Uygulamada kollektif  şirketler tüzel kişiliğe sahip  olsalar da kollektif şirketin  ortakları  tek tek gelir vergisi  mükellefidirler.  Kollektif şirket tüzel kişiliği adına muhtasar  ve KDV yönünden   tek vergi kaydı açılmaktadır.  Kolektif şirket  tüzel kişiliğinin  KDV’si ve muhtasar beyanı  tek ortak  numaradan  vergi dairesine beyan olunmaktadır.[1]

Kolektif şirket adına açılacak  davalarda  taraf olabilmek için kolektif şirketin ortakları yönünden de taraf ehliyetinin bulunması  zorunludur. Örneğin, gelir vergisi ile ilgili bir tarhiyatta, kolektif şirket ortağı adına yapılan  tarhiyatta  dava ehliyeti her ortak için ayrı ayrı  aranmaktadır.   KDV veya muhtasar yönünden  olası  bir cezalı tarhiyatta; kolektif şirket tüzel kişiliği olarak  (kolektif şirketin imza sirküleri ile)  dava ehliyetinin  incelenmesi zorunludur.[2]

Muhtasar veya KDV yönünden  kolektif şirket tüzel kişiliği adına tebliğ edilen vergi ve ceza ihbarnameleri için kolektif şirket adına dava  ehliyetinin kullanılması  gerekmektedir. 

3065 sayılı KDVK’nu yönünden  ise,  mal teslimi ve hizmet ifası durumlarında  KDV mükellefinin  bu  işleri yapanlar olduğu  ve yine aynı yasanın  44. maddesinde ise,  KDV’nin   bu  vergi ile  mükellef  gerçek ve tüzel kişiler adına tarh edileceği,  şu kadar ki adi ortaklıklarda verginin ödenmesinden  müteselsilen  sorumlu olmak üzere,  ortaklardan  herhangi birinin   tarhiyata muhatap tutulacağı vurgulanmıştır.  Aynı durum kolektif şirketlerde de  KDV veya muhtasar yönünden  ortaklardan  herhangi birinin   KDV tarhiyatına  sorumlu olması  yeterli görülmüştür.

Yüksek mahkeme Danıştay’a intikal eden  bir uyuşmazlıkta, davacı adi ortaklık adına tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisine karşı açılan davada, mahkemece adi ortaklıklarda verginin ödenmemesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere, ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağının hükme bağlandığı dolayısıyla ortakların tarhiyata muhatap tutulması gerekirken tüzel kişiliği olmayan adi ortaklık adına cezalı tarhiyat yapılmasında isabet görülmediği gerekçesiyle tarhiyatı kaldıran mahkeme kararı, Danıştay 9. Dairesi’nce; “Katma değer vergisi uygulaması bakımından işletme bazında değerlendirilen adi ortaklıklarda mal teslimi ve hizmet ifası adi ortaklık tarafından yapıldığından, katma değer vergisi mükellefinin de adi ortaklık olduğu, dolayısıyla katma değer vergisi beyannamesinin de ortaklık adına düzenleneceği ve ortaklardan birisi tarafından imzalanmak suretiyle vergi dairesine verileceği, ancak verginin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi birinin tarhiyata muhatap tutulacağı, aynı zamanda adi ortaklıkların Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen bütün mükellefiyetleri yerine getirmek zorunda olduğu, bu açıdan, Kanun’un belirtmiş olduğu belge düzenine uymaları, yani, belgeleri zamanaşımı süresi içinde muhafaza ve istenildiğinde ibraz etmelerinin gerektiği belirtilerek vergi mükellefi olan adi ortaklık adına mükellefi olduğu vergilerin takibi amacıyla vergi incelemesi ile tarhiyat yapılabileceği ve vergi- ceza ihbarnamesi düzenlenebileceğinden ve bu ihbarnameye karşı da ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu bulunan, bu sorumlulukları sınırsız olan ve müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi biri veya tamamı dava açabileceğinden, vergi mahkemesince işin esasının incelenmesi gerekirken, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin olmaması nedeniyle adına tarhiyat yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.” denilerek bozulmuştur.[3]

