Değer; Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan bir şeye verilen kıymet ve değdiği karşılık olarak tanımlanıyor. Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, bedel, kıymet, paha demektir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere soyut bir kavram olup tamamen bilimsel olarak izah edilemeyen olgudur.

Değerleme ise; varılabilen sonuçlara göre kıymet takdir edilmesine verilen bir tanımdır. Değerlemenin de birçok durumda sübjektif ve kişisel hükümlere bağlı olduğu kaçınılmaz bir gerçektir.Diğer bir ifadeyle değerlemedeki amaç bir takım yöntemler sonucunda bir varlığın önemi belirlenmeye çalışılmaktadır. Ancak çıkacak sonuç yine de soyut bir ölçü olmaktadır.

“Sonuç aslında bir nevi görüş bildirmektir.”

Bu makalenin yazılmasındaki amaç; her ne kadar teknik bir takım bilgilere yer verilse de küresel bazda yaşanan veya yaşanılacağını düşündüğümüz ekonomik durgunluk sonrasında (siz Pandemi sonrası diyebilirsiniz) şirket birleşme ve satın almalarının daha çok gündem yaratacağı düşünülerek şirket değerlemesini genel hatlarıyla anlatmaktır. Diğer taraftan küreselleşme diye tabir edilen, şirketler için tüm dünyanın tek bir pazar olarak düşünülmesi,rekabetin daha da kızışacağı böyle bir dönemde şirketlerin büyüyebilmek için başka şirketlerle birleşmeyi veya başka şirketleri devralmayı bir seçenek olarak algılamasıdır. Bu makale şirketin değerinin belirlenmesi konusunu kısaca tanıtmayı amaçlamıştır.

Öncelikle belirtmeliyim ki; gerçeğe yakın bir değerleme yapılabilmesi için makul (normal) bir piyasanın olmasının gerçekliğidir. Çünkü değerlemede bir varlık için, yüz yüze yapılan bir alışveriş sonucunda bilgili bir satıcı ile bilgili bir alıcı arasında el değiştirme sırasında tespit edilen bir değer esas alınmalıdır. Çünkü varlık, değerlemenin yapıldığı an itibarıyla kısa bir süre içerisinde satılamaz ise, (varlığın) fiyatı muhtemelen tekrar değişecektir. Bunu açıklamadaki gerekçemiz; özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinde halka açıklık oranlarının düşük olması ve sadece sınırlı sayıda şirketin hisse senetlerinin borsada işlem görmesi sonucu fiyat oluşumuna izin vermesidir. Diğer çoğunluğu oluşturan şirketler için ise böyle bir değerin oluşamamasıdır.

Unutmadan söyleyelim ki, şirket değerinin tespiti, birleşmeler ve satın almalar alanında olduğu kadar, işletme finansmanı ve portföy yönetimi konularında da oldukça önemli bir yere sahiptir.
 

Bu kısa bilgilendirmelerden sonra gelin genel kabul görmüş ve en çok kullanılan değerleme yaklaşımlarını kısaca değinmeye çalışalım:
 

Değerleme raporları için temel yöntemler olarak aşağıdaki yaklaşımlar kullanılmaktadır:

  • Aktif Bazlı Yaklaşım
  • Karşılaştırmalı Yaklaşım (Piyasa Çarpanları)
  • Gelire Dayalı Yaklaşım
     
  • Aktif Bazlı Yaklaşım

       Maliyet yaklaşımı da denilmektedir. Bu yaklaşıma göre önemli olan şirketin varlıklarının değeridir. Bir varlığın değeriyse, o varlığın mal veya hizmet üretme kapasitesinin yenilenmesi için gerekli olan tutardır. Diğer bir ifadeyle yeniden aynı konuma getirilmesi kapsamında oluşacak maliyetten, borçların o tarihteki makul değerinden düşülmesi ile elde edilecek tutara eşit olacağı varsayımına dayanmaktadır. Bu yaklaşımına göre en çok kullanılan değerleme yöntemleri:

Defter Değeri: Sadece belirli bir tarihte hazırlanan şirket bilanço kalemleri kullanılarak varlıkların muhasebe kayıtlarına göre belirlenmiş değeridir. Muhasebe tekniklerinin farklı kullanılması sonucu değiştirebilmektedir. Enflasyonun yüksek seyrettiği dönemlerde kullanılması tercih edilmemektedir.

Tasfiye Değeri: Bir şirketin cari piyasa değeri değerinin alt sınırı olarak düşünülmektedir. Şirketin tüm mal varlıklarının varsa ikincil piyasada nakde dönüştürülüp elde edilen nakitler ile tüm borçlarının ödenmesi sonucunda ulaşılan değerdir. Defter değeri yönteminde tarihi maliyetler dikkate alınırken bu yöntem cari piyasa değerini dikkate almaktadır.

Net Aktif Değeri: Şirket mal varlıklarının belirlenmesi hususunda uzman görüşüne başvurulduğundan uygulaması güç ancak bir o kadar da avantajlı olan bir yöntemdir. Öncelikle şirketin finansal tabloları incelenmektedir. Bilanço kalemlerine makul (piyasada satılabilir) değeri ile defter değeri arasındaki farkı ortadan kaldırmak için düzeltme kayıtları atılır ve makul değere göre tekrar bilanço çıkarılır. Tasfiye değerine de daha net ışık tutmaktadır. Eğer şirket patent, know-how gibi maddi olmayan duran varlıklara sahipse ya da şirketin varlıkları çok değerliyse en çok tercih edilen yöntemlerdendir.
 

  • Karşılaştırmalı Yaklaşım (Piyasa Çarpanları)

Piyasa yaklaşımı da denmektedir. Piyasa Yaklaşımı iki yöntemle özetlenebilir:

Karşılaştırılabilir işlemler analizi: Şirketin piyasa değeri belirlenirken şirketin bulunduğu benzer coğrafya ve benzer büyüklükteki şirketler seçilerek bunlarda gerçekleşen satın alma ve birleşme işlemleri araştırılmakta, bu işlemlerde oluşan değerleme çarpanları analiz edilmekte ve analiz sonuçları hedef şirkete uygulanmaktadır.

Karşılaştırılabilir şirketler analizi: Bir şirketin piyasa değeri finansal ve operasyonel olarak benzer yapıdaki halka açık şirketler ile karşılaştırılmaktadır. Değer tespiti, etkin bir piyasada hisse senetlerinin arz ve talep dengesi sonucunda oluşan fiyatının hisse senedi adediyle çarpımı sonucunda bulunur. Piyasa yaklaşımına göre en çok kullanılan yöntemler;  benzer şirketlerin Piyasa Değeri/Defter Değeri, Şirket Değeri/ Net Satışlar, Şirket Değeri/Faaliyet Kârı ve Piyasa Değeri/Net Kâr gibi değerleme, Fiyat/Kazanç Oranı Fiyat/Nakit Akım Oranı çarpanları dikkate alınarak hedef şirketin piyasa değerlerine ulaşılmaktadır.
 

  • Gelire Dayalı Yaklaşım (İNAA)

Bu yaklaşımın odak noktası değeri belirlenen varlığın (sahipleri için) gelir yaratma kapasitesidir. Temel düşünce ise varlığın kullanılabilir olduğu ve gelir yarattığı sürece bir değere sahip olmasıdır. Bu gelir beklenen nakit akışı ile değerlendirilir. 

Bir varlık olarak şirketin değeri, gelecekte sağlayacağı tahmin edilen nakit girişlerinin bugünkü değerleri toplamından ibarettir. Bugünkü değere indirgenmede varlığın beklenen nakit akışlarını yaratma riski ile birlikte paranın zaman değerini içeren iskonto oranı kullanılmaktadır.  Bu yaklaşıma göre oluşturulan yöntemler “iskontolanmış nakit akımları” ve “iskontolanmış kâr payları” yöntemleridir.

İskontolanmış Nakit Akımları Yöntemi: Oldukça yaygın olarak kullanılan yöntemdir. Bu yöntemde şirketin değeri, indirgenmiş nakit akımları ve faaliyet dışı varlıklarının toplamından oluşmaktadır. Bu yöntemde iskonto oranı belirlenirken üç önemli bileşen dikkate alınır. Bunlar; nakit akımlarının miktarı, nakit akımlarının tahmin süresi ve tahmini nakit akımlarının gerçekleşme ihtimalidir. Şirketin mevcut durumuna ilave olarak daha önceki senelere ait finansal tabloları da kullanılır ve gelecekte oluşacak nakit akımları tahmin edilir ve bu nakit akımlarının bugünkü değere indirgenmesiyle de şirket değeri bulunur. Bu yöntemde iştirakler için ayrı değerlemeler de yapılabilir veya bilançodaki kayıtlı değeri dikkate alınabilir.

İskontolanmış kâr payları: Halka açık ve ikincil piyasada işlem gören şirketlerde uygulanan yöntemdir. Hisse senedi yatırımcıları şirkete ait nakit akımlarını en iyi temsil eden verinin, şirketin ortaklarına dağıttığı veya dağıtacağı kâr payları olduğu kabul etmektedirler. Sermaye kazancı; kâr payları ve hisse senedinin alış-satış fiyatları arasındaki fark olarak değerlendirilmektedir. Hisse senedinin değeri, sonsuza kadar elde edilecek kâr paylarının bugünkü değerleri toplamıdır.
 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:

Şirket birleşme ve satın alma süreçlerinde uygulanan şirket değerlemesi, şirket için uygun ve makul piyasa değerini tespit edebilmenin yanında, faaliyetlerin yeniden düzenlenmesi ve faaliyet değerlerinin tespiti için,şirketin faaliyetlerinde, piyasada, makroekonomik gelişmelerde, siyasi gelişmelerde vb. olaylarda değerinin ne yönde etkileneceğini göstermek ve şirkete öneride bulunmak amacıyla, finansal ve yönetimsel problemler gözler önüne serilerek tavsiyeler vermek vb. amaçlarla da değerleme raporu yazılabilir.

       Şirket değerleme çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için şirket sahiplerinin, yöneticilerinin ve danışmanların katılımları çok önemlidir. Ancak bu sayede değerleme çalışmalarında yer alacak sübjektif yaklaşımlar en alt seviyeye indirgenebilir. Çünkü değerleme bir takım kurallar yanında, şirket ve sektörle ilgili ayrıntılı bilgi ve tecrübe birikimi gerektirmektedir. Kısaca anlatıldığı üzere şirket değerleme konusunda kullanılabilecek pek çok değerleme yöntemi bulunmaktadır. Burada en önemli sorunlardan birisi, değeri tespit edilecek olan şirketin özelliklerine ve değerlemenin amacına uygun değerleme yönteminin seçilmesidir.

Faydalı olması ümidiyle…
 

Özkan Çinar
Smmm/SPK Denetçisi             
Yönetim Danışmanı/Eğitmen
 

Kaynak: www.bdturkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)