Bugün sizlere, “ihracata dayalı büyüme” modeli ile ülkeyi bütün sorunlardan kurtaracaklarını iddia edenlerin, ihracatçıların çok basit bir sorununu çözemeyip, nasıl cezalar yağdırdıklarının kısa hikayesini anlatacağım.

Ağustos 2018'de yaşanan Rahip Brunson krizi ve sonrasında yaşanan olağanüstü kur hareketleri nedeniyle, yurda getirilme zorunluluğu olmayan ihracat bedeli dövizler ile ilgili olarak ilk önce; Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 04.09.2018 tarihli Resmî Gazete ‘de yayımlanan tebliğ ile ihracat bedellerinin tasarrufuna yönelik serbestlik 6 ay süreliğine geçici olarak kaldırıldı, sonra tekrar uzatmalar yapıldı.

Son olarak, 31.12.2019 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair 2019- 32/56 Sayılı Tebliğ” ile, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunluluğu kalıcı hale getirildi.

Ayrıca, ihracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin vade bitiminden itibaren 90 gün içinde yurda getirilmesi gerektiği ile ilgili olarak TCMB Genelgesi'nde yer alan düzenleme, Tebliğ hükmü haline getirildi.

İhracat bedeli dövizin yurda getirilmesini serbest bırakmış ülke, 5 yılda dövizin ülkeye getirilmesi zorunluluğu ile yetinmemiş; 03.01.2022 tarihi itibarıyla İBKB'ye (İhracat Bedeli Kabul Belgesi) veya DAB'a (Döviz Alım Belgesi) bağlanan ihracat bedellerinin %25'inin İBKB'yi veya DAB'ı düzenleyen bankaya satılması ve bu bedellerin bankaca aynı gün Merkez Bankası'na satılması zorunluluğu noktasına gelmiş oldu.

Sorunun kaynağı…

Covid-19 salgını ile birlikte ülke ve dünya çapında ihracat yapan firmaların ihracat bedellerine ilişkin sıkıntıları başlamış ve firmalar cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İhracat Genelgesi Madde 4 düzenlemesinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesinde süreler ve aynı Genelge Madde 27'de ise süresi içerisinde yurda getirilemeyen ihracat bedellerinin mücbir sebep hallerinde uygulamasının ne olacağına ilişkin düzenlenme yapılmıştır. Fakat, 21 Ekim 2021 tarihinde yeni değişiklikler eklenen Genelge'nin 27. maddesinin atıf yapmış olduğu Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğinde (İhracat Bedelleri Hakkında) (Tebliğ No: 2018-32/48) Covid-19 Salgını (pandemi) konusunda özel bir düzenleme bulunmaması nedeniyle firmalar açısından cezalara yönelik sıkıntılar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Bu madde de ihracat bedellerinin yurda getirilmesine engel teşkil edecek bir durumun yani mücbir sebebin tespiti halinde, firmaların ek süre hakkından yararlanabileceği düzenlenmiştir. Ne var ki madde düzenlemesinde genel mücbir sebepler için belirli koşullar ile firmalara ek süreler verileceği belirtilmişse de atıfta bulunulan 9. maddede mücbir sebeplerin varlığının yetkili makamlardan alınacak belgeler ile tevsik edilmesi şartıyla kabul edilebileceği net bir şekilde belirlendiği için, Covid-19 nedeni ile yaşanan mecburi gecikmelere cevap veren bir madde olamamıştır. Zira, ihracat bedellerinin yurda getirilmesinde banka aracılığı zorunlu olduğu için firmaların bedellere ilişkin çalıştığı tüm bankalara aslında dünya çapında ilan edilmiş bir mücbir sebebin yetkili makamlardan alınacak belgelerle ispatı külfeti yüklenmiştir.

2018-32/48 Sayılı Tebliğ'de sayılan mücbir sebep halleri içerisinde pandemiye ilişkin özel ve net bir düzenlemenin olmaması boşluk yaratmış ve firmalar açısından bir bilinmezliğe neden olmuştur. Covid-19 sonrası pek çok alanda mücadele içine giren firmalar, bu bilinmezlik içerisinde ihracat bedellerine ilişkin yaptırımların altında kalmışlardır.

