Vergi Usul Kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklikler yapan 7338 sayılı kanun 14/10/2021 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir. Kanun’un, Cumhurbaşkanı’nca onaylanmasını takiben Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

Kanunun bankacılık ve finans sektörünü ilgilendiren kısımlarına aşağıda yer verilmektedir.


Bilanço Aktifindeki Gayrimenkuller ile Sabit Kıymetlerde Yeniden Değerleme İmkanı:
Yeniden değerleme müessesesi vergi mevzuatımızda eskiden de mevcuttu ve uzun süre uygulama alanı bulmuştu. Daha sonra yeniden değerlemenin yerini “enflasyon düzeltmesi” aldı ve bu düzenleme de 2003 ve 2004 yıllarında uygulandı. Ancak madde hükmünde belirtilen şartlar oluşmadığı için o günden bugüne enflasyon düzeltmesi yapılamadı.

Dolayısıyla uzunca bir süredir yeniden değerleme ve enflasyon düzeltmesi yapılamaması, bilançolardaki gayrimenkuller ile diğer sabit kıymetlerin kayıtlı değerleri ile piyasa değerleri arasında büyük farklar oluşmasına sebep oldu. Özellikle taşınmazların bilançolardaki değerleri gerçeği yansıtmaktan oldukça uzaklaştı. Şimdi bu konuya çözüm getirmek amacıyla, Vergi Usul Kanunu’nda düzenleme yapılarak, “yeniden değerleme” imkanı kalıcı olarak bir şekilde getirilmektedir. Bu yönüyle çok önemli bir düzenleme.

Kanun ile, isteyen mükelleflere şirket aktifinde bulunan taşınmazlar ile amortismana tabi iktisadi kıymetlerini yeniden değerlemeye tabi tutarak bugünkü değerine getirilmesine imkan sağlanmaktadır. Madde kapsamına bankalar ve finans kesiminde bulunan şirketler de dahildir. Bilindiği gibi 7256 sayılı kanun ile (7326 sayılı kanun ile uzatılan) ve %2 vergi ödenerek sadece bir dönem için getirilmiş yeniden değerleme uygulaması imkanından bankalar ve finans kesimi hariç tutulmuştu. Bu defa yasalaşan madde hükmü ise tüm mükelleflere bu hakkı tanımaktadır.

Madde hükmüne göre; yeni değerler üzerinden amortisman ayrılarak gider kaydetmek imkan dahiline girmektedir. Geçmişteki yeniden değerleme uygulamasından farklı olarak gayrimenkuller de yeni değerler üzerinden amortismana tabi tutulabilecek. Dolayısıyla yeni düzenleme bankaların genel müdürlük binaları, teknoloji ve operasyon merkezleri ile IT alt yapıları için daha fazla amortisman gideri ve daha az kurumlar vergisi matrahı anlamına geliyor.

Düzenlemeye göre; aktifte yer alan varlıklar ile birikmiş amortisman tutarları yeniden değerleme oranı (ÜFE artış oranı) ile değerlenecek ve oluşan değer artışı bilanço pasifinde “değer artış fonu” hesabına alınacaktır. Bu fonun şirketin sermayesine eklenmesi mümkün olacaktır.

Getirilen bu imkandan yararlanmak isteyen şirketler, ilk kez yapacakları yeniden değerleme için değer artış fonu üzerinden %2 vergi ödeyeceklerdir. Maddenin 2022 yılından itibaren yürürlüğe girmesi öngörülmektedir. Dolayısıyla 2004 yılı bilançosunda yer alan değerler (tarihi maliyetler) %2 vergi ödenmek suretiyle yeniden değerleme uygulamasının başlangıcı olan 2022 yılı dönem başına çekilecek ve daha sonraki yıllarda da açıklanan yıllık katsayılara göre yeniden değerleme yapılabilecektir. 2022 ve daha sonraki yıllarda yapılacak yıllık yeniden değerlemelerde ise herhangi bir vergi ödenmesi söz konusu olmayacaktır.

İlk değerlemede her ne kadar böyle bir %2’lik vergi ödenmesi söz konusu olmakla beraber, zaman içinde “değer artışı kadar” fazla amortisman gideri yapılacağından, sonuçta vergisel avantaj sağlandığı görülücektir. Yine de getirilen düzenlemenin avantajlı olup olmadığı; “amortismana tabi varlıkların durumu, bunların kalan amortisman süresi, vergi matrah projeksiyonu analizi ve önümüzdeki günlerde enflasyon düzeltmesi şartlarının doğup doğmayacağı (VUK, Mükerrer madde 298/A-1)” gibi faktörlere göre belirlenmeli ve buna göre aksiyon alınmalıdır. Tabii ki uygulamalar için yasalaşma sürecinin ardından yayımlanması beklenen GİB Genel Tebliğindeki detaylı açıklamaların dikkate alınması gerekir.


Amortisman Hesabında Gün Esası ve Amortisman Sürelerinin Uzatılması:
Aktife yeni alınacak iktisadi kıymetler için faydalı ömür süresinin gün olarak hesaplanmasına imkan tanınmaktadır. Mevcut VUK mevzuatında son gün aktife alınan bir kıymet için bile 12 aylık amortisman ayrılmaktaydı.

Ayrıca, Bakanlıkça belirlenen faydalı ömür süresinin iki katı ve elli yılı aşmamak üzere, daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman sürelerinin uzatılabilmesine imkan tanınmaktadır.

Söz konusu düzenleme ile uzun süredir zararda olan şirketlerin vergi beyannamesindeki zarar mahsup haklarının kaybedilmemesi amaçlanmaktadır. Zira mevzuatımıza göre zarar mahsup hakkı müteakip 5 yıl ileriye taşınabilmektedir.

Yukarıdaki iki bölümde belirtilen düzenlemeler kurumlar vergisi hesaplamalarındaki matrahları ve ödenecek vergileri etkilemektedir, vergi ödemesi kaynaklı nakit çıkışları haricinde TFRS’ye göre açıklanan bilanço ve finansallara etkisi bulunmamaktadır. Bu yönüyle finansal tablolar açısından sadece “ertelenmiş vergi” etkisi söz konusu olabilmektedir. Başka deyişle TRSF (UFRS) kurallarına göre tespit edilen “dönem karı, dağıtılabilir kar” gibi bilanço kalemleri etkilenmeyecektir.


Dördüncü Geçici Vergi Beyannamesi kaldırılmaktadır:
Kanun ile hesap döneminin son üç aylık dönemi için verilen 4. geçici vergi beyannamesi kaldırılmaktadır. Şirketler yıl kapandığında zaten yıllık kurumlar vergisi beyan çalışması yaptıklarından 4. dönem için geçici beyanının gerekliliği öteden beri tartışmalı idi. Başka deyişle her iki beyanname hem zamansal olarak, hem de amaçsal olarak çakışmaktaydı. Mükellefler ve serbest muhasebecilerin öteden beri gelen istekleri üzerine bu konu yasalaşmakta ve şirketlere yıl sonu işlemlerinde kolaylık sağlanmaktadır.


Sosyal Medya Üzerinden Elde Edilen Kazançlarda Vergi İstisnası ve Bankalarca Vergi Kesintisi:
Kanun ile sosyal medyada içerik üretenlerin (youtuber'lar ve benzerleri) elde ettiği kazançlar 2021 yılı için 650.000 TL aşmaması kaydıyla gelir vergisinden istisna edilmektedir.

Bu çerçevede sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden paylaşım yapan sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançlar ile mobil cihazlarda uygulama geliştirenlerin bu uygulamalardan elde ettikleri kazançların belirli bir tutara kadar olan kısmının istisna kapsamına alınması ve bunların elde ettikleri hasılatların kesinti suretiyle vergilendirilmeleri sağlanmaktadır.

Getirilen uygulamadan faydalanabilmesi için Türkiye’de kurulu bankalarda bir hesap açılması ve bu faaliyetlere ilişkin tüm hasılatın münhasıran bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi şarttır. Bu yönüyle getirilen düzenlemenin müşteri sayısı artışı açısından bankalara olumlu bir etkisi söz konusu olabilir.

Bankalar, bu kapsamda açılan hesaplara aktarılan hasılat tutarı üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapmak ve Vergi Dairesi’ne yatırmak ile yükümlü olacaklardır. Bu yönüyle de bankalara ilave sorumluluk ve iş yükü getirilmektedir.


Pişmanlık (Cezasız Vergi Beyanı) başvurusunda kolaylık:
Bilindiği üzere VUK mevzuatına göre mükellefler kendiliğinden Vergi Dairesi’ne başvurarak “cezasız” vergi ödemesi yapabilmektedirler. Ancak bunun için mükellef nezdinde bir vergi incelemesine başlanmamış olması şarttır.

Halizardaki kanun maddesi metnine göre; mükellefler nezdinde bir vergi vergi incelemesi başlaması halinde, mükellefler inceleme dışında kalan vergiler için de başvuru yapamamaktadır. Şimdi yapılan değişiklik ile inceleme konusu dışında kalan vergi türleri için cezasız düzeltme başvurusu yapılabilmesi imkan dahiline girmektedir.

Bu çerçevede VUK’nun 371. maddesindeki “pişmanlıkla beyan” uygulamasına kolaylık getirilmektedir. Zira mevcut mevzuatta Maliye Bakanlığı’nca banka nezdinde örneğin Kurumlar Vergisi yönünden vergi incelemesine başlandığında, geçmiş 5 yıl ile ilgili olarak diğer vergi türleri için (BSMV, Damga Vergisi, KDV gibi) pişmanlık beyanı yapılamamaktaydı. Ayrıca bu taleplerin bir kısmı müşteri işlemlerini de ilgilendirdiğinden, banka ile müşteriler arasında sorunlar yaratıyordu.

Burada en çok karşılaşılan sorun; banka müşterilerinin “vergi-resim-harç istisna belgesi ihlali” veya “ihracat taahhütlerini yerine getirememesi” gibi sebeplere ödenmesi gereken BSMV tutarlarının ödenememesi olup, müşterilerin bankalardan taleplerine rağmen bankalar VUK 371 madde başvurusu ve ödemesi yapamamaktaydı. Bu da banka ile müşteriler arasında sorunlar yaratıyordu. Dolayısıyla bir taraftan banka müşterilerinin talepleri karşılanamazken, diğer taraftan da Devlet’in vergi tahsilatında gecikmeler ortaya çıkmaktaydı. Bu yönüyle getirilen düzenleme oldukça olumlu olarak değerlendirilmektedir.


Banka dekontları gider pusulası yerine geçecek:
Bilindiği üzere şirketler, fatura ve benzeri belgeleri düzenleme zorunluluğu bulunmayanlara yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları mallar için işi yapana veya malı satana imza ettirmek suretiyle gider pusulası düzenlerler.

Kanun Teklifiyle gider pusulasının düzenleneceği durumlar yeniden belirlenmekte, başta banka dekontları olmak üzere bazı belgelerin gider pusulası yerine geçmesi önerilmektedir.

Buna göre malın veya hizmet bedelinin, satıcıya; 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları veya 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi aracılığıyla ödenmesi halinde bu kurumlarca düzenlenen belgeler “gider pusulası” yerine geçecektir. Dolayısıyla başkaca bir belge düzenlenmesine gerek olmayacaktır. Bu yönüyle uygulamadaki belge düzeni açısından olumlu bir düzenleme yapılmış olmaktadır.

Ayrıca kanun değişikliği ile gider pusulası sadece vergiden muaf esnaftan alınan mal ve hizmetler için düzenlenmeyecek, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki belgeleri düzenleme zorunluluğu bulunmayan örneğin bir gerçek kişinin sattığı kişisel varlığı için de gider pusulası düzenlenebilecektir.


Varlık Yönetim şirketlerinde vergi istisnaları yeniden düzenleniyor:
Bilindiği üzere bankalar tahsil edemediği kredi alacaklarını 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerine satabilmektedirler.

Mevcut madde metnine göre; “varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen 5 yıl süresince damga vergisi ile harçlar ve BSMV’den istisna edilmiş” idi.

Yeni kanun ile değişiklik yapılarak Damga Vergisi ve Harç istisnalarındaki 5 yıllık süre kaldırılarak bu istisnalar süresiz hale getirilmektedir. Ancak mevcut maddede yer alan Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi istisnası ise kaldırılmaktadır. Yeni madde hükmünün 2022 yılından itibaren yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.

Böylece, banka alacaklarının varlık yönetim şirketlerine satılması durumunda, banka ile varlık yönetim şirketi arasında düzenlenecek olan alacak temlik sözleşmeleri ve temlik sözleşmesine ilişkin olarak noterlerde, icra müdürlüklerinde, mahkemelerde ve ilgili kurumlarda yapılacak işlemler bundan böyle damga vergisi ve harçlardan süresiz olarak istisna edilecektir.

Öte yandan varlık yönetim şirketlerinin bu işlemlerden elde edeceği gelirler artık %5 oranında BSMV’ne tabi olacaktır.

FinansGündem | Mehmet BİNGÖL