“Gelir vergisi uygulamasında Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler dar mükellef sayılırlar. Bu kişiler yalnızca Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergilendirilirler. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun birinci maddesinde yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayanlar yalnız Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançları üzerinden vergilendirilirler. Buna dar mükellefiyet denir.” (Ansiklopedik Ekonomi ve İş Hayatı Sözlüğü Dünya Yayınları Sf: 104)

Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 81’inci maddesinin beşinci fıkrasında ifade edildiği üzere “Dar mükelleflerin (kurumlar dahil) yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle Türkiye’ye bizzat getirdikleri nakdi veya ayni sermaye karşılığında, iktisap ettikleri menkul kıymetler ile iştirak hisselerini elden çıkarmalarından doğan değer artış kazançlarının hesabında kur farkından doğan kazançlar dikkate alınmaz. Şu kadar ki, bu mükelleflerin Türkiye’de elde ettikleri kazançlar münhasıran bu menkul kıymet veya iştirak hisseleri dolayısıyla elde edilen menkul sermaye iratlarından ve bu kıymet veya hisselerin elden çıkarılmasından doğan değer artış kazançlarından ibaret olması şarttır. Bu mükelleflerin, Türkiye’de menkul kıymet alım satımıyla devamlı olarak uğraşmaları halinde kur farkından doğan kazançlar da ticari kazancın hesabında dikkate alınır.” 05/06/2003 gün ve 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu’nun birinci maddesi uyarınca bu kanunun amacı, doğrudan yabancı yatırımların özendirilmesine, yabancı yatırımcıların haklarının korunması ile yatırım ve yatırımcı tanımlarında uluslararası standartlara uyulmasına, doğrudan yabancı yatırımların gerçekleştirilmesinde izin ve onay sisteminin bilgilendirme sistemine dönüştürülmesine ve tespit edilen politikalar yoluyla doğrudan yabancı yatırımların artırılmasına ilişkin esasları düzenlemektir.
Yasal düzenleme gereği, yabancı yatırımcılar tarafından Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım yapılması serbesttir.
 
Şöyle ki;
 
* 4875 sayılı Kanun gereği kurumlar dahil dar mükelleflerin Türkiye’de iktisap edecekleri menkul kıymet veya iştirak hisselerinin karşılığında getirecekleri yabancı paralar için yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin alma şartına son verilmiştir.
 
* İstisnadan faydalanılabilinmesi için Türkiye’deki menkul kıymet ve iştirak hisselerinin edinimine ilişkin yabancı paraların Türkiye’ye fiziki olarak getirilmesi zorunludur. Söz konusu bedellerin, hisselerin iktisabından önce veya sonra getirilmesi söz konusu olabilir. Ancak Türkiye’ye getirilen yabancı paranın kanıtlanması gerekmektedir.
 
* Türkiye’ye getirilecek yabancı paraların, menkul kıymet veya iştirak hisselerini iktisap edecek olan dar mükelleflerce (kurumlar dahil) adlarına getirilmesi zorunluluğu yoktur. Ancak yabancı paraların Türkiye’ye getirildiği hususunun kanıtlanması zorunludur.

Dar mükelleflerce (kurumlar dahil) bedeli Türkiye’ye getirilmek suretiyle iktisap edilen Türkiye’deki menkul kıymet ve iştirak hisselerinin müteakip dönemlerde başka dar mükelleflerce satın alınması ve bu menkul kıymetleri ve iştirak hisselerini satın alan dar mükelleflerin iktisaba (edinime) ilişkin ödenmesi gereken söz konusu bedelleri Türkiye’ye getirmemeleri durumunda önceki iktisaba ilişkin Türkiye’ye getirilmiş yabancı para bedeli kadarlık kısım hariç olmak üzere Türkiye’ye getirilmeyen yabancı para bedeli kısmı için kur farkından doğan kazançlar da ticari kazancın hesabında dikkate alınmaktadır.
 
* Söz konusu istisnadan yararlanılabilmesi için elde edilen kazancın değer artışı kazancı niteliğinde olması gerekmektedir.
 
* Mal ve hakların elden çıkarılmasından iktisap bedeli; elden çıkarılan mal ve hakların elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu tarafından belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir. Şu kadar ki, endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının yüzde 10 veya üzerinde olması şarttır.

İTOHaber | Dr. Veysi Seviğ