Trafik cezalarında esas amaç sürücüleri disipline etmek ve trafik kazalarının olmasına engel olmaktır. Bu uygulama sadece ülkemiz için değil dünyanın her yerinde böyledir. Caydırıcılık özelliği ile sürücüleri disipline ederek trafik kazalarını önlemektir amaç. Ülkemizde olduğu gibi çok büyük maliyetlere katlanılarak yapılan duble yollar ile kazaların var oluş nedenlerinden en önemlisi olan yol hatalarının önlendiği düşünülecek olursa cezalarlada sürücüler islah edilerek kazaların sıfırlanmak istenmesi düşünülebilir.

Oysa geldiğimiz bu noktada ülkemizde trafik cezalarında evrensel olarak olması gereken kazaların engellenmesi amacının yanı sırabaşka bir amacın ön plana çıktığı düşünülmekte, hatta düşünülmekle de kalmayıp görülmektedir.

Ülkemizde trafik cezaları bütçenin ciddi bir gelir kalemi gibi görülmekte ve her geçen gün geliri artırmak için merkezi idareler ve mahalli idareler el birliği ile çalışmaktadırlar. Birçoğumuz bu COVID-19 sürecinde seyahatlerimizde havayolu yerine karayolunu tercih etmekte ve araç ile seyahat etmekteyiz. Gelinen bu noktada trafik polisleri ile yapılan denetimlerin dışında Elektronik Denetleme Sistemi (EDS) ile yapılan denetimlerin çokluğu ve karmaşası sanırım hepimizin dikkatini çekmektedir. Adım başı kurulan kamera ve /veya fotoğraf sistemi ile güya trafik denetlemeleri yapılmakta ve sürücülere adeta ceza yağdırılmaktadır. Bunun nedeni de bize göre trafik denetlemesi yapmak kazaları önlemek değil, para toplamaktır. Trafik cezalarının gelir getirici bir kalem olarak düşünülüp uygulanmaması gerekir.

Yeni yapılan duble yollarımız yol hatalarını bitirmiş trafiğin düzenli akışını sağlamışken, EDS ile kafaları karıştırmanın hiçbir anlamı olmaması gerek.

Hem de hiçbir standardı ve tutarlılığı olmamasına rağmen, uygulamalarda her il her ilçe hatta her belde kendi tercihlerini uygularken, kim yerlerde hız sınırı 70 km, kimi yerde 82 km, kimi yerde 90 km, kimi yerde 110 km olarak belirlenirken bazen 110 km hızla giderken birden 50 km hıza düşen düzenlemeler ile kafaları ve uygulamaları daha da karıştırmakta ve konu trafik sistemini düzenlemekten çok para toplama sistemine dönmüş durumdadır. Çünkü mahalli idarelere bu işin para kapısı olması yolunda yapılan bir düzenleme ile konu adeta bir yatırım aracı haline getirilmiştir.

İlgili yasa gereği mahalli idareler kendi sınırları içinde kurdukları EDS sisteminin toplam maliyetini karşılamakta buna karşılık da kesilen cezaların %30’unu kendi bütçelerine dahil etmektedirler. Ödemeler aylık olarak gerçekleştirilmekte olup, ilgili ayın sonuna kadar Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden ilgili belediyeye aktarılmaktadır. Böylece EDS’yi kuran (kameralı sistemle donatan belediyeler) büyük bir gelire ulaşmış olmaktadır. Hem de yatırımını çok kısa zamanda finanse edecek yeni ve teknolojik bir yatırım aracı ile! Ne oldu bizim ulvi amaçlara hani sürücüleri disipline edip kazaları önleyecektik, gelir elde etme aracı olması daha ağır bastı herhalde.

Bize göre bütçe açıkları trafik cezaları ile asla kapanmaz, giderleri kısamadığımıza göre bunun yerine tahakkuk eden vergileri tahsil etmek hepsinden önemlisi de yeni kaynaklar bulmak gerekecektir.

Dünya | Yılmaz SEZER