmesi, tedarikçilerle yakın ilişki kurularak satın alma süreçlerinde ve/veya tedarikçi ödemelerinde gerçekleştirilen usulsüzlükler, olmayan çalışanlara maaş ödenmesi, mesai saatlerinin manipüle edilmesi suiistimallere verilebilecek örnekler arasındadır.

Sonuç:

Suiistimal suçu ne kadar uzun sürerse, mali kayıplarda o ölçüde artacaktır. Uzmanlar suiistimal sonucu normal bir şirketin her yıl suiistimallerden dolayı cirosunun %5’ini kaybettiğini söylüyor. Araştırmalar suiistimal suçunu işleyen çalışanın yetkisi ne kadar yüksek ise, ortaya çıkan kayıp o oranda artığını gösteriyor. Ayrıca oluşan zararın suçludan geri alınmasının önemli bir zaman ve çaba gerektirdiği de unutulmamalıdır.

Tavsiyeler:

Unutmayın; hile, yolsuzluk ve suiistimalin engellenmesi yönetim sorumluğundadır. Bu yüzden düşük maaşla ve çok fazla iş yaptırma prensibinden vazgeçilmesi, gayri resmi işlemlerden mümkün olduğu kadar uzak durulması, oto kontrol sitemlerinin kurulmasının yanında işlerliğinin de sağlanması, mali müşavirleriniz ve diğer danışmanlarınızla birlikte etkin mali kontrol sistemlerinin (çapraz kontrol vs.) kurulması, şirket içi terfi ve yetkilendirmelerde adil davranılması öncelikle verebileceğimiz tavsiyelerdir.

Faydalı olması ümidiyle…
 

ÖZKAN ÇİNAR
Smmm /Spk Denetçisi
Yön. Danışmanı/Eğitmen