2001’de 0.6674 TL’den 1.4525 Türk Lirası’na kadar sert bir yükseliş gösteren dolar, 2008’e kadar gevşeme eğilimine girmişti. Bu dönemde kaybettiren finansal araçlardan biri olarak tarihe geçerken, birçok iş adamının dolardan ağzının yandığını dinler dururduk. Bu dönemde ülkemizde TL cinsi faizler düşerken yatırım ve büyümede rekorlar kırılıyordu. Altını çizmeden geçmemek lazım, aynı dönemde ihracat rekorları da kırılıyordu.

Ne olduysa 2008’de oldu ve nedense birden dolar 1.1488’den 1.7481 seviyesine kadar prim yaptı. Daha sonra 2011’de 1.50 TL seviyesinden 1.92 seviyesine yükselen dolar, 2012’de kaybettiren olmuşsa da daha sonraki yıllarda gösterdiği performansla alanı mutlu etti. 2018’de 7.2393 seviyesini görerek rekor kırdı. 2019’da ise yılın en yüksek seviyelerini yazının yazıldığı sıralarda 6.2207 olarak test etti.

7.23/0.6674=10.83 kat artan bir döviz var önümüzde. Süre ise 17 yıl. Böyle basit bir işlemle, yani dolar alarak bu getirilere ulaşılabilen bir ortamda insanların dövize kaçması da doğal. Varlığını koruma güdüsü ön plana geçiyor.

Madalyona diğer taraftan bakalım. Kullanılan uzun vadeli döviz kredilerinin faiziyle birlikte Türk Lirası karşılığına bakarsanız ciddi rakamlara ulaşırsınız. Bu durum firmaların uzun vadeli döviz kredilerinde bile ciddi zararlar etmesi anlamına geliyor. Bu sefer yüksek kâr marjı gerekliliği ortaya çıkıyor. Sonuç hem kurdan hem de brüt kâr marjının yüksek olması gerekliliğinden enflasyon olarak karşımıza çıkıyor. Maliyetlerdeki yükselişin oluşturacağı maliyet enflasyonu da cabası.

Türkiye üzerine yapılan analitik bir çalışmaya göre dövizin değer kazandığı dönemlerde faizler de yükseliyor. Bunun sebebi devlet tahvillerine gelen satış.

Türkiye İstatistik Kurumu, 9 Mayıs 2019 günü yayınladığı bültende finansal yatırım araçlarının aylık reel getirisini ortaya koydu. Nisan 2019 tablosu aşağıda...

Tabloya göre herkes döviz alır ve yatırım yapmaz. Bu tablo hem büyümenin zarar göreceğini, hem de ekonomide ciddi sıkıntılar olabileceğini gösteriyor. Dövizde mikro anlamda kazançlar ekonomide makro düzeyde ciddi zararlar veriyor. Bu konu artık kangrene dönüşüyor.

Yıllık bazda bakıldığında; Amerikan Doları; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 8.91, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 18.59 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı oldu. Diğer taraftan, BIST 100 endeksi Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 33.35, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 27.42 oranlarıyla yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Son söz: Dimyat’a prince giderken evdeki bulgurdan oluyoruz. O yüzden önce nakit akışı, sonra da kur riskini profesyonelce yönetin.

itohaber | Hikmet BAYDAR