20 Şubat tarihli yazımda, tarımsal ürünlerde fiyat artışlarının Türkiye TÜFE rakamlarının üzerinde gerçekleşmesi olasılığından bahsetmiş ve bunun önemli tetikleyicilerinden birinin de Ukrayna-Rusya arasında çıkacak bir sıcak çatışma olacağını ifade etmiştim. Maalesef bu öngörümüz gerçekleşmiş oldu. Enflasyon riski büyüdü. TÜİK, şubat ayı TÜFE oranını aylık yüzde 4.81, yıllık yüzde 54.44 olarak açıkladı. Yıllık enflasyonda şimdiden G20 ülkeleri içinde birinci sıraya oturduk.

Rusya ekonomisinin dünya ekonomisi içindeki payı çok yüksek olmasa bile bazı temel girdiler bazında fiyatları belirleyecek bir gücü bulunmaktadır. Bu girdiler, enerji (petrol, doğalgaz) ve tarım ürünleri olarak sayılabilir. Türkiye açısından bir diğer önemli kalem ise turizm hareketleridir. 

Başta Dünya Bankası olmak üzere birçok uluslararası kuruluş büyüme tahminlerini revize ediyor ve küçültüyor. Tüm dünyada resesyon beklentileri konuşuluyor. Savaşın dünya üretimini ve ticaretini daraltacağı öngörülüyor. Türkiye ekonomisi için 2022’de öngörülen büyüme oranı yüzde 3’ler civarında. Bu gelişmeler, durgunluğun ve enflasyonun birbirini tetiklediği bir stagflasyon sürecini gündeme getiriyor. 

SAVAŞ, TÜRKİYE EKONOMİSİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

Savaşın Türkiye ekonomisini nasıl etkileyeceğini analiz ettiğimizde şu tespitleri yapabiliyoruz:

Rusya ve Ukrayna, dünyanın önemli tarımsal ürün tedarikçisi ülkeleri durumundalar. Bu ülkeler piyasadan çekilince tarımsal girdi fiyatları artacaktır. Türkiye’nin tarımsal girdiler açısından Rusya ve Ukrayna’ya bağımlılığı yüzde 75’ler civarındadır. Türkiye, hububat tedarikinde ve hayvan yemi girdilerinde Rusya ve Ukrayna bölgelerini kullanmaktadır. Buğdayda ton başına fiyat en son 342 dolar iken mart ayı başı itibarıyla 420 dolara çıkmıştır. Aynı şekilde, yem sanayisinin bölgeden sağlanan girdilere bağımlılığı bulunuyor. Bu nedenle, yakın gelecekte yem fiyatlarında ve dolayısıyla hayvansal ürün fiyatlarında artış beklenmektedir. 

Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna’ya toplam ihracatı 2022 yılı için 9.4 milyar dolar olarak hedeflenmişti. İhracatın birkaç aylık durması bile 2-3 milyar dolar kayıp demektir.

Enerji açısından Rusya önemli bir tedarikçimizdir. Petrol varil fiyatı 115 doları gördü. 2021 de alınan miktarı kullansak bile toplam ithalatın maliyetindeki artış yaklaşık 5 milyar doları aşabilecektir. Doğalgazın maliyetindeki artışın etkisi ise 1.4 milyar dolar kadar olabilir. 

Türkiye, 2022 yılında yaklaşık 30 milyar dolar turizm geliri hedefliyordu. Bu tutarın yine yaklaşık Rus ve Ukraynalı turistlerden sağlanacak kısmı (yüzde 25-30 tahmini ile) 8.5 milyar dolar olarak öngörülmüştü. Bu rakamın tamamı kaybedilmese bile büyük kısmının risk altına girdiği söylenebilir. 

Bu bölgesel çatışma başta lojistik olmak üzere birçok sektörü de dolaylı olarak olumsuz etkileyecektir. 

Bütün bu gelişmelerin fiyatları daha fazla artırmasını önlemek isteyen hükümet, buğdayda, gazda, elektrikte, yakıtta sübvansiyonlar sağlıyor. Ancak bu sübvansiyonlar, bütçeye ilave yük getirmektedir.


CARİ AÇIK BÜYÜYOR, ENFLASYONU KONTROL EDEMİYORUZ

Diğer taraftan Türkiye’nin döviz ihtiyacı artmaya devam ediyor. Ocak ayı itibarıyla 2021’de 3 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2022’nin aynı ayında 10.4 milyar dolara çıkmıştır. 2021 Şubat ayında 3.3 milyar dolar olan dış ticaret açığı ise 2022’nin aynı ayında 8.1 milyar dolara çıkmıştır. Dış ticaret açığı iki ayda 18 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İthalatta en büyük artış ara malları kaleminde görünüyor. Ara mallarının toplam ithalat içindeki payı yüzde 83.5 seviyesine gelmiş durumda. Bu gelişmenin birkaç ay daha süreceği anlaşılıyor.

2020’de Türkiye’nin enerji ithalatındaki açığı 24 milyar dolar iken 2021’de 42 milyar dolara yükselmiştir. 2022’de enerji faturası, fiyatlar bu seviyelerde giderse yılı 100 milyar dolar olarak bitirebilecektir. İlaveten, yıl sonuna kadar her ay ortalama 5.5 milyar dolarlık vadesi dolacak, toplamda 10 ayda 55 milyar dolarlık kamu borç ödemesi de bizi bekliyor. 

Türkiye’de cari açık büyüyor ve yeni ekonomik modelin başarı şansı azalıyor. Öyle bir noktaya geldik ki hem enflasyon artıyor hem de cari açık büyüyor.

Bu kapsamda baktığımızda, elimizde fiyat artışlarını engelleyecek bir enstrüman bulunmuyor. Daha kötüsü, bütçede oluşacak yük üzerinden ciddi bir enflasyon riski bulunuyor. Enflasyon beklentileri düşürülemezse eğer, devalüasyon beklentileri de canlı kalacaktır ve kısa süre sonra yeniden kurlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşacaktır.

Cumhuriyet | İrfan Hüseyin YILDIZ