Daha önce Beşiktaş, Kadıköy, Esenler belediyelerinin öğrencilere tablet, bilgisayar, televizyon kampanyalarını aktarmıştım. İstanbul'da Kartal Belediyesi ile Antalya'da Muratpaşa Belediyesi'nin de kampanya başlattığını öğrendim. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, www.komsumeclisi.com adresindeki internet sitesi üzerinden başlattıkları kampanyada hayırseverlerden topladıkları yardımları ihtiyaç sahiplerine tablet olarak ulaştırmaya başladıklarını söyledi..

Bize mesaj göndererek öğrencilere destek olmak istediklerini söyleyen okuyucu ve izleyicilerimiz de yerel yönetimler üzerinden desteklerini ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırabilirler. Ha gayret! Geleceğimizin teminatı olan çocuklara eğitim uzaktan olsa da destek yakından olsun!

Bu yılın başından itibaren bütün dünyayı etkileyen Covid-19 virüsü, insanların çoğunlukla evlerinde kalarak kendilerini izole etmeleri zorunluluğu karşısında “Evde oturacağız ama harcamalarımızı kim finanse edecek” sorularına yanıt arandığı bir süreç olarak halen devam etmektedir.

Devlet kavramının da sıkça tartışıldığı ve özellikle “sosyal devlet” uygulamalarının bizim gibi birkaç ülke dışında yoğun uygulandığı bir süreci yaşıyoruz. Pandemiden önce biri bize, “İngiliz hükümeti özel sektörde çalışanların maaşlarının 2.500 poundu aşmamak üzere yüzde 80'ini ödeyecek” dese güler geçerdik. Keza Amerika'nın işyerlerine karşılıksız onar bin dolar verebileceği de hiç aklımıza gelmezdi.

Batı ile karşılaştırıldığında, Türkiye'de nicelik ve nitelik olarak sistemli bir sosyal devlet anlayışına gecikmeli olarak geçilmiştir. Batıda işçi sınıfı ve demokratikleşme hareketleriyle ortaya çıkan sosyal devlet anlayışı, Türkiye'de merkezi hükümetin planlamaları çerçevesinde uygulama olanağı bulmuştur. Türkiye'de sosyal devlet anlayışına ilk 1961 Anayasası'nda daha sonra da 1982 Anayasası'nda yer verilmiştir. Sosyal devlet anlayışına gecikmeli olarak geçilmesinde, ekonomik büyümenin öncelikli amaç olarak kabul edilmesi, örgütlenme kültürünün zayıflığı, kadercilik, aile içi ve toplumsal dayanışma ile muhtaçlara sahip çıkılması gibi nedenler etkili olmuştur.
 

DEĞİŞİM DEĞİL DEVRİM…

Geçmişin otoriter devlet anlayışı yerini, hizmet üreten, vatandaşlarına modern ve çağdaş yaşama koşulları sunan, iş olanakları yaratan, toplumsal barışa öncelik veren, toplumun yarın endişesini ortadan kaldıran, kişinin temel hak ve özgürlüklerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışan devlet anlayışına bırakmıştır.

Devlet, ailenin korunmasından, kişinin eğitimine, iş bulmasından, sağlığına, konutuna kadar, kimi alanlarda geniş görevler yüklenmiştir.

Anayasamızda Cumhuriyet'in niteliklerini belirleyen 2. maddede “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” tanımı yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararlarında “sosyal devletten” ne anlamak gerektiğine ilişkin olarak birçok görüş ortaya koymuştur:

“… Sosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde gerçekleştiren ve güvence altına alan, toplumsal gerekleri toplum yararını gözeten kişi ve toplum yararı arasında denge kuran toplumsal dayanışmayı en üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti sağlayan, çalışma hayatının gelişmesi için önlemler alarak çalışanları koruyan, sosyal güvenlik sorunlarını çözmeyi, ülkenin kalkınmasıyla birlikte ulusal gelirin sosyal katmanlar arasında adaletli biçimde dağıtılmasını amaç edinmiş devlettir.

(AYMK 09.07.2009 günlü, E.2007/31, K.2009/109).
 

Türk işi sosyal devlet!

Pandemi sürecinde Anayasa'da ve Anayasa Mahkemesi kararlarında ifadesini bulan “sosyal devlet” olarak neler yaptık?  Dünyada pandemi sürecinde vatandaşlarına Iban numarası vererek para isteyen üç ülkeden birisi olduk. “Biz Bize Yeteriz Türkiyem” kampanyasında aşağıda yer alan tabloda da görüldüğü üzere 7 Eylül 2020 tarihi itibariyle 1 milyar 824 milyon 572 bin lira topladık. Biz bize yetemiyoruz sonucuna ulaştık.

İşsizlik Sigortası Fonu, yüzde 1 işçi, yüzde 2 işveren ve yüzde 1'i devlet tarafından ödenen primlerden oluşan bir fon olmasına ve kuruluş amacı farklı olmasına rağmen; bu dönemde çalışanların sorunlarını çözmek için kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir. Tabloda yer alan kısa çalışma ödeneğinden faydalanan çalışan sayısı, ücretsiz izine çıkartılanların sayısı ve işini kaybettiği için işsizlik maaşı alanların sayısı 6.291.776'ya ulaşmıştır. Bu insanlara bugüne kadar ödenen toplam tutar dikkate alındığında; en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıkları çok net görülmektedir. Kayıt dışı çalıştırılan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan yaklaşık 9 milyon çalışanın durumu daha da vahim. Sosyal devlet bu 9 milyon kişi için ne yaptı?

Kış geliyor. İşsizler, iş yapamayan esnaf, sanatkar ve turizmci için bir yardım planınız var mı? Herkes başının çaresine mi baksın?

Ülkemizde okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18.241.881 öğrenci 2020-2021 yılı eğitim dönemine sınırlı sınıflar dışında, uzaktan eğitim yolu ile de olsa başladı. Eğitimin başlaması ile beraber yaşananlar bizim yüzümüzü kızartıyor, ama ülkeyi yönetenler çok rahat. Öğrencilerin bilgisayarı yok, interneti yok, EBA'nız çalışmıyor. Okula gelen öğrenciye ücretsiz maske veremiyorsunuz. Sahi arkadaş, bu temel sorunların çözümünde ortada yoksunuz. Siz ne iş yaparsınız? Sosyal devletin ruhuna el-Fatiha'yı hepimize okuttunuz. Devletin sosyal devlet olma vasfı kaybolursa; mükellef vergiye direniş gösterir, haberiniz olsun.

Şeyh Edebali, Osman Gazi'ye ne demişti: “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.”

Sözcü | Nedim TÜRKMEN