Türk vergi sistemi, adaletsiz dolaylı vergiler üzerine kurulmuştur. Bütçe, her yıl tüketicilerin ödediği vergilerle finanse edilmektedir. Tüketici üzerine o kadar ölçüsüz dolaylı vergiler yüklenmektedir ki; bu alanda dünya rekoru kırdığımız sektörler de söz konusudur.

Örneğin; bir paket sigara içindeki mevcut 20 dal sigara için, ödediğiniz bedelin 18 dal sigaraya isabet eden tutarı vergidir. Yine, 4 kadeh rakı içtiğinizde ödediğiniz bedelin 3 kadehe isabet eden tutarı ÖTV ve KDV'dir. Birada alkol oranı yüzde 5, vergi oranı ise yüzde 65'dir. Ayrıca, otomobil satın alırken ve benzin alırken ödediğimiz ÖTV tutarlarında da rekorlar hep Türk tüketicisindedir.
 

BİLİMSEL GERÇEKLERİ GÖRMEZDEN GELMEK!

Şu soru aklımıza gelmiş olmalı; Vergilemede bir sınır yok mu?

Vergileme kapasitesi çoktan aşılmış olmasına rağmen; gelire ihtiyaç olduğunda hemen ÖTV'ye zam aklına gelen, bir mali idaremiz var çok şükür!

İbn-i Haldun, Batı'da en çok saygı gören İslam bilginlerinden biridir. İslam eğitiminin yanı sıra matematik, mantık ve felsefe eğitimi de almıştır.

İbn-i Haldun 1377 yılında yazdığı Mukaddime adli eserinde; …Devletler, devlet gelirlerini hızlıca artırmak için vergi oranlarını artırdıklarında; işletmeler bu ağır vergi yükü altında ezilirler, kârlarını ve ödedikleri vergileri karşılaştırır ve sonucunda ağır vergiler karşısında yatırım ve iş yapma heveslerini kaybederler. Yavaşça üretim düşer ve bunun sonucunda da toplanan vergi gelirleri azalır. Büyük imparatorlukların yıkılmasında, yok olmasında aşırı vergi yükünün de önemli etkenlerden biri olduğunu iddia etmiştir.

Arthur Laffer; 1974 yılında vergi artışlarının sonuçları ile ilgili olarak, Laffer Eğrisi'ni oluşturmuştur. Laffer, bu teorisini oluştururken, İbn-i Haldun'un yukarıda bahsettiğimiz eserinden etkilendiğini de itiraf etmiştir.

Laffer Eğrisi'ne göre; vergi oranı “0” ve “100” iken, vergi hasılatı “0” dır. Vergi oranı artarken; belli bir maksimum noktaya kadar vergi hasılatı da artmakta ancak, bu nokta geçilirse, vergi oranının artmasına rağmen vergi hasılatı düşmeye başlamaktadır. Vergilemenin mali sınırı vergi oranının artırılmasına rağmen, vergi gelirlerinde bir artışın olmadığı nokta olan Laffer Eğrisi'nin tepe noktasıdır. Buna göre; vergi geliri açısından optimum seviye yüzde 50 olarak belirlenmektedir. Bu oran yükseldiğinde, vergi gelirleri tam tersi azalmaktadır. Laffer, vergi oranlarını düşürmenin istihdamı genişleteceğini, devlet gelirlerini artıracağını ve bütçe açıklarını da azaltacağını ileri sürmektedir. Vergi oranlarının indirilmesiyle; çalışma arzusu teşvik edilmiş olacağından, verimlik ve üretim de artacaktır.

Sözün özü; eğer vatandaşın geliri ile vergiler birbirine paralel olarak artmıyorsa, vergilerin belirli bir oranın üzerine çıkması, devletin daha az vergi tahsil etmesi ile sonuçlanır.


 

SONUÇLAR ARTIK YETER DİYOR!

2018 yılı Ocak-Nisan döneminde 23.2 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Ocak -Nisan döneminde 54.5 milyar TL açık vermiştir. Vergi gelirleri geçen yılın ocak-nisan dönemine göre bu yılın ocak-nisan döneminde sadece yüzde 6.4 oranında artmıştır.

Bütçenin en önemli dolaylı vergi kalemlerine baktığımızda; Nisan 2018'e göre Nisan 2019'da Özel Tüketim Vergisi'nin yüzde16.1, dahilde alınan Katma Değer Vergisi'nin ise yüzde 10.4 oranında azaldığını görüyoruz.

Bütçenin, 2019 için öngörülen 80.8 milyar açıkla kapatılması artık mümkün görünmüyor. Bu açık tutarının 160 ila 200 milyar arasında sonuçlanacağını düşünüyorum.

Bütçe açığını kapatmak için, artık dolaylı vergilerde çözüm olmadığına göre hükümetin önünde bir defaya mahsus ek vergiler almak dışında, bir çözüm de kalmıyor.

Nedim  TÜRKMEN | Sözcü