TCMB, Temmuz ayı Ödemeler Dengesi verilerini açıkladı. Buna göre Temmuz ayında cari denge 1,8 milyar dolar açık verdi. Yılın ilk 7 ayındaki açık ise 14,9 milyar dolara ulaştı. Cari denge geçen yılın Temmuz’unda 1,99 milyar dolar, ilk 7 ayında ise 2,1 milyar dolar fazla vermişti.

COVID-19, Şubat-Mayıs döneminde Dünya genelinde dış ticaretin sert bir şekilde daralmasına neden oldu. İzleyen aylarda biraz toparlanma olduysa da mevcut veriler 2018-2019 döneminin altında bir ticaret hareketine işaret ediyor. Bu tür bir gelişmenin Türkiye gibi cari açık veren ülkelerin açığını azaltması beklenirdi. Ancak bizde durum tersine gelişiyor. Bunun çok sayıda nedeni var ama 4 tanesi biraz daha öne çıkıyor.

1-mal ihracatının azalması

2-mal ithalatının ihracata göre daha az düşmesi

3-turizm gelirlerinin düşmesi

4-seyahat gelirlerinin düşmesi

 Bugün bunlardan ikincisini biraz daha detaylı inceleyelim. COVID-19 tüketim ve yatırımlar üzerinde daraltıcı bir etki yaptı. Buna rağmen ithalattaki düşüş son derece sınırlı kaldı.  Birkaç ay önce, buna müdahale etmek amacıyla neredeyse tüm malların ithalatına ilave gümrük vergileri getirilmeye başladı. Vergilerdeki bu artışın muhtemel olumlu ve olumsuz taraflarını 10 Haziran günü İlave Gümrük Vergilerinin Artıları ve Eksileri başlığıyla gazetenizde okumuştunuz. Hatırlamak isteyenler yeniden göz atabilir. 

Vakti olmayanlar için ben başlıkları şu tablo ile özetleyeyim.

Elbette, pozitif ve negatif etkiler başlıkları altında gördüğünüz sonuçları belirleyen tek şey gümrük vergileri değil. Yani örneğin gümrük vergileri artınca ithalat otomatik olarak düşer diyemeyiz. Ama ithalatı etkileyen faktörlerden biri gümrük vergilerinin düzeyidir. Aynı şey, diğer faktörler için de geçerli.
 

COVID-19 Döneminde Dış Ticaret Verilerimiz

Bu hatırlatmanın ardından konumuza dönelim.

Ocak-Ağustos dönemindeki 8 aylık ihracatımız geçen yılın yüzde 12,8 gerisinde. Bu dönemde ithalatımızdaki düşüş ise yüzde 1,1. Arada büyük bir fark var. İhracattaki sert gerilemeye rağmen, ithalatta aynı resmi göremiyoruz.

Covid-19’un hem Türkiye hem de Dünya ekonomisini etkilemeye başladığı Mart ayından sonra durum biraz daha farklı. Mart-Ağustos döneminde ihracatta yüzde 18, ithalatta yüzde 7,8 daralma oldu. 

Mart-Ağustos döneminde de ihracattaki düşüş ithalata göre çok daha yüksek. Ayrıca vergi artışlarına rağmen ithalatta kayda değer bir daralma trendi başlamadığını görüyoruz. Üstelik Ağustos ayı verilerine göre ithalatta yüzde 20,6 artış var.
 

İthalat Neden Düşmüyor?

Yukarıda gümrük vergilerindeki artışın muhtemel pozitif ve negatif etkilerini özetlemiştik. Bunlardan biri de ithalatta düşüştü. Ancak her zaman geçerli olacak “vergi artışı, ithalatı azaltır” gibi bir genelleme yapamayız. Şu sıralarda bunu net olarak görebiliyoruz.

İthalatın artan vergilere rağmen düşmemesinin akla gelen birkaç nedeni var.

Birincisi, 71. Fasıl (altın ve diğer değerli metaller) ithalatındaki artış.