Yine Danıştay’a intikal eden  bir  hadise hakkında adi ortaklık tarafından yerel  vergi mahkemesi nezdinde açılan bir davada  2577 sayılı İYUK’nun 14/3-d maddesine göre  ve yine İYUK md. 15/1-b maddesine  dava konusu edilen işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olması nedeniyle açılan dava reddedilmiştir.  Daha sonra konu  Danıştay’a  yansımıştır.  Danıştay  tarafından  ise, adi  ortaklık tarafından  açılan dava  vergi mahkemesi kararı  aynı  gerekçe ve nedenlerle  Danıştay 3. Dairesi tarafından  uygun  bulunmuş ve adi ortaklığın temyiz talebi reddedilmiştir.[4]

Sonuç olarak,  gerek  adi ortaklıklarda ve gerekse kollektif şirketlerde  dava ehliyeti yönünden önemli farklılıklar bulunmaktadır.  Özellikle KDV yönünden   adi ortaklık  veya kolektif şirket tüzel kişiliği dava açma ehliyetini kullanmalıdır.   Gelir vergisi  yönünden  ise, kolektif şirketin  her bir ortağı kendi adına ve kendi payı  için  tebliğ edilen  vergi ve cezalarda   dava ehliyeti mevcuttur.  

Av. Nazlı Gaye Alpaslan | Hürses

---------------------

[1] Özellikle adi ortaklıkların hukuki durumları 818 sayılı  Borçlar Kanunun 520 ve takip eden maddelerinde düzenlenmiştir.

[2] Bilindiği gibi KDVK’nun 44. maddesi hükmü gereği adi ortaklıklarda KDV borcu  dolayısıyla adi ortaklığı oluşturan bütün ortaklar bu borcu alacaklı vergi dairesine ödenmesi ile ilgili müşterek ve müteselsilen sorumludurlar.  Bu nedenle,  yasanın 44. maddesi hükmünde  adi ortaklıklarda “tarhiyatın muhatabı” belirlenmiş bulunmaktadır.  Burada üzerinde durulması gereken önemli  bir konu şudur:  vergi dairesine ilk mükellefiyetin tesis edilmesi sırasında   ortakların önce notere giderek bir adi ortaklık mukavelesi düzenlemeleri halinde ve bu sözleşmede de  her bir ortağın  ortaklık paylarını ayrı ayrı  belirlemeleri durumunda ileride  doğabilecek borçlar konusunda  tarhiyatın muhatabı  kim ve ne  oranda muhatap olacaktır? Kanımızca adi ortaklıklarda  vergi dairesine mükellefiyet kaydı açılması sırasında  varsa bir  adi ortaklık mukavelesi işe başlama dilekçesi ekinde sunulmalıdır.  Böyle bir adi ortaklık mukavelesi yok ise bütün ortakların  ortaklık pay nispetleri  eşit sayılabilir.  Adi ortaklıkta,  ortaklık  paylarının açık bir sözleşme ile belirlenmemesi durumunda kanımızca bütün ortaklar adi ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklardır.  Dolayısıyla, ileride herhangi bir KDV tarhiyatı söz konusu olduğu takdirde  bütün ortaklar  ortaklık KDV borcundan KDVK md. 44 gereği müteselsilen sorumludurlar. Ancak, burada başlangıçta noter tasdikli bir  adi ortaklık mukavelesinin düzenlenmesi ile beraber bu sözleşmede her bir ortağın payı ayrı ayrı tespit edilmiş ise ileride tarhiyatın muhatabı kimler ve ne nispette  olacaklardır?  Kanımızca burada yasal düzenlemede bir eksiklik  bulunmaktadır.  Eğer, başlangıçta noter tasdikli bir mukavelede ortakların ortaklık payları tespit edildiği takdirde tarhiyatın muhatabı sözleşmedeki   her ortağın sahibi olduğu  adi ortaklık payı kadar  tarhiyatın muhatabı veya  borçlardan sorumlu  bulunmaları gerekmektedir.

[3] Dn. 9. D.’nin, 10.02.2010 tarih ve E.2008/3705, K.2010/681 sayılı Kararı.

[4] 6.11.2012 gün ve E:2010/5052-K:2012/3411 sayılı Danıştay  3. Dairesi  kararı.