Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Dr. Nureddin NEBATİ Bey’in açıkladığı “KDV’de sadeleştirme” çalışmaları kapsamında iş dünyası ve STK’larla yapılan görüşmeler sonrasında temel gıda maddeleri başta olmak üzere çok sayıda mal ve hizmetin KDV oranında indirime gidildi. Tabi konu KDV oran indirimi olunca biz de dahil olmak üzere hemen herkes bu indirimlerin fiyatlara yansıtılıp yansıtılamayacağı konusuna odaklandı.

İşin enteresan tarafı, kısa bir süre sonra olay sadece odaklanma ile kalmadı, Hazine ve Maliye ile Ticaret Bakanlıkları bu konu ile sınırlı olmak üzere belirlenen sektörlerde saha denetimlerine başladı. Şu an itibariyle Vergi Denetim Kurulu ve Gelir İdaresi Başkanlığı Vergi Dairesi Başkanlıkları hala sahada ve denetimlere yoğun bir şekilde devam ediyorlar.

Maliye’nin bu konuda saha denetimi yapması doğru mu?

Yapılan KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığı konusu oldukça önemli! Devlet bu indirimlerle ciddi tutarlarda KDV alacağından vazgeçiyor, haklı olarak da bu tutarların fiyatlarda yapılacak indirimlerle doğrudan vatandaşlara yansıtılmasını bekliyor. Dolayısıyla, bunun denetimini yapması da son derece doğal.


Peki, KDV oran indirimi hangi soruna neden oldu!

KDV oran indirimi, sattıkları ürünlerin KDV’si indirilen ancak girdi KDV’leri düşürülmeyen mükelleflerde devir KDV sorununa neden oluyor. Bunlar satışları üzerinden hesaplanan KDV’lerin indirilmesi nedeniyle devamlı olarak devir KDV sorunu ile karşı karşıya bulunuyorlar. Bu da günden güne artan devir KDV kaynaklı finansman sorununa (yüküne) neden oluyor ve önlem alınmazsa bundan sonra da olmaya devam edecek!


Devir KDV yeni değil, 37 yıllık bir sorun!

1985 yılından itibaren masum bir şekilde başlayan devir KDV sorunu, nakit ve mahsup şeklinde KDV iadeleri yapılmasına rağmen, günden güne artarak kartopu gibi büyümeye devam ediyor. Yani, devir KDV yeni bir sorun değil, tutar bir kenara bırakıldığında yaklaşık 37 yıllık bir konu!

Devir KDV düzenlemesi, başlangıçta öngörülmemiş olmasına rağmen, şu an vergi mükelleflerinin devleti finanse ettiği bir yapıya dönüşmüş bulunuyor. Devir KDV’nin yarattığı finansman yükünü artık sektörler taşıyamıyor. Gerçekten taşınır gibi de değil, özellikle bazı mükellefler açısından kangren haline gelmiş durumda.

Çoğu işletmenin, işletme sermayesi olarak kullanacağı tutarlar, devir KDV’de bulunuyor.


Devir KDV sorunu “kartopu” gibi büyümeye devam ediyor!

2018 yılında yaklaşık 145 Milyar TL olan devir KDV tutarında, pandeminin yarattığı olumsuzluklar ve sonrasında yapılan KDV oran indirimlerinin de yarattığı etkiyle büyük bir artış oldu! Şu an itibariyle yaklaşık 350 Milyar TL civarında toplam devir KDV var. Yani, oldukça yüksek bir tutar. Hemen her dönem devir KDV tutarının çeşitli yöntemlerle tasfiye edilmesi gündeme geliyor, sektörler ve ilgili STK’lar devamlı olarak bunun iadesini talep ediyorlar. Bu talepler şu an için de geçerli, hemen herkes bu devir KDV sorununun çözümlenmesini istiyor ve bekliyor.

Mevcut ekonomik ortam ve hazinenin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında, devir KDV sorunu kısa ve orta vadede pek çözülecek gibi de durmuyor.


Yıllık KDV iade düzenlemesi bu sorunu çözmüyor mu? 

Şimdi diyeceksiniz ki, KDV oranı indirilen mal ve hizmetlerle ilgili olarak yüklenilip indirilemeyen KDV’lerin, cari yılı içinde mahsuben, izleyen yılda ise hem nakden hem de mahsuben iadesi söz konusu (KDVK, Mad. 29/2).


