Bugün araştırmalar bize iş dünyasında “kimlerin” geleceğe damga vuracağını gösteren önemli ipuçları sunuyor. Gelişmekte olan ekonomilerde yarının iş gücüne fırsat yaratmak için firmaların kim olduğunu, nerede ve neden öne çıktığını anlamak kritik önem taşıyor. Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu’bub “Which Firms Create More and Better Jobs?” başlıklı raporu bu sorulara ışık tutuyor. Temmuz 2025’te yayımlanan bu çalışma, gelişmekte olan ülkelerde iş yaratım dinamiklerini mikro veri düzeyinde irdeleyerek beş temel tema etrafında bulgular sunuyor.
Az firma, çok iş
Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu’nun araştırması gösteriyor ki, yeni işlerin büyük kısmı aslında küçük bir azınlık firma tarafından yaratılıyor. Yüksek büyüme potansiyeline sahip bu şirketler, tüm kayıtlı firmaların yalnızca beşte birinden daha azını oluşturmasına rağmen, yeni istihdamın yüzde 60’ını sağlıyor. Üstelik bu tablo yalnızca teknoloji devleri için geçerli değil; Afrika’da mobilyacılar, Brezilya’da tekstilciler, Meksika’da elektronik üreticileri de bu grubun içinde yer alıyor.
Öne çıkan bir diğer bulgu ise genç firmaların dinamizmi. Yeni kurulan şirketler, olgun rakiplerine kıyasla çok daha hızlı işçi istihdam ediyor. Araştırma kapsamında yer alan ülkelerden biri de Türkiye. Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu’nun araştırmasından elde edilen sonuçlara göre, Türkiye’de 10’dan az çalışanı olan küçük firmalar, toplam istihdamın yüzde 43’ünü oluşturuyor. Ancak genç firmaların kaderi her zaman büyüme değil; kimisi hızla yükselirken, kimisi kısa sürede piyasadan siliniyor. Bu “ya büyü ya çık” dinamikleri, girişimcilik ekosistemine canlılık katıyor.
Lokasyonun gücü
Her ne kadar dijitalleşme iş dünyasını sınırsız kılıyor gibi görünse de konum hâlâ çok belirleyici. Etiyopya’da hızlı büyüyen firmaların üçte ikisi kent merkezlerinde kümelenmiş durumda. Hindistan’ın Altın Dörtgen otoyolu projesi ise, genç fabrikaların daha geniş pazarlara erişmesini sağlayarak büyümelerini hızlandırdı. Güçlü altyapı ve bağlantılar, firmaların geleceğe uzanan yolunu açıyor.
İhracat yapan, çok uluslu şirketlerle çalışan ya da yüksek kaliteli bileşenleri ithal eden firmalar, rakiplerine göre çok daha hızlı büyüyor. Örneğin Kosta Rika’da, çok uluslu bir şirketle ilk kez sözleşme yapan yerel tedarikçiler, dört yıl içinde çalışan sayılarını yüzde 27 artırdı. Benzer şekilde, Vietnam’da doğrudan yabancı yatırımların artışı, yabancı sermayeli fabrikaların ulusal istihdamdaki payını 19 puan yükseltti. Küresel değer zincirine bağlanmak, firmalara yeni bir büyüme hikâyesi yazdırıyor.
Yalnızca bağlantılar değil, firmaların iç yönetim yapıları da kritik. Brezilya’da yüksek büyüme gösteren şirketler daha eğitimli işçiler çalıştırıyor ve ortalamanın üzerinde maaş ödüyor. Bangladeş’te iyi yönetim uygulamaları iş güvenliği standartlarını yükseltiyor. Dijitalleşme de süreci hızlandırıyor: Kolombiya’da geniş bant internete erişimi olan firmalar daha çok ihracat yapıyor, daha çok eğitim veriyor.
Tüm bu bulgular, politikaların da yön verici olabileceğini gösteriyor. Girişimcilere yönelik mentorluk programları, uygun finansman araçları, kayıt ve lisans süreçlerinde kolaylaştırmalar; genç ve dinamik firmaların önünü açabilir. Malezya örneğinde olduğu gibi, melek yatırımcı riskini azaltan düzenlemeler, özel sektörün iş yaratma kapasitesini artırabiliyor. İstihdamın geleceği, üç kelimede özetlenebilir: Sermaye, bağlantı ve yetkinlik. Yüksek büyüme potansiyeline sahip firmalar, doğru finansal destek, küresel ağlara erişim ve güçlü yönetsel kapasitelerle, sadece kendi kârlarını değil, toplumun ortak refahını da büyütebilir





