7 Ay kadar önce, dostum olan bir meslek mensubunun önerisi üzerine hazırladığım, 21.12.2020 tarihli DÜNYA gazetesinde “Meslek Mensuplarının Kabulleri Azaldı” başlıklı bir makalem yayınlanmıştı. Söz konusu makalede meslek mensuplarının (SMMM-YMM’lerin) ücretlerini mükelleften de alsalar hizmeti Hazine ve Maliye Bakanlığı’na verdikleri, poşet beyannamesi gibi görev tanımına girmeyen işlemler ile uğraştıkları, sık sık çıkarılan vergi afları ile hem iş yüklerinin artırıldığı hem de itibarsızlaştırıldıkları, arabuluculuk haklarını alamadıkları, COVID-19 döneminde doktorlardan sonra yaşamlarını yitiren ikinci meslek grubu oldukları, gibi konulardan söz ettikten sonra MASAK’ın “Meslek Mensupları ile İlgili Sektör Raporu”nu gündeme taşımış, raporda bize göre en çarpıcı bölüm olan SMMM ve YMM’lerin (5549 sayılı Kanun kapsamında) kimlik tespiti ve şüpheli işlem bildirimi yükümlülüklerinin başladığı konusuna dikkat çekmiştik.

Aradan geçen süre içinde ne meslek örgütünce ne de ilgili kamu otoritelerince herhangi bir işlem yapılmazken, 13 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazete, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 529 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Tebliğ ile bomba patlatıldı ve meslek mensuplarına 01.08.2021 tarihinden itibaren “şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü” getirildi. Söz konusu tebliğ ile ülkemizinde üyesi bulunduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, Vergi Amaçlarına Yönelik Şeffaflık ve Bilgi Değişimi Küresel Forumu gereği oluşturulan uluslararası asgari standartlara atıfta bulunularak, kara para ve vergi kaçakçılığı önlenmesi için şüpheli işlem bildirim formunun verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu tebliğ ile bildirimin nasıl yapılacağı kim tarafından yapılacağı gibi birçok konular netleştirilmiş olup resmî gazetede yayınlanmıştır.

OECD’nin tahminine göre Türkiye de kayıt dışı ekonomi GSYH’nin kabaca üçte biri oranında ki, bu yılda 250 milyar dolara tekabül etmektedir. Bunların bir bölümü vergi dışı kalmış kazançlardan bir bölümü de kara para denilen yasa dışı, vergi dışı ve GSYH dışı kazançlardan oluşmaktadır.

Resmi verilere baktığımızda da Türkiye’nin GSYH’sı 2013 yılında 951 milyar dolar, kişi başına ortalama yıllık geliri ise 12 bin 480 dolardır. Bugün ise GSYH yaklaşık 750 milyar dolar, kişi başına gelir ise yaklaşık 9 bin dolar civarındadır. Yani gelirlerimiz de son yedi yılda yüzde 30’a yakın bir gerileme görülmektedir. (1)
 

Üzülerek sözlemek gerekir ise son birkaç yıl verileri hariç olmak üzere; (en son 2019 yılı verilerine göre) Türkiye’nin GSYH’nin % 30’u gayri resmi kazançlardan oluşmaktadır.

Ayrıca ekonomik verilerin açıklanmasına bağlı olarak söz konusu oranında da artmış olması beklenen ve öngörülen bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Çözüm tabiki kayıtdışılıkla mücadele ve gayriresmi kazançların resmileştirilmesi…

Buna hiçbir meslek mensubunun itirazı olamaz yok da zaten!!!

Ama nasıl olacak bu sistem nasıl çalışacak meslek mensupları ajanlık görevini nasıl yapacak, ya da ajanlık görevini yapınca kayıtdışılık sona erecek mi?

Yoksa OECD’yi mutlu etmek, bak bizde bir şeyler yapıyoruz diye göstermek ve demek için meslek mensuplarına getirilen yeni bir angarya mı?

İnanın bana meslek mensupları kendi gayretleri ile, 2019 yılı verilerine göre %30 olan kayıtdışılığı bitirmek için, azaltmak için ellerinden geleni yapmaya hazırlar, hemde bunun kendi görev tanımlarına dahil olmadığını bile bile. Ancak bu davranışın öncelikle siyasi irade ve sonrasında toplumun tüm bireylerince kabul edilip desteklenmesi gerekir ki, istenilen, beklenilen sonuç elde edilsin ve kayıt dışılıkla mücadele anlamlı hale gelsin.

Aksi takdirde ne meslek mensuplarında ne toplumda bir inanç ve istek kalmayacaktır.

Sonra yeniden sil baştan, başta ÖTV olmak üzere dolaylı vergileri artırmaya devam edeceğiz.

Hemde zaten oranlarının çok yüksek olduğunu bile bile.

Hemde vergilendirmede adaleti bozduğunu bile bile Çünkü başka çaremiz kalmadı.

Devlet vergi toplayamıyor.

Ne dersiniz vergide reformun zamanı gelmedi mi?

-----

(1) Mahfi Eğilmez, “ Veriler Kötüyse Piyasa Nasıl Böyle Canlı Olabiliyor” kişisel bloğu


Dünya | Yılmaz SEZER