Peki, bu iade düzenlemesi sorunu çözmüyor mu?

Hemen cevap verelim, hayır çözmüyor. Sattıkları mal ve hizmetlerin KDV oranı indirilen mükelleflerde günden güne artan bir devir KDV sorunu ortaya çıkıyor. Bunlar, yüklendikleri KDV’yi, KDV oran indiriminin bir sonucu olarak hesaplanan KDV’nin azlığı nedeniyle indirim konusu yapamıyorlar. Nakit olarak ödedikleri ancak indirim konusu yapamadıkları KDV’yi yine nakit olarak iade alabilmek için bir sonraki yılı beklemek zorunda kalıyorlar. Enflasyon oranı dikkate alındığında, bir sonraki yılda yapılan nakit iadenin de bir önemi kalmıyor.


Peki, bu konuda ne yapılmalı?

KDV oranı indirilen mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle yüklenilip indirim konusu yapılamayan KDV’lerin, cari yılda da mükelleflere nakden iadesine imkan sağlanmalı. Yani, KDV oranı indirilen mal ve hizmetlerle ilgili nakit KDV iadeleri, bir sonraki yıl beklenmeden, teslim ve hizmet işlemlerinin gerçekleştiği cari yılda da aylık vergilendirme dönemleri itibariyle yapılmalı!


Cari yılda aylık nakden KDV iadesi yapılabilir mi?

Evet, KDV oranı indirilen mal ve hizmetlerle ilgili yüklenilip indirim konusu yapılamayan KDV’ler, cari yılda aylık dönemler itibariyle nakden iade edilebilir.


Aylık nakden iade için Kanun değişikliği gerekir mi?

Hayır, bunun için bir Kanun değişikliği yapılmasına gerek bulunmuyor. KDV Kanununda yer alan bir düzenleme buna imkan veriyor!

Hazine ve Maliye Bakanlığı, KDV oranı indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup indirilemeyen ve tutarı Cumhurbaşkanı tarafından tespit edilen sınırı aşan mahsuben iade edilmeyen verginin cari yılı içinde nakden iadesiyle ilgili sektörler, mal ve hizmet grupları ve dönemleri belirlemeye yetkili bulunuyor (KDVK., Mad. 29/2).

Yani, cari yılda nakden KDV iadesi için Kanun değişikliği yapılmasına gerek bulunmuyor, bunun için Maliye’nin bir Tebliğ çıkarması ve yetkisini sektörler, mal ve hizmet grupları itibariyle kullanması yeterli bulunuyor!


Peki, Maliye bu yetkisini hiç kullandı mı?

Evet, Maliye bu yetkisini üç kez kullandı: Birincisi, indirimli orana tabi konut teslimleri, ikincisi ise, 2007/13033 sayılı Kararnamenin eki (II) sayılı listenin (B) bölümünün 28 ve 29.  sıraları kapsamındaki malların teslimi, üçüncüsü ise, yine 2007/13033 sayılı Kararnamenin eki (II) sayılı listenin (B) bölümünün 31. sırası kapsamındaki malların teslimi.

Maliye bu işlemlerden doğan KDV iadelerinin, yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle talep edilmesi kaydıyla nakden yapılmasını uygun görmüş bulunuyor.


Özellikle temel gıda teslimlerinde cari yılda aylık nakit iade şart!

Tabi, KDV oranı indirilen tüm mal teslimi ve hizmet ifalarında cari yılda aylık dönemler halinde nakden KDV iadesi yapılmalı. Bunda hemen herkes hemfikir durumda. Ancak, buna merkezi bütçe imkanları gözönünde bulundurularak karar verilmeli.

Bize göre, bu konuda ilk öncelik, temel gıda maddesi teslimi ve satışında bulunan mükelleflere verilmeli, bu mükelleflerin söz konusu satışları nedeniyle yüklenip indirim konusu yapamadıkları KDV’ler, cari yılda aylık dönemler halinde nakden iade edilmeli.

Bu şekilde, KDV oran indirimlerinin, satış fiyatlarına daha kolay yansıyacağını düşünüyoruz.

Dünya  | Abdullah TOLU