Ekonomi literatüründe kriz anları ve etki süreleri, (tarif edebilmesi adına) iktisatçılar tarafından grafiklerde, alfabetik harflerle ifade edilmektedir. Bu anlamda krizler dört tipe ayrılmaktadır. “V”, “U”, “L” ve “W”. İktisatçılar krizi tarif ederlerken;

İyimserler “V” diye düşünürler; Bu tip krizlerde ani bir iç ve dış şokla hızla resesyona giren ekonomi dibi gördükten sonra basılan paralar ve verilen teşviklerin etkisiyle hızlı bir toparlanma sürecine girer. Normale dönüş yani kriz öncesi seviyeye geri gelme süreci 6 ay ile 12 ay içerisinde gerçekleşir. Örnek olarak Türkiye’nin girdiği 2001 ve 2009 krizleri verilebilir.

İhtiyatlı olanlar "U" düşünürler; Çoğunlukla cari açık ve bütçe açıklarının neden olduğu krizlerdir. Ekonomi dibi gördükten sonra hemen toparlanmak yerine bir süre daha dipte kalacak, sonra toparlanma başlayacaktır. Başka bir deyişle; reel ekonomi ve finansal piyasalarda sert düşüşün ardından toparlanmanın, uzun bir zamana yayılacağı, dipte en az birkaç çeyreğin geçmesinin ardından gerçekleşeceği beklentilerini yansıtmaktadır. Krizin başlamasından 1,5 – 2 sene sonra toparlanma dönemi başlar. Örnek olarak ABD’nin 1929 buhranı sonrası durumu verilebilir.

Çok kötümser olanlar "L" düşünürler; İç veya dıştan gelen bir şokla en dip noktaya ulaşan ekonomi  (L Harfinin dikey kısmı),yıllarca dip noktasına paralel bir şekilde devam eder. (L Harfinin yatay kısmı yani uzun vadeli durgunluk).Sıfır ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalınır. Bu tip krizlere, enflasyon, işsizlik ve jeopolitik riskler sebep olur. Sonunda yabancı sermaye kaçışları, reel sektör daralmaları ve uzun süreli resesyon yaşanır. Kriz tiplerinin içinde en öldürücü olanı da budur. Firma iflasları ve işsizlik çoğalır. Toplumda ekonomiye olan güven hızla azalır. Bu krize örnek olarak Japonya’nın 1991 krizi verilebilir.

Ekonominin çift dip yapması bekleyenler "W" olarak düşünürler; Kapitalist ekonominin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan sebeplerle oluşur. Ekonominin çift dip yapması beklenir. Bir ekonominin önce resesyonu yaşaması, daha sonra resesyondan çıkıp, kısa bir süre büyüme kaydettikten sonra tam bir iyileşme oluşmadan yeniden resesyona girmesidir. Bu nedenle ekonomik büyümenin grafiksel gösterimi W harfine benzetilmektedir. Avrupa Birliği bölgesinin küresel kriz sonrası, 2008 ve 2012 yılları örnek olarak gösterilebilir.

Son dönemde dünyaca ünlü ekonomist Nouriel Roubini; reel ekonomi ve finansal piyasalarda sert düşüşün ardından yeniden bir çıkış beklenmemesinin kendisini şaşırtmayacağını söyleyerek "I"  tipi olabilecek en kötümser tanımı yaptı.
 

 “K DALGASI”

Nikolai Dmitrievich Kondratieff; Stalin döneminde idama mahkum edilen önemli bir Rus iktisatçısı. "Kondratiev Döngüleri" olarak bilinen ekonomik döngüler teorisinin kurucusudur. Teorinin özü; “kısa ve orta vadeli ekonomik döngülerle birlikte” yaklaşık 45-55 yıl süren ekonomik döngülerin olmasıdır. “K dalgası” adı verilen bu analizine göre uluslararası piyasalar yaklaşık 54 yıllık zaman dilimleri sonunda yükselme ve durağanlaşma dönemlerine giriyor.

Kondratiev’ in dört mevsimi
Geniş çaplı iktisadi hareket yaratacak bir icadın çıkışı Kondratiev (K) dalgasının ilk evresini başlatır.

İlk Evre Ekonomik büyüme. Yapılan icatlar ve keşifler tanıtılır. (Bahar ve çiçekler açıyor) Örneğin;19 yüzyılın başlarında trenin icadıyla ekonomik büyüme dönemine girilmiş üretim yerel (bir şehir veya kasabaya) yapılırken ulaşımın hızlanması diğer şehir ve kasabalara satmak içinde üretim yapılmasını sağlamıştır.(Liberalizm yerleşmeye başlar)

İkinci Evre Ekonomide Zirve. Birinci evredeki (Bahar mevsimindeki) icadın etkisinin yarattığı olumlu beklentiler üretimde alanında kendini her alanda gösterir ve zirve yaşanır. Ancak bu dönemde yeni icatlar değil iyileştirmeler görünür. Kapitalist kuralların; kapital/finans egemenliğin ortaya çıkardığı hegomonik güç kontrol altında tuttuğu ekonomik rantı korumak ve sürdürmek için askeri harcamaları arttırma yoluna gider.(Çünkü yaz mevsimidir ve ağaçlar meyve vermektedir.)

Üçüncü Evre– Düşüş. Ekonominin aşırı ısınması, pazarın doyma noktasında olması sebebiyle rekabet tam anlamıyla kızışmış ve kârlılık azalır fiyatlar düşer, sermaye finans kesimine kayar. Ancak bu seferde aşırı finansallaşma faiz oranlarını düşürür. Kârlılık için girilen riskli ve spekülatif yarımlar varlık balonlarının oluşmasına sebebiyet verir. Balonların patlaması sistemi krize sokarak kilitler. (Sonbahar/Yaprak dökülmesi)

Dördüncü, (Son) Evre – Depresyon. GSYİH da durma noktasına gelen bir yavaşlama görünmeye başlar. Faiz oranları çok düşük seviyelerde olmasına rağmen kredi talebi en düşük değerindedir. Enflasyon düşmüştür ama mal ve hizmetlere olan talep çok azdır. Ekonomik hareketlilikte resesyon yaşanmakta sistemi kurtarmak için yeni bir icat gerekmektedir. Bu, ekonomik döngünün en kötü aşamasıdır.  (Kış dönemi yaşanmaktadır).
 

Kondratieff Dalgaları ve Endüstriyel Gelişim   

1792 - 1825

33 yıl

İlk Kondratieff Dalgası

Büyüme

Demir, buhar gücü, tekstil makineleri

1825 – 1847

22 yıl

Küçülme

1847 - 1873

26 yıl

İkinci Kondratieff Dalgası

Büyüme

Tren rayları, buharlı gemiler, telgraf, kömür, gaz

1873 – 1893

20 yıl

Küçülme

1893 - 1913

20 yıl

Üçüncü Kondratieff Dalgası

Büyüme

Çelik yapımı, petrol, elektrik gücü, içten yanmalı motor, telefon, kimyasal boyalar

1913 - 1939

26 yıl

Küçülme

1939 - 1974

35 yıl

Dördüncü Kondratieff Dalgası

Büyüme

Kimyasal lifler, İlaç, TV, bilgisayarlar, transistörler, entegre devreler

1974 – 2000*

26 yıl

Küçülme

2000 – 2025*

25 yıl

Beşinci Kondratieff Dalgası

Büyüme

Internet, genetik mühendisliği, PC, cep telefonları, coğrafi bilgi sistemleri

2025 – 2050*

25 yıl

Küçülme

Son Kondratiev dalgasının neresindeyiz ve gelecek beklentisi nedir?

Birçok saygın iktisatçı, dördüncü evre yani kış döngüsünün 2000'de gerçekten başladığını kabul etmektedir. (En azından birazdan detayına değineceğim bir takım olaylar böyle bir olası duruma işaret ediyor gibi gözüküyor.

