Son zamanlarda tarım ve tohum konularını işlerken araya bu yazıyı girmem gerektiği kanaati ile bu yazımı kaleme aldım. 11.Mayıs.2018 tarihinde yazıp Ekohaber'e gönderdiğim bir yazımın başlığı DÖVİZ VE KURLAR ÜZERİNE idi. Bu yazımda 1994 krizindeki yaşadıklarımızı yazmış ve son paragraflarda bugünkü dolar krizine gelmiştim. İsteyenler gerek 'ekohaber.com.tr' sitesinden gerekse benim sitelerimden ve muhasebe sitelerinden bu yazımı bulabilirler. Yazıda şöyle diyordum. Döviz uzun bir müddet istikrarlı bir şekilde sabit kurda kaldı ve ülke 2009 yılına kadar görülmemiş bir kalkınma ve ihracat hamlesine girdi. Başardı, ancak başka bir FASİT DAİRE işin içine girdi. Ne oldu? Devletin borçları düşerken, özel sektör ve sıradan halk, dövizin bedeli sabit diye dövizle borçlanmaya başladı. Özel sektörün borcu böylece birkaç misli arttı ve devletin borcu 100 milyar dolar civarında kalırken özel sektörün borcu 300-350 milyar dolarlara çıktı. Bu defa bu borç ülkeyi ve sanayiini kırılgan hale getirmiştir. Derken malum Gezi olayları saldırısı, 15 Temmuz darbe teşebbüsü, Türk ordusunun Suriye'ye müdahalesi veee son aylardaki ekonomik saldırılar. Operasyonlara baktığımızda, özellikle piyasalar kapandıktan sonra, çok az bir döviz bedeli ile yabancı bankaların kendi aralarındaki sığ operasyonları ile döviz değerini yükselttiklerini görüyoruz. Merkez Bankası akşam saat 5'ten sonra da operasyon yapacak bir birimi nöbetçi bırakmalıdır. Birkaç yabancı bankanın bir operasyonla döviz değerini artırabildiği komplo teorisini bir düşünün. Bunu önleyecek olan TC Merkez Bankası ve yetkilileridir diye düşünüyorum Merkez bankası döviz bakiyesi şu anda 94 yılındaki gibi ekside değildir. Sığ operasyonlara karşı koyabilir. Yoksa, kapsamlı bir saldırıya karşı koymak epey zordur. Adamın elinde karşılığı olmayan parayı basan matbaa makinesi var. Siz buna ne yaparsanız yapın kolay kolay karşı koyamazsınız, ancak ona geri adım attırabilirsiniz. Şimdi bu yazıma: (ama bakın Rusya, elindeki 600 milyar dolara rağmen zor duruma düştü, dövizleri eridi veya İran petrole rağmen riyali devalüe etti diyebilirsiniz.) Türkiye, bu ülkelerden farklıdır. Her ne kadar bazı arkadaşlarımız aksini iddia etse de ülkemiz, güçlü ve rekabet edebilir bir sanayi yapısına sahiptir. Türkiye ve Türk milleti, sanayicisi bu günlere tırnakları ile kazıyarak gelmiş ve dünyaya rekabet eden bir sanayie sahip olmuştur. Mühim olan konu, sığ ekonomik saldırıları atlatabilmektir. Devlet bürokrasisinin gece gündüz çalışması gereklidir iddiasındayım. Rahmetli dostum Prof. İlker Parasız sağ olup Merkez Bankası yönetiminde olsa idi, bu yazımdan sonra sağlığında her zaman olduğu gibi benimle de görüşür ve bu yazımdaki fikirler doğru ise nazara alır, aldırır veya başka bir takım tedbirleri de ileri sürerdi. Merkez Bankasının daha iyi çalışmasını ve bütün millet olarak bu ekonomik savaşı kazanmamızı diliyor ve bütün okurlara, eş ve dostlarımın mübarek kurban bayramını kutluyorum.