Bu soruyu ilk kez yaklaşık 10 yıldır düzenli katıldığım TRT1 Radyoda yayınlanan Ekonomi Günlüğü Programı’nda canlı yayında bana sormuşlardı. Bu soruya çok şaşırmıştım, kısa bir bocalamanın ardından da; “ Bağımsız denetimin ana ilkesinin bağımsızlık olduğunu  bunun yasal düzenlemelerle garanti altına alındığını ama buna rağmen % 100 bağımsız demenin mümkün olmadığını, eğer olsaydı Enron Vakasının yaşanılmamış olacağını” söylemiştim. Program bitiminde de program sunucusu Zafer Bey’e bu konuda beni çok sıkıştırdınız demekten kendimi alamamıştım. Çünkü bana göre çok hassas ve geniş kitlelerin önünde konuşulmaması gereken özel bir konu idi.

Taki bugün (04.09.2021) ulusal ve uluslararası basında yer alan konuya ilişkin haberleri okuyuncaya dek! Haber de ; İngiliz inşaat Firması Carillion’in 2018 yılında 7 Milyar sterlin borçla batması üzerine, firmaya denetim sonucu olumlu görüş veren Bağımsız Denetim Firmasının 2 Milyar Strelinlik tazminat tehdidiyle karşı karşıya geldiğini anlatılıyordu. Ciddi bir tehdit, hatta belkide ikinci bir Enron Vakası demek daha doğrusu.

Bağımsız Denetimin, bağımsız olarak yapılması başta SPK (Sermaye Piyasası Kurulu)  mevzuatında olmak üzere ardından da KGK Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu mevzuatında düzenlenmiştir.

SPK, Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliği’nde bağımsızlığı, mesleki faaliyetin dürüst ve tarafsız yürütülmesini sağlayacak bir davranış ve anlayış bütünü olarak tanımlamıştır. Bununla birlikte denetçilerin, bağımsızlıklarını ortadan kaldırabilecek özel durumlarının da bulunmaması gerektiğini vurgulamıştır (SPK, 2006 : 8).

KGK tarafından yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliği de ise 5. Bölümünün 22. Maddesin de denetçi bağımsızlığını tanımlamış ve bağımsızlık ve bağımsızlığın korunabilmesi için yapılması gerekenler detaylı olarak sıralanmıştır.

Yani tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de konuya ilişkin yasal düzenlemeler yapılmış durumda. Mutlaka ki bağımsız denetim ve denetçilere ilişkin genel düzenlemelerin yanı sıra ülkeden ülkeye değişen özel düzenlemelerde mevcuttur, olması da gerekir.

Konunun uluslarası boyutunu ihmal ederek ülkemiz özelinde bağımsızlık oranını nasıl artırabiliriz birlikte değerlendirelim.

Öncelikle Bağımsız Denetim mesleğini özel ve daha itibarlı bir meslek haline getirmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü meslek tüm kamuoyunda nitelikli ve itibarlı bir meslek olursa, mesleğe girmek ve sürdürmek belirli şekil şartları ve teknik bilgi gerekliliğine bağlanırsa, hem mesleğe olan ilgi daha fazla artacak, hem mesleğe kabul de daha çok seçici olunacak, hem de toplum nezdinde meslek daha prestijli bir hale gelecektir. Bunun içinde iyi üniversitelerden mezun olmuş gençlerin bu mesleği iş olarak seçmesi, giyimine kuşamına  ve diksiyonuna önem verilerek yetiştirilmeli ve mesleki donanımları eksiksiz olarak verilmelidir. Yani bağımsız denetçilik  2. Meslek olmaktan çıkarılmalıdır. Mesleğin kamu adına yapılan özel bir iş olduğu konunun taraflarına etraflı olarak anlatılmadır.

Peşinden bağımsız denetim faaliyeti sonuçlarının bağlandığı anlam ve önem artırılarak, toplumun ilgili kesimlerine bağımsız denetim nedir? Firmalara ne katkı sağlar, firmalar için yük değil aslında işletmeye ilgisi olanlar için büyük ve doğru bir bilgi kaynağı olduğu anlatılmalı ve öğretilmelidir. Bunun yanı sıra bağımsız denetçiliğinde, kariyer bir meslek olduğuna ilişkin bilinirliği artırılmalıdır. Yani öncelikli olarak meslektaş ardındandan meslek hakettiğini yere gelmelidir. Dolayısıyla işi yaptıran kişinin işi yapan kişilere karşı mevcut algısı değiştirilmelidir.

Bunlarla birlikte KGK’ nın var olan sadece bağımsız denetim ve bağımsız denetçiler üzerindeki yetkileri genişletilerek, bağımsız denetime tabi şirketlere de yaptırım uygulamasının önü açılmalıdır. Yani KGK bağımsız denetçiler ve denetim kuruluşları için uyguladığı yaptırımları ilgili firmalara da uygulanabilmelidir. Böyle bir durumda ilgili firmada bağımsızlığı zedeleyecek herhangi bir davranışı sergilemekten kaçınacaktır. Çünkü tespit edilmesi halinde kendisine de yaptırım olduğunu bilecektir.

Bunlardan sonra yapılması gereken en önemli şey ise, bağımsız denetçiyi denetim bedelinin ödenmemesi tehdidinden kurtarmaktır.

Bunun değişik çözümleri olabilir.

Bağımsız Denetim sözleşmesi düzenlendiği anda ödemesi yapılır ve sözleşme ile birlikte ödeme  dekontu da KGK sistemine yüklenebilir.

Ya da sözleşmenin KGK sistemine yüklenmesi ile firma bağımsız denetim sözleşme bedelini KGK’nın hesabına gönderir, burada geçici bir hesapta değerlendirilen para raporun tamamlanıp KGK’nın  kendi sistemine yüklenmesi ile beraber bağımsız denetim firmasına gönderilir.

Ya da düzenlenecek bir havuz sistemi ile denetçiler ve denetime tabi olan firmalar KGK havuzunda toplanıp belirlenecek asgari ücretler üzerinden işlerin dağıtımı yapılarak ödemeleri gerçekleştirilebilir.

Ya da bunların hepsinin dışında karma bir sistem oluşturulabilir.

Böylece bağımsız denetim firmaları düzenleyecekleri raporlarında, denetlenen firmanın herhangi bir baskısı altında kalmadan görüş bölümünü oluşturabileceklerdir.

Bağımsız Denetimi daha bağımsız hale getirebilmek için daha farklı önlemlerde alınabilir. Hepimiz farklı birer öneri getirebiliriz.

Ama asıl olanın toplumsal bir davranış olduğunu, toplamda yetişen insan kalitesine bağlı olarak; bağımsız denetçilerin ve bağımsız denetime tabi firmalar da ki insanların kalitesine bağlı olarak bağımsız denetimin bağımsızlığının artacağı söylemek hiçde yanlış olmayacaktır.

Şimdi bende size soruyorum, bağımsız denetim gerçekten bağımısız mı?


Yılmaz SEZER
YMM/ Güncel Group Yön. Krl. Bşk.

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)