Cezalar ağır…

İhracat bedellerini yurda getirmeyenlere (Tam istisna tanınan 29 ülke ve %50'lik kısmı getirmeme olanağı tanınan 10 ülkeye yapılan ihracatlar-diğer % 50'lik kısım için yurda getirilme şartı var-hariç), 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunu'na göre işlem yapılmaktadır. İhracat bedellerinin yurda getirilmesi yükümlülüğünü ilgilendiren iki tür kabahat bulunmaktadır. Kanun, idarenin düzenleyici işlemlerindeki yükümlülüklere aykırı davranışlar için tutarı kanunda (md.3/1) belli olan bir maktu ceza (2022 yılı için alt sınır 14.227 TL, üst sınır ise 118.566 TL'dir) ve ihracat bedellerini yurda getirmemek için ise ihracat bedelinin %5'i oranında bir nispi ceza (md.3/3) öngörmüştür.

Bununla birlikte, idari para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere de nispi değil, maktu ceza verilecektir (md.3/3). Öte yandan bu şekilde verilecek maktu cezanın tutarına da bir üst sınır konulmuştur. Maktu ceza, yurda getirilmesi gereken ihracat bedelinin %2.5'ini geçemeyecektir (md.3/3).

İhracat bedellerini yurda getiremeyen firmalar hakkında Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari Yaptırım Büroları tarafından “İdari Yaptırım Kararları” düzenlenmiş, 1567 Sayılı Türk Parasının Korunmasına İlişkin Kanun uyarınca her bir işlem için para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Bu karar sonucunda firmalara, 15 günlük süre içerisinde %25'lik bir indirim ile ödeme ya da yaptırım kararına karşı Sulh Ceza Hakimliklerine itiraz hakkı tanınmıştır. Bu hak ile firmalara yaptırım kararına ve cezasına itiraz şansı verilmiş gibi gösterilse de, firmalar açısından ek süre aşamasında kanuni boşluk olması nedeniyle aslında çok daha kolay ve mahkeme boyutuna ulaşmadan çözülecek bir konu yine firmaların üzerine bir yük olarak bırakılmıştır.

Bu duruma çözüm bulamayan firmalar mahkemelerde dava açmaya başlamış ve bu davalar mahkemeler için de ciddi bir iş yükü haline gelmeye başlamıştır.

Özellikle, mobilya sektöründe de mobilya ihracat ve ithalat yasaklamaları pek çok ülkede söz konusu olmuş, mobilya ithalini yasaklayan ülkeler ile büyük oranda ihracat bağlantılarının kurulamaması nedeniyle ve bu kapsamda ihracatın finansmanı amacıyla alınan kredi taahhütlerinin de zamanında kapatılamadığı ve bundan kaynaklanan cezalarla karşı karşıya kalındığı hem üretimsel anlamda hem de maddi anlamda kayıplar yaşanmakta olduğu görülmektedir.

ÇÖZÜM…

Ülkemizde 31.12.2021 tarihi itibarıyla 86.269 ihracatçı firma mevcuttur. Geçen yıl 225 milyar 291 milyon dolarlık ihracat ve 271 milyar 424 milyon dolar ithalat yaparak yılı her zaman olduğu gibi dış ticaret açığı vererek kapattık. Bu yılın ilk iki ayında da aynı trend maalesef devam etmektedir.

Ülkemizin ihracatının da ithalata bağlı olduğu, ihracat kalemleri içinde ithal girdisi olmayan birkaç tarım ürünü dışında tamamının ithalata bağımlı olduğunu kabul edelim. İhracatımızın içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payının %2.7-3 aralığında olması, ihraç ürünlerimizin kg fiyatının 1.10 dolar olması ihracattan para kazanamadığımızı açıkça ortaya koymaktadır.

Ben kapatılamayan ihracat hesaplarındaki alacakların büyük kısmının Kapalıçarşı, kripto para, bavul ya da alacağın temliki suretiyle tahsil edilip, ülkeye getirildiğini düşünüyorum. Çok istisnai durumlar ya da davalık olunması hali hariç, hiçbir ihracatçı ihracat bedelini almak için 3 yıl bekleyemez. Batar. Pandemi nedeni ile ihracat taahhüdü ile alınan ihracat kredileri ile ilgili ciddi sorunlar yaşandığını ihracat taahhütlerinin kapatılamadığını biliyoruz.

İhracat seferberliği başlatıp, ihracatçılara “yeşil pasaport“ verip, sonra da zaten gelmiş olan paraları resmi yollardan tekrar getirtmeye zorlamanın kimseye faydası olmaz. İthalatçı, ithalat bedelini ne zaman isterse o zaman ödüyor. İhracatçı yakın markajda, devlet süre kısıtlaması getiriyor.

Yapılacak bir düzenleme ile 01.01.2022 öncesi ihracatlar ile ilgili kambiyo takibi uygulaması kaldırılmalıdır.

Sözcü | Nedim TÜRKMEN