Bilindiği üzere yabancı paraların değerlemesi 213 sayılı VUK’un 280. maddesinde düzenlenmiştir. Yabancı paraların değerlemesinde asıl ölçü borsa rayicidir, ancak ülkemizde kurulu bir kambiyo borsası bulunmadığından, değerlemede, Maliye Bakanlığı’nca tespit edilecek kur esas alınmaktadır.

       Bu yazımızda, dönem sonlarında, yabancı para cinsinden olan varlıkların değerlemesinde özellik arz edebilen durumların da olabileceği, ilgili kanun maddesine de (bu doğrultuda) farklı bir bakış açısı kazandırılması amaçlanmıştır.

         Kurumların (şirketlerin) çoğunlukla “aktifinde kayıtlı olan” diye tabir edilen değerlere de varlık denir. Dolayısıyla şirketler aktiflerinde kayıtlı olan bu varlıklar üzerinde tam olarak tasarruf yetkisine sahiptir. Bu varlıklar üzerindeki tasarruflar, şirketlerin bazen taahhütlerini yerine getiremeyecekleri düşünülerek karşı tarafın alacağını güvence altına alabilmek için kısıtlanabilmektedir. İşte tam da bu sebeple icra iflas hukukunda haciz ve ihtiyati haciz gibi uygulamalar, borçlunun alacaklıya olan borcunun ödenmesini ve teminini sağlamak üzere konulmuş müesseselerdir.
 

İhtiyati tedbir konulan döviz hesabına kur değerlemesi:

  • Şirket aktifinde kayıtlı olmasına rağmen tasarruf yetkisi, kendi iradesi dışındaki sebepler ile sınırlandırılmış olan, borçlu için ihtiyati tedbir konmuş varlığın işletmeye dâhil ve değerlemeye tabi bir kıymet olarak değerlendirilmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle ihtiyati tedbir konulan yabancı para cinsinden varlıkların ihtiyati tedbir kalkıncaya kadar değerleme tabi tutulması gerekmemektedir. Konuyu ilişkin özelge aşağıda sunulmuştur.

       “Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, ihtiyati tedbir kararı alınıp tasarruf yetkinizin kısıtlanmış olduğu yabancı para cinsinden banka hesabınız için dönem sonlarında kur değerlemesi yapılmaması, mahkemenin sonuçlanarak ihtiyati tedbir kararının kalkması halinde ise mahkeme kararına istinaden şirketinizde kalacak olan tutara isabet eden kur farkının, ilgili mahkeme karar tarihinin içinde bulunduğu hesap dönemine ait kurum kazancınızın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.” Kaynak: T.C.GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANTALYA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü) Sayı: 49327596-125[KVK.2015.ÖZ.49]-149000 Tarih: 06.12.2016
 

Döviz olarak verilen depozito ve teminatları değerlemesi:

  • Şirket aktifinde kayıtlı olmasına rağmen yabancı para cinsinden verilen depozito ve teminatlar işletmenin üçüncü kişilere karşı bir mal teslimi, hizmet ifası veya başka bir taahhüt altına girmesi durumunda söz konusu işlemin gerçekleşmesini temin amacıyla iş bitiminde veya belli bir süre sonunda geri alınmak üzere taraflardan birince verilen iktisadi kıymettir. Tabi depozito ve teminat alacağından bahsetmek için fiilen bir iktisadi değerin (para, mal, sabit kıymet gibi) karşı tarafa verilmiş (tasarrufuna bırakılmış) olması gerekir. Depozito ve teminatların, veren yönünden tasarruf imkânı olmaması, üzerinden bir gelir elde edilmemesi, şarta bağlı bir alacak niteliğindedir.

       Her ne kadar mali idare, vermiş olduğu özelgelerde yabancı para cinsinden verilen depozito ve teminatların mali kârın (vergi matrahının) hesaplanmasında, dönem sonu itibariyle Maliye Bakanlığınca yayımlanacak döviz alış kuru ile yapılacak kur değerlemesi gerektiğini savunsa da Danıştay 3.Daireseninin benzer konuda vermiş olduğu karar aşağıdaki gibidir.

