Ne yediğimiz ekmeğin nede yaptığımız işin tadını çıkaramıyoruz. Hayatın tadını çıkarmaya, çoluk çocuğumuzun büyüdüğüne, sevincine, üzüntüsüne ortak olamıyoruz.

Yıllardır itibar diyoruz saygınlık diyoruz. Ancak adliye koridorlarında sadece bilirkişi, uzlaştırıcı ve uzman görüş için meslek mensubu yer almıyor. Sanık mali müşavirleri de artık adliye koridorlarında görmek mümkün oldu.

Kimsenin bize yapamadığını biz kendi ellerimizle kendi kendimize yapıyoruz. Sonra düşmanı dışarıda arıyoruz. Bu mesleğin düşmanı yine meslektaşın ta kendisidir. Yapılan haksız rekabete bir türlü çare bulunamamıştır. İşlevsiz yazılım programlarıyla bu işin çözülemeyeceği gün gibi ortadadır.

Bir mesleki sorun olsa, kendi aramızda sızlanmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Mesleğin geleceğini alternatif iş kollarında aramaya başladık. Yine kazanılmış haklarımızdan neyimiz var neyimiz yoksa tek tek elimizde gidiyor. Bağımsız denetim odaları da kurularak hem bağımsız denetim firmaları hem de muhasebe hizmeti veren yabancı şirketlerin önü açılacaktır. Adamlar ülkemizde çirit atarken kendi aramızda kota koymaya kalktık. Aslında hedef saptırılmasına izin verdik. Biz kotayı kendi meslektaşımıza değil yabancı küresel firmaların elimizdeki işimizi almasına koymamız gerekirken ses çıkarmadık/ çıkarmıyoruz. Hatta bağımsız denetim firmaları tanıtımını yaparken bu yabancı bağımsız denetimleri tarafından referans gösterilmeyi marifet sayıyor.

Sesini çıkaranları, sorgulayanları, itibarsızlaştırmak için top yekün saldırıya geçiyoruz. Yok etmek için taşeron silahşörler devreye sokuluyor.
Şimdi ağlıyoruz, sızlanıyoruz, kurtarıcı arıyoruz. Seçim dönemindeki adayları birer kurtarıcı görüyoruz. Oysa bizim seçtiklerimiz sırtlarını hemen dönebiliyorlar. 
Oysa gelin birlik olalım diyoruz. Onu bile beceremiyoruz. Mesleğimiz içinde ekiplere gruplara ayrıştırılarak oyunun bir parçası oluyoruz. Bir türlü tek ses tek yürek olamıyoruz. Olmasına izin vermeyen büyüklerin vaatlerine hemen aldanıyoruz. 3 günlük beyliği, mevki ve makamı kar sayıyoruz.

Zulmün baskının ve angaryanın en şiddetlisini yaşıyoruz. Oysa dönüp suçu kendimizde aramıyoruz. Neden bu hale geldik. Sorumlusunu bizi yönetenlerde aradık. Oysa o yöneticileri biz seçmiştik. Mesleki yeterliliği olup olmadığına, mesleki sorunlara ne kadar vakıf hiç bakmadık. O benim arkadaşım, 
askerlikten arkadaşım, 
aynı takımı tutuyoruz.
o benim mahalle komşum gibi saçma sapan kriterlerimiz oldu. Oysa yol gösterenlerle mesleki mücadele etmeye, hakkaniyetle haksız rekabet etmeden mesleğini yapmaya gücün var mıdır demedik.

Haksızlığa ve yanlışlara aman gruba, ekibe zarar gelmesin diye sessiz kalarak bu günlere geldik. 
Oysa hatırlayın stajyerlik dönemlerinde hem çalıştık hem de kendi mesleğimizi elimize almak için nelere katlandık. Çile çektik. O zamanlar nefsimizi terbiye etmiştik. Ruhsatımızı alarak aynı çileyi ızdırabı yaşatmayacağımıza, bu sorunları çözmeye, düzeltmeye, idealist olmaya ant içmiştik. Mesleğe ve dünyaya nasıl bir gözle bakacağımızı öğrendik. Mesleğe yeni katılan arkadaşlara "yürütemiyorsan kapat büronu" pervasızlığını göstermeyecektik.

İnatçı ve kararlıydık. Ne zaman işin içine meslek siyaseti girdi işte o zaman meslektaşı meslektaşa kırdırma dönemi başladı. Türmobun yanlış siyaseti, meslek siyaseti adı altında asıl amacından uzaklaştırıldı. Meslektaşın asıl sorunlarını başka yöne çevirmeyi başardılar.

Sorgulayanları, mesleğin sorunları ile ilgilenenleri yok etmeye sindirmeye çalıştılar. Türlü desiselerle içimize korku salmaya başladılar. Biz korkmadık korkmuyoruz da ancak bizi umut olarak görenler bize gönül verenler, sevenler daha çok korkmaya başladılar. Başımıza bir hal gelirse diye…..
"kadılar, müftüler, fetva yazarsa….
işte kemend, işte boynum, asarsa…
işte hançer, işte kellem, keserse….
dönen dönsün ben dönmezem yolumdan" dönersem ateş gibi yanayım….
Her hayırda bir şer her şerde bir hayır var dedik. Bu günlere geldik. Küçük büyüğüne karşı geliyorsa, suç küçükte değil büyüktedir. Eğer Türmob ve oda yöneticilerini kimse dinlemiyor ve şikayet ediyorsa bunun sorumlusu meslektaş değil oda ve türmobdur.

İçimizde öyleleri var ki….. Bir kısım meslektaş onlardan korkar. Bunlar gavur mu ki, herkes bunlardan korkar. Cevap çok basittir. Onlarda bizden ama yoldan çıkmışlar. 
Bizim hiçbir korkumuz yoktur. Başımıza geleceklerden korkmuyoruz.

İçimizden birileri Hep Türmob da olmak ister. Gün günden kötü gelmektedir. Maliye angaryaları her gün artırmaktadır. Meslektaşın omzuna yük bir kat daha yüklenmiştir. Her seçim döneminde Türmob için destur istemektedir. Bilgisini fikrini gidip oralarda söylemek istemektedir. Orada bir ayağımız olursa odaya ve meslektaşa daha da katkısı olacağını düşünmektedir. Maliyeden ve Türmobtan yaptığı çevre ile öğrendiklerini alıp gelerek onlara karşı nasıl mücadele edeceğini söylemektedir.

Oysa hızırın gözü yoldadır. Gönlü ise çoktan yola düşmüştür. Görgüsü bilgisi artacak. Bir makam sahibi olacaktır. Bu yolla mesleğe ve meslektaşa hizmet edeceğini düşünmektedir. Giderken gül hediyemizdir. Götür dedik.
Çok iyi biliyorduk ki, Gülü dalından koparamayacak, bıçakla kesemeyecek, kökünden de sökemeyecek. Ama makam ve mevki sahibi olup. Gelip bizi bile asacak…..
Gönderdik. Oysa gidişinden hep endişe ettik. Derdimize çare olamayacağını rıza göstermediğimizi belirttik.

Türmob e birliğe girmeyenlere mektup gönderdi. Açıp okumadık. Çünkü, Okumaya ne gerek var. Kalem yanlışın emrine girmiş bir kere.... dedik çöpe attık.

Ama gördük ki, efendileriniz doğruluk kapısına ulaşmadan belimiz bükülsün, kanımız çekilsin isterler. Bilmezler ki hep başımız dik. Bir korku salınmıştır. Biz isterdik ki meslektaş ayağa kalksın doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilsin.

Defterimizi dürmek istediler. Türmobu odayı yerden yere vuruyormuşuz. Eleştiriyor muşuz. Kellemiz isteniyor. O yüzden Lafımızı bilecek mişiz. Yoksa sonuçlarına katlanacakmışız. 
Onlar gibi davranıp, zaman zaman bizi kullanmalarına izin verecek, yalan ve yanlışlarına ses çıkarmayacak, makam ve mevkilerini, kendi çıkarları için kullanmalarına göz yumacak, görmezden gelirsek bizden iyisi olmayacakmış.

Rahat’ etmek istiyorsak sesimizi kesecek, köşemize çekilecek, eleştirmeyecek, ses çıkarmayacak, bırakınız yapsınlar diyecekmişiz. Yoksa sonuçlarına razı olacakmışız…..
Umurumuzda değil der yolumuza devam ederiz.
Yönetici diye seçtiklerimiz, gücünü disiplin kurulu kararları ile hizaya getirmeye çalışmaktadır. Meslektaşın siyasi tercihine, hangi gruptan olduğuna bakılmaktadır. İstek ve arzularına göre hareket edenlere saygımızda yok verilecek hesabımız da yoktur.

Zamanında Türmoba gönderdiğimiz hızır paşa çizgiden çıkmıştır. Ona güvenmemiz istenmiştir. Kayıtsız şartsız teslim olmamız istenmiştir. Sofralar kurulsun, kutlansın istenmektedir. 
Oysa biz hızır paşaların sofrasına oturmayız. Pazarlık yapmayız. Çünkü ikrarından dönmüştür. Haram yemiştir. Mesleğimizi yok edenlere göz yummuştur.. Meslektaşı hiçe sayanlara kapılmıştır. Makam ve mevki için kapı kulu olmuştur.

Şimdi gelip bir cahillik ettik af edin deseniz de fayda etmez. Çünkü öyle bir devirdeyiz ki, halden bilmez halden anlamaz bir cahile kul eyledi zaman bizi...

Şimdi geldik son döneme arkanızdan değil yüzünüze söylüyorum. Yürü bre hızır paşa senin de çarkın kırılır. Güvendiğin padişahın o da bir gün devrilir.
Kalın sağlıcakla…..

Emir ES
SMMM