Dünya finans sisteminde 2000’li yıllarda sonra, küresel baz da para yönetiminden sorumlu olanlar örneğin ABD Merkez Bankası FED, Avrupa Merkez Bankası (ECB) faiz oranlarını neredeyse sıfır seviyelerine indirerek likidite bolluğu yaşanmasına yardımcı oldu. Fakat ne yazık ki çoğu ülkede bu paralar emlak sektörü ve finansal piyasalarda balonların şişmesinden başka bir işe yaramadı. Nihayetinde öncelikle ABD de emlak balonunun patlamasına sebebiyet verdi ve küresel ölçekte bir krize girildi. Gelişmiş olarak kabul edilen ülkelerde enflasyon 1-2 seviyelerinde ve bazıları enflasyon yaratmak için her şeyi yapıyorlar. Toplam talepteki yetersizlik enflasyonun yükselmesine engel oluyor. Tüm ekonomilerde işsizlik çok yüksek seyrediyor. İşsizliğin düşük olduğu ülkelerde ise yeni istihdam yarı zamanlı, geçici veya esnek çalışma üzerinden sağlanıyor.

Kondratiev’in dalga teorisi göre piyasalarda meydana gelen bu tür yüksek dalgalanmalardan sonra kural olarak büyük toplumsal ayaklanmalar (devrimler, savaşlar) eşlik eder. Bugün dünyada bu tür olayları haber bültenlerinde görüyoruz.

Bu döngülerin aşağı dalgalarında ise, tarımın uzun süreli depresyona girdiği görülmektedir.
 

Endüstri 4.0 diye ifade edilen teknolojik gelişmeler baharı getirir mi?

Yukarıda da tren hadisesinde de ifade edildiği üzere her büyük döngünün öncesinde  (yani baharın gelmesinden önce) bilimsel keşif, teknik buluş, üretim veya sosyal alanlarda değişimler gerçekleşir.

Endüstri 4.0 (4. Endüstri Devrimi) i iddialı bir sloganla hayatımıza girdi. Ancak büyük resme baktığımızda ortada büyük bir icat yok gibi duruyor. Yapay zekâ ve üç boyutlu yazıcı büyük bir çözüm gibi duruyor. Ancak etkilerinin yapıcı mı? Yıkıcı mı? Olacağı netlik kazanmış gibi değil. Herkes yapay zekânın istihdam üzerinde negatif bir etki yaratmasından korkuyor.
 

Giderek hızlanan kapitalizmde sermayedarlar eskisine göre artık daha kısa sürede getiri elde etmek istediğinden sistem günü kurtaracak küçük inovasyonlar üreten kısır bir döngüye girmiş durumda.

Maalesef büyük sermaye sahipleri artık eskisine göre sabırlı değil. Yatırımlarından kısa sürede getiri bekliyorlar. Bu da üretimin küçük inovasyonlar yaratarak büyümeye çalışmasına bir kış döngüsüne girmesine sebebiyet veriyor.( Her yıl 5, 5s, 6, 6s, 7, 7s diye aynı modelin çeşitli renkleri üretilmesini hatırlatmaya gerek yok sanırım).

Belki blockchain teknolojisi beklenen bu devrim, beklenen döngüyü getirebilir. Ancak diğer taraftan baktığımıza çabuk ve yüksek getiri bekleyen küçük birikimler de hala bitcoin sanal (para?/emtia ?)  gibi finansal balonları şişirmeye devam ediyor. Bu yüzden de ilkbahar bir türlü gelemiyor…
 

Sonuç:

Mevcut sistemin bir veya birkaç dalgada tıkandığı kesin. Düşünülmesi gereken sistemin tıkanması durumunda hegemonyanın devrinin dahi söz konusu olabildiği. Bazı çevrelerde ABD’nin hegemonyasının Çin’e devri tartışılmaya başladı bile. Peki, böyle bir senaryo gerçekten doğru olabilir mi? Böyle bir durumda yerine geçecek ülke gerçekten Çin mi?

Sözün özü; özellikle bugün yaşanan ve değinmek istemediğimiz korona virüs pandemisi sebebiyle ekonomiler resesyona sürüklenirken çıkış süreci “V” ya da ”U” değil de yaşanan gelir eşitsizliği nedeniyle “K” tipi olacak gibi görünüyor. ”K” nın yukarı çıkan çizgisinin zenginlerin daha da zenginleşeceğini, aşağı inen çizgi fakirlerin daha da fakirleşeceğini sembolize ettiği görüşü ağırlık kazanıyor

       “En azından durum gelişmekte ülkeler için böyle olacak gibi görünüyor.”

Faydalı olması ümidiyle…

                                                                                                                                       

Özkan Çinar
Smmm/SPK Denetçisi             
Yönetim Danışmanı/Eğitmen