       Döviz alım satımına yetkili müesseselerin (döviz büfelerinin) TPKK Hakkında 32 sayılı Karar’a ilişkin 98-32/22 sayılı Tebliğ uyarınca teminat olarak T.C. Ziraat Bankasına yaptırdığı 150.000 Alman Markının değerleme gününde, Vergi Usul Kanunu’nun 280.maddesi uyarınca döviz cinsinden alacak olarak değerlenip değerlenmeyeceği konusundaki bir uyuşmazlığa ilişkin Danıştay 3.Dairesinin bir kararı aşağıdaki gibidir:

        “Döviz alım satımı ile uğraşan davacı şirketin faaliyeti gereği Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara ilişkin 98-32/22 Sayılı tebliğ uyarınca teminat olarak Ziraat Bankası’na yatırdığı 150.000 Alman Markının yukarıda sözü geçen Karara ilişkin 98/32-18 sayılı Tebliğ de, Bankanın Muhtelif Borçlar Bloke Paralar hesabında izleneceği ve herhangi bir nedenle faaliyetin sona ermesi halinde, ancak Hazine Müsteşarlığı’nın talimatı ile ilgili şirkete ödeneceği ve bu hesaptaki tutarlara faiz ödenmeyeceği belirtildiğinden, zorunlu olarak yatırılan ticari faaliyet devam ettiği sürece bloke tutulan döviz cinsinden teminatların istendiğinde işletmenin ticari işlerinde kullanılması, başka bir anlamda tasarruf edilmesi olanaksızdır. Bu bakımdan bağlı değer olarak bankada tutulan döviz cinsinden teminatın alacak olarak değerlemesi gerekmeyeceğinden, sözü edilen teminatın ticari faaliyet sonucu doğan bir alacak olarak kabul edilmesi suretiyle hesaplanan kur farklarından oluşan kambiyo gelirinin beyan edilmediğinden bahisle davacı şirket adına yapılan tarhiyat kanuna uygun olmadığından, Vergi Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir. ”Kaynak: Danıştay 3.Dairesinin 05.04.2001 tarih ve E:2000/2134; K:2001/1198 Sayılı Kararı”

Bu karar, benzer nitelikteki teminatlar ile depozitolar için de emsal olabilecek niteliktedir. Kararın emsal teşkil edilerek özelge talep edilmesinin yerinde olacağı kanaatindeyim.

Yurtdışından getirilip sermaye olarak konulan yabancı paraları değerlemesi:

  • Kanun koyucu, 7103 sayılı kanunun 11.maddesiyle VUK’ un 280/A maddesine aşağıdaki hükmü koymak suretiyle özel bir belirleme yapmıştır.

       VUK’ un 280/A maddesinde, “Yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine, işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurtdışından getirilerek sermaye olarak konulan yabancı paraların, söz konusu dönem zarfında yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunan kısmı nedeniyle oluşan kur farkları pasifte özel bir fon hesabına alınabilir.(KUR FARKI ÖZEL FON HESABI (VUK280/A) Bu durumda olumlu kur farkları bu hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir.

Uygulamadan Yararlanma Şartları: 213 sayılı Kanunun 280/A maddesi uygulamasından yararlanılabilmesi için aşağıda yer verilen şartların yerine getirilmiş olması gerekmektedir.

 a) Sermaye şirketi olma,

b) 7103 sayılı Kanunun yayımı tarihinden sonra ticaret siciline tescil edilmiş olma,

c) 5520 sayılı Kanun uygulamasında tam mükellef olma,

ç) Sermaye olarak konulan yabancı parayı yurt dışından getirme. Bu müessese hükümlerinden faydalanmak isteyen mükelleflerin, birinci fıkrada sayılan şartları (ç) bendi hariç) işe ilk kez başlama tarihi itibarıyla taşıması zorunlu olup, bu şartların sonradan yerine getirilmesi durumunda bu müessese kapsamında değerleme hükümlerinden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.(Kaynak: İSMMMO Mali Çözüm Temmuz-Ağustos 2019 Sayfa:274)

Faydalı olması ümidiyle…

Özkan Çinar
Smmm/SPK Denetçisi             
Yönetim Danışmanı/Eğitmen

 

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)