Gerçek Faydalanıcı kavramı temel olarak suç gelirlerinin aklanması, terörün finansmanı gibi tehditlerle mücadele etmek için belirlenen uluslararası standartlardan bir tanesidir. Dolayısıyla, gerçek faydalanıcı bilgisinin tespiti ve bildirimi Türkiye’ye özgü olmayıp uluslararası alanda uygulamaya geçirilmeye çalışılan bir standarttır ve gerçek faydalanıcı her halükarda gerçek kişidir.

13 Temmuz 2021 tarihli RG’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 529 Seri No.lu VUK GT ile gerçek faydalanıcıya ilişkin bildirim yükümlülüğü hayatımıza girmiştir. Konuyla ilgili tebliği düzenlemelerine detaylı bir şekilde diğer yazımda yer vermiştim. Bu yazımda ise, gerçek faydalanıcıya ilişkin bildirimde gözden kaçmış olabileceğini düşündüğüm bazı noktalar ile yorum ve önerilerimize yer vermeye çalışacağım.

Öncelikle, gerçek faydalanıcı kavramının uluslararası bir standart olduğunu ve ilgili tebliğin Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi, yürürlükte çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ve VUK bilgi verme, uluslararası anlaşmalar gereğince bilgi değişimi maddelerine dayanılarak hazırlandığını tekrar vurgulayalım.

Gerçek faydalanıcıya ilişkin bildirim yapmak zorunda olanlar, yani periyodik/düzenli bir şekilde bu bilgiyi GİB’e bildirecek olan kurum ve kişiler ile Başkanlık tarafından talep edildiğinde kendileri nezdinde müşterileri tarafından gerçekleştirilen işlemlerin gerçek faydalanıcı bilgisini GİB’e bildirecek olan yükümlüleri ayrı tutmak gerekiyor.

Diğer taraftan, bildirim zorunluluğu getirilen mükellefler tarafından, yeni mükellefiyet tesis ettirilir veya daha önce bildirime eklenen bilgilerde değişiklik olursa, bunların gerçekleştiği tarihi takip eden bir ay içerisinde bildirilmesi gerekiyor. 

Trust ve benzeri teşekküller bildirim yapma zorunluluğu getirilenler arasında yer alıyor. Eğer, trust yurtdışında kurulmuş ise ve fakat Türkiye’de yönetim merkezi veya Türkiye’de mukim yöneticisi var ise, bu durumda bu trust ve benzeri teşekküllerin yöneticileri, mütevellileri veya temsilcileri söz konusu bildirimi Türkiye’de GİB’e yapmakla mükellef olacaklar.

Tebliğde, şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimler ifadelerine “yükümlü” kapsamında yer veriliyor ve bu şekilde GİB tarafından talep edilmesi halinde, gerçek faydalanıcı bilgisini vermekle yükümlü olanların tanımı epeyce genişletiliyor.

Tüzel kişilerde gerçek faydalanıcı tespitinde, sahiplik (hissedarlık) ilişkisinihai kontrol ve en üst düzey icra yetkisi olarak 3 temel kriter sırasıyla esas alınırken, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde gerçek faydalanıcı tespitinde nihai kontrol ve en üst düzey icra yetkisi olarak 2 temel kriter esas alınıyor.

Konuyla ilgili en kritik nokta esasında gerçek faydalanıcının doğru bir şekilde tespit edilerek bildirime konu edilmesidir.

Bu noktada yorum ve önerilerimizi aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;

a) Gerçek Faydalanıcıya ilişkin Bildirim Formu doldurulurken, tüzel kişiler için öncelikle, tüzel kişiliğin hamiline yazılı senetler dahil %25’i aşan hissesine sahip gerçek kişi ortaklar tespit edilerek, bu kişiler belirtilecek. Forma ilişkin yapılan açıkmalardan, söz konusu %25’i aşan hissedarlığın doğrudan ya da dolaylı olabileceği ve bu şekilde tespit edilen gerçek faydalanıcının tam ya da dar mükellef gerçek kişi olabileceği anlaşılıyor. Söz konusu kriterin sağlanmasında %25’i aşan hisseye sahip olunması esas alınıyor. Aynı oranda, oy kullanma hakkı ya da ortaklık menfaatine yer verilmiyor.

Tüzel kişiliğin %25’i aşan hissesine sahip gerçek kişi ortağının gerçek faydalanıcı olmadığından şüphelenilmesi veya bu oranda hisseye sahip gerçek kişi ortak bulunmaması durumunda, tüzel kişiliği nihai olarak kontrolünde bulunduran gerçek kişi ya da kişiler tespit edilerek, bu kişilere ilişkin bilgilere yer verilecek. Burada belirtilen “gerçek faydalanıcı olmadığından şüphelenilmesi” ifadesi netleştirilerek, değerlendirmede kullanılacak objektif kriterlere yer verilmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Diğer taraftan, “nihai olarak kontrolünde bulunduran” gerçek kişi/kişilerin de hangi kriterler esas alınarak tespit edileceği konusunda belirleme yapılması faydalı olacaktır. Söz konusu belirlemede, oy kullanma hakkı, yönetimde imtiyazlı paylar veya diğer farklı ortaklık menfaatleri gibi konulara yer verilebilir. 

Tüzel kişilerde gerçek faydalanıcının bu iki kritere göre belirlenememesi durumunda,  tüzel kişilikte en üst düzey icra yetkisine sahip gerçek kişi ya da kişiler gerçek faydalanıcı olarak belirtilecek. Yapılan açıkmalardan, adına gerçek faydalanıcı bildirim formu doldurulan tüzel kişi nezdinde en üst düzey icra etkisine sahip gerçek kişi/kişilere yer verileceği anlaşılıyor. Ancak, bu noktada da belirlemenin ne şekilde yapılacağı konusunda yönlendirmeye ihtiyaç var. Örneğin, tüzel kişiliğin Yönetim Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Üyeleri, tüzel kişiliğin ana sözleşmesinde belirlenen yöneticiler vb mi belirtilecek? Yetki ve sorumluluklar konusunda belirlemeler dikkate alınacak mı ? Yönetim kurulunda tüzel kişilerin yer alması durumunda belirleme ne şekilde olacak?  Bu kurumların da gerçek faydalanıcısı mı dikkate alınacak? Özellikle yabancı sermayeli şirketlerde, en üst düzey icra yetkisine sahip gerçek kişi/kişiler Türkiye’de kurulmuş olan şirket esas alınarak, Türkiye’deki şirkette görev yapan gerçek kişiler olarak mı belirtilecek?

b) Gerçek faydalanıcı bildiriminden istisna tutulan kurumlar olacak mı? Örneğin yurtdışında ya da Borsa İstanbul’da hisseleri halka arz edilmiş olan şirketlere istisna tanınabilir mi? Benzer şekilde bu şirketlerin %100 iştiraklerine de benzer istisna uygulaması söz konusu olabilir mi?

c) Ana ortağın halka açık olduğu yabancı sermayeli şirketlerde %25’i aşan hisseye sahip  gerçek kişi ortağın bulunmaması halinde gerçek faydalanıcı nasıl tespit edilecek?

ç) Türkiye’deki dar mükellef şube ya da dar mükellef daimi temsilcileri gerçek faydalanıcı bildirimi yapacaklar mı?

d) Tüzel kişiliğin hisselerinin doğrudan ya da dolaylı trust ya da benzeri iktisadi teşekküllere ait olması durumunda, gerçek faydalanıcı ne şekilde tespit edilecek? Trust ve benzeri yapılardaki gerçek faydalanıcı belirlenerek, bu kişiler mi bildirilecek?

e) Gerçek faydalanıcı bilgileri Başkanlık tarafından ne şekilde, ne kadar süreyle saklanacak, kimler ile paylaşılacak? Söz konusu bilgilerin otomatik bilgi paylaşımı kapsamında yurtdışı ile paylaşımı söz konusu olacak mı?

f) Gerçek faydalanıcıya ilişkin bilgileri bildirmeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında uygulanacak cezai yaptırım tam olarak ne olacaktır? Bu kapsamda, VUK’un mükerrer 355. Maddesinde yer alan bilgi vermekten çekinenlere ilişkin özel usulsüzlük cezası mı uygulanacak?

Gerçek faydalanıcıya ilişkin ilk bildirime çok az bir süre kala, anlayış ve uygulama birliği sağlamak amacıyla Başkanlığın konuyla ilgili bol örnekli bir rehber hazırlayıp mükelleflere yol göstermesinde fayda var. 

Deloitte | Arzu AKÇURA