Bu yılın ilk 8 ayında 71. Fasıl ithalatı geçen yıla göre yüzde 119 arttı. Geçen yılın 8 ayında 7,3 milyar dolar olan altın ithalatı bu yılın aynı döneminde 16,1 milyar dolara çıktı. Altın ithalatındaki bu artış olmasa, genel ithalatta daha fazla düşüş görecektik.

Altın dış ticaretteki diğer mallardan farklı. Mücevher olarak kullanılanları bir kenarda tutarsak, altının bir tasarruf ya da yatırım aracına dönüştüğünü görüyoruz. Altın ne bir tüketim ürünü ne de sanayi de hammadde olarak kullanılıyor. O nedenle dış ticaret hesaplarından çok ödemeler dengesi içinde finans hesapları tarafında kullanılması daha mantıklı olurdu. Ama bu ne Türkiye’ye has bir durum ne de bugüne özel bir sorun. Uzun yıllardır, altın ticareti de tüm ülkelerin verilerinde dış ticaret hesapları içinde yer alıyor ve cari dengeyi etkiliyor. Sözün özü, mantık bize mücevher dışındaki altını dış ticaret hesapları dışında kaydetmeyi söylese de, öyle yapamayız. Bu nedenle artan altın talebi ithalatı ve cari açığı artırıyor.

İkinci neden, kredilerdeki büyüme.

Salgının ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemesi sebebiyle, diğer ülkeler gibi Türkiye de kredi koşullarında esnemeye gitti. Bir taraftan faiz oranları düşerken, bir taraftan vadeler uzatıldı. Kamu bankaları öncülüğünde konut, taşıt ve tüketici kredileri hızla yükseldi.

Kredi büyümesi ile ithalat arasında doğru yönlü bir ilişki var. Kredi hacmi arttıkça ithalat da artıyor. Bunun nedeni kullanılan krediler ile yapılan harcamaların bir bölümünün yerli bir bölümünün ithal mallara yöneliyor olması. Özellikle son birkaç ayda ithalatın artan vergilere rağmen diren göstermesinin önemli bir nedeni bu.

Üçüncü neden üretimde ithal girdilerin payı.

Bu konjonktürel değil, yapısal bir durum. Yani son dönemde ortaya çıkan bir gelişme değil. Gerek iç piyasa için gerek ihracata dönük üretim yapan firmalarımız, sektörlere göre değişen oranlarda ithal girdiler kullanıyor. Bu eğilim kimi zaman ithal girdilerin yerli üretime göre daha ucuz olmasından, kimi zaman daha kaliteli olduğu düşünüldüğünden, kimi zaman ise yerli girdi olmadığı için uzun yıllardan beri gücünü koruyor. Dolayısı ile sadece kredi bolluğunun beslediği ithal tüketim malı talebi değil; iç talep ve ihracatın “gerektirdiği” ithalatın kısa vadede yerli üretim ile ikamesi tam olarak mümkün olmadığı için vergi artışlarının ithalatı tek başına aşağı çekmediğini görüyoruz.

En baştaki soruya geri dönelim: Gümrük vergilerinde artış ithalatı hiç mi etkilemedi?

Elbette vergilerdeki artışın ithalatı aşağı çeken bir etkisi var. Maliyetlerdeki yükseliş bazı ürünlerde ithalatın azalmasına, bazı ürünlerde ise ithalat artışının yavaşlamasına neden oluyor. Ancak buna sayısal bir cevap vermek şu aşamada mümkün olmayabilir. Elimizdeki resim vergi artışlarının ithalatı azaltıcı etkisine karşılık, ithalatı besleyen faktörlerin şu ana dek daha baskın olduğunu; son haftalarda yeni kredi arzındaki yavaşlama ile ithalatta beklenen düşüşün bundan sonra gelebileceğini söylüyor. Ama bunu Eylül verisinden sonra görebileceğiz.

Bu vesile ile yaz başında getirilen ve bu ay sonunda muhtemelen süresi uzatılacak olan ilave gümrük vergilerinin kapsamından Türkiye’de üretilmeyen/üretilemeyen malların çıkarılmasının faydalı olacağını da belirteyim.

Dünya | H. Bader ARSLAN