Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2 Eylül’de 81 il valiliğine genel yazı gönderdi. Yazıda, işletmelerin aşısını tamamlamamış işçilere COVID – 19 tanısı konması durumunun iş ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından olası sonuçlarını yazılı olarak kendilerine bildirmeleri istendi. Ayrıca bu işçilerden her hafta zorunlu PCR testi isteyebilecekleri, bu test sonuçlarının da gerekli işlemler yapılmak üzere işyerinde kayıt altında tutulması gerektiği belirtildi.

Bakanlığın bu yazısı üzerine “genelge ile işçiye yaptırım uygulanıp uygulanamayacağı” tartışmaları başladı. Öncelikle bunun bir genelge olmayıp, “genel yazı” olduğunu belirtelim. Bakanlığın yazısında çalışanlara yönelik yeni bir yaptırım öngörülmüyor. İşletmelere rehberlik yapılarak işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğini korumak için yol haritası oluşturmak üzere mevzuatı uygulamaları hatırlatılıyor.
 

BİLDİRİM NASIL YAPILIYOR?

İşletmeler, bakanlığın bu yazısının ardından işçilere bildirimde bulunmaya başladılar. Bildirimde özetle işçilerden öncelikle COVID – 19 aşılarını tamamlayarak belgelemeleri, bunu yapmadıkları takdirde her hafta yaptıracakları PCR testinin sonuçlarını işletmenin insan kaynakları birimine teslim etmeleri isteniyor.

Bazı işletmeler işçilere tebliğ ettikleri yazıda, aşısını yaptırmayan, PCR testini de getirmeyen işçilerin ücretsiz izinli sayılacağını, devamsızlığın yasal sınırları aşması durumunda ise iş sözleşmesinin feshine kadar giden yaptırımlar uygulanacağını belirtiyorlar.

4857 Sayılı İş Kanunu’nda işe devamsızlık için iki türlü sınır bulunuyor. Birincisi, 25. maddenin birinci fıkrasının I/a alt bendinde düzenlenen “İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa yakalanması veya engelli hâle gelmesi durumunda, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi” hali.

Yine aynı maddede yer alan ikinci sınırlama hükmüne göre ise yukarıda sayılanlar dışındaki sağlık sebepleri dolayısıyla işçi ihbar süresi + 6 haftayı aşan devamsızlık yaparsa, ihbar tazminatı ödenmeden iş akdi feshedilebilir. İşçinin ihbar süresi, işyerindeki çalışma süresine göre 2 hafta ile 8 hafta arasında değişir. Örneğin, işyerindeki çalışma süresi 3 yıldan fazla olan bir işçi sağlık sebebiyle kesintisiz 8 haftalık ihbar süresine ilaveten 6 haftayı aşan (toplam 14 hafta) süreyle devamsızlık yaparsa iş akdi işverence feshedilebilir.


ZORUNLU AŞI VE PCR TESTİNİN YASAL DAYANAĞI NEDİR?

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (p) alt bendinde, “İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli” “tehlike” olarak nitelendiriliyor.

Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı, COVID – 19’u salgın olarak nitelendirdiği için kanunda tanımlanan “çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli olan tehlike” ortaya çıkmış kabul ediliyor.

Bu durumda 6331 Sayılı Kanun’un “işverenin yükümlülüğünü” düzenleyen 4. maddesi devreye giriyor. Dördüncü madde, işvereni, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamak amacıyla her türlü tedbiri almakla yükümlü kılıyor.

İşveren bu amaçla öncelikle risk değerlendirmesi yapmak zorunda. Kanunda “Risk değerlendirmesi” şöyle tanımlanıyor: “İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar…”


KANUN İŞVEREN VE İŞÇİYİ YÜKÜMLÜ TUTUYOR

Yine Kanunun 4. maddesi uyarınca işveren, işyerinde alınan “iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izleme, denetleme ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlamakla” yükümlü tutuluyor.

6331 Sayılı Kanun’un 19. maddesinde ise “Çalışanlar, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlüdür” deniliyor.

Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu, COVID – 19’a karşı en etkili önlem olarak aşıların tamamlanması, aşılarını tamamlamayanların da olası bir hastalık durumunda işyerinde çalışan diğer kişilere virüs bulaştırmasını önlemek için PCR testi yapılması gerektiğini belirtiyor. Kanun işvereni işyerinde bu önlemleri almakla, işçileri de önlemlere uymakla yükümlü kılıyor.
 

AŞISI TAMAMLANMAYANLARIN PCR TESTİ VERMEMESİNİN YAPTIRIMI VAR MI?

İş hukuku uzmanları, işyerlerinde zorunlu aşı veya PCR testi uygulamasının yasal dayanağını İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 4857 Sayılı İş Kanunu’nun oluşturduğu, işverenin, tedbirlere uymayan işçiyi “geçerli fesih” yaparak tazminatını ödemek suretiyle işten çıkartabileceği konusunda hemfikir.

Yaptırım konusunda bir noktada ayrışıyorlar. Bazı uzmanlar, aşısını tamamlamamış işçinin işyerinde diğer çalışanlara virüs bulaştırması halinde işverenin haklı fesih yaparak kıdem tazminatı ödemeden de işten çıkartabileceğini savunuyor. Hatta daha da ileri giderek, bu işçi yüzünden işyerinde karantina tedbirleri uygulanması halinde iş kaybı ortaya çıkacağı için işçiden tazminat talep etme hakkı doğacağını da iddia ediyorlar.


PCR ÜCRETİ İŞÇİDEN İSTENEMEZ

6331 Sayılı Kanun’a göre, işveren iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz. PCR testinin ücretli hale gelmesi durumunda maliyetin işverence karşılanması gerekir.

İş hukuku uzmanları, kanunun bu hükmünden yola çıkarak, PCR testi yaptırdığı için işe gelemediği saatlerde işçinin ücretinden kesinti yapılamayacağını savunuyor.

HaberTürk