Ülkelerin ve şirketlerin özellikle son 1 yıldır ana gündem maddesi şüphesiz Covid-19 ve pandeminin dünya ticareti üzerindeki olumsuz etkileri. Aşı çalışmalarının hız kazanması hatta bazı biyoteknoloji ve ilaç şirketlerinin üretime başlaması bir nevi tünelin ucundaki ışık olarak nitelendirilebilir. Bu gelişmelerle beraber dünyadaki global ticaret verilerinin yavaş yavaş toparlanmaya başlaması da zor geçen bir senenin ardından sevindirici bir gelişme olarak göze çarpıyor. Covid-19 ve etkilerinin bir süre daha CEO’ların ajandalarında ilk sırada kalacağı su götürmez bir gerçek ancak korumacılığın ve ülkeler arası rekabetin bu denli arttığı bir dönemde ajandalarda kendisine üst sıralarda yer bulacak bir diğer önemli konu ise ‘’ihracat kontrolleri” olarak karşımıza çıkıyor.

İhracat Kontrolü Nedir?
İhracat kontrolleri ülkelerin belirli amaçlar doğrultusunda mal, hizmet ve teknoloji transferinde uyguladıkları kontroller ve sınırlamalar olarak tanımlanabilir.
 

İhracat Kontrollerinin Temel Amacı Nedir?
Bu kontrollerin temel amaçları ulusal güvenliği koruma gereksinimleri, uluslararası barış ve güvenliğe katkı sağlama, politik ve ekonomik hedeflerin başarılması, insan haklarının gözetilmesi, nükleer yayılmanın önlenmesi ve silahsızlanmanın desteklenmesi olarak sıralanabilir.
 

İhracat Kontrollerinin Temel Dayanakları Nelerdir?
Uluslararası anlamda ihracat kontrollerini zorunlu kılan temel düzenlemeler ve anlaşmalar yer almaktadır. Bu düzenlemeleri uluslararası ambargo kararları, uluslararası anlaşmalar ve çok taraflı ihracat kontrol rejimleri olarak sınıflandırabiliriz.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi ülke ve/veya örgütlerin almış oldukları kararlar uluslararası ambargo kararlarına örnek olarak verilebilir. Bu kapsamda bu ambargo kararlarına uyulmamasının belirli sonuçları olabileceğinden dolayı ülkelerin kendi iç mevzuatları ile bu düzenlemelere adapte olması beklenmektedir.

Uluslararası anlaşmalara baktığımız zaman Türkiye’nin de üye olduğu Kimyasal Silahlar Sözleşmesi, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması ve Biyolojik ve Toksin Silahlar Sözleşmesi’nin öne çıktığını söyleyebiliriz.

Uluslararası alanda çok taraflı ihracat kontrollerini incelediğimizde ise daha çok gönüllü bilgi paylaşımını ve işbirliğini öngören organizasyonlar ön plana çıkıyor. Örnek vermek gerekirse; Wassenaar Düzenlemesi, Nükleer Tedarikçiler Grubu, Avustralya Grubu ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi göze çarpıyor.

Uluslararası anlamda, bu anlaşmalara ve/veya birliklere taraf olan Türkiye’nin de belirli alanlarda sorumlulukları bulunmaktadır. Bu kapsamda ihracat kontrolleri gün geçtikte ülkemizin ve dolayısıyla uluslar arası alanda faaliyet gösteren şirketlerinde ajandasında bir yer tutmaya başladı. Ülkemizde temel olarak ihracat kontrollerinin Ticaret Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından yürütüldüğünü görüyoruz.

Sorumlu Vergicilik Bakışıyla…
Uluslararası alanda ülkeler arası rekabetin arttığı bir ortamda ihracat kontrollerinin öneminin gün geçtikçe arttığı yadsınamaz bir gerçek olup, bu kapsamda Türkiye’de yerleşik firmaları da etkileyebilecek yaptırımların uygulandığını gözlemliyoruz. Bu noktadan hareketle, uluslararası alanda faaliyet gösteren ve ambargo kararlarının alındığı ülkelerle ticaret gerçekleştiren firmaların bu düzenlemeleri yakından takip etmelerinin, ihracat operasyonlarında gerekli ön kontrolleri ve denetimleri yaptırmalarının ve bu doğrultuda aksiyon almalarının olası riskleri en aza indirme noktasında faydalı olabileceği değerlendiriliyor.

KPMG | Volkan GÖK