Kara kedi tekerlemesi vardır, çocukluğunuzdan hatırlarsınız: “Komşu komşu, hu hu! Oğlun geldi mi? Geldi.” diye başlayıp, “Dağ nerede? Yandı, bitti.” diye sona erer. Son günlerde yaşadıklarımız da bana bu tekerlemeyi hatırlattı. Amacım sizlere yangınları hatırlatmak değil, ama birçok neden sonucu ortaya çıkan bu felaketin de bir bilançosu olacak.

Bu felaketlerin bir nedenin de iklim değişikliği olduğunu varsayarsak, iklim değişikliğinden doğrudan etkilenecek sektörlerin başında tarımsal faaliyetler var desek yanlış olmaz. 2019 yılında gerçekleşen Milletlerarası İklim Değişikliği Paneli’ndeki (Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC) verilerine göre, 1961 yılından bu yana gıda tedariği (food supply) %30 oranında artmış. 2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşık 10 milyar kişi olacağı öngörüldüğünden, gıda talebinin de buna bağlı olarak %50 artacağı hesaplanmakta. Bu verilere bakınca “Buna tarımsal üretim mi dayanır, kaynak mı bulunur?” diye insanın sorası geliyor.

Siz sormadan ben hemen rotamı finansal tablolardaki tarımsal faaliyetlere çeviriyorum. Bana kaynak olacak bilgi, TMS 41 Tarımsal Faaliyetler Standardı. Adına bakıp da bu standardın sadece tarlada üretim faaliyetleriyle sınırlı kaldığını düşünmeyin. Tarımsal faaliyet, geniş kapsamlı bir faaliyet grubunu kapsar. Hayvan yetiştiriciliği, ormancılık, meyve bahçesi ve fidan ekiciliği, su ürünleri yetiştiriciliği (balık çiftçiliği dahil) gibi saymakla bitmez, tüm faaliyetleri barındırır.

Ancak son yıllarda aradan bir kaçak oldu, o da “taşıyıcı bitkiler (bearer plants)”. Bu grup topyekûn sabit kıymetler grubuna iltica etti. Buna dayanamayan “hasattan sonra işlenme sonucu ortaya çıkan ürünlerin” bir kısmı stoklara, bir kısmı ise sabit kıymetlere gitti. Neyse ki “canlı varlıklar” ve “tarımsal ürünler” hala bu standartta yaşamaya devam ediyor.

Size filmin sonunu söyledim ama karakterleri tanıtmadım, değil mi? Önce “canlı varlıklarla - biological assets” başlayayım: Yaşayan hayvan olur, bitki olur; siz deyin koyun, keçi; ben diyeyim meyve ağaçları, üzüm asmaları, kerestelik ağaçlar… Tarımsal ürün - agricultural produce ise işletmenin canlı varlıklarının hasadı yapılmış ürünüdür. Örneğin, yün, süt, toplanmış meyve, üzüm, kütük gibi.

Bir sonraki adım ise “hasattan sonra işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünlerdir”. Örneğin sizin koyun canlı varlık, yün ise tarımsal ürün olarak sınıflandırılırken; yünden elde edilen iplik hasattan sonra işlenme sonucu ortaya çıkan ürün olarak sınıflanır. Neden mi tüm bunları söylüyorum? Çünkü koyun ve koyundan yün kırpıldığı anda tarımsal faaliyet olarak değerlendirilip, TMS 41 standardına girerken, bir sonraki aşamada artık stok olarak değerlendirilecektir ve TMS 2’nin konusu olacaklardır. Keza benzer durum benim üzüm asmalarım içinde geçerlidir. Şaraba giden yolda ne badireler atlatacak, ne muhasebe standartlarından geçeceklerdir.

Sizin koyun ve yününüz, benim ise asmalarım ve topladığım üzümler, ilk muhasebeleştirildikleri tarihte ve her raporlama dönemi sonunda bilançoda gerçeğe uygun değerlerinden (fair value) satış maliyetleri düşülmek suretiyle ölçülür.

“Gerçeğe uygun değeri de nereden bulacağım? Toptancı Ahmet ile anlaştığım fiyat olur mu?” diye sorarsanız, muhasebe standardının itirazı var. Gerçeğe uygun değer sözleşme fiyatlarını yansıtmayabilir; çünkü gerçeğe uygun değer, piyasa katılımcısı olan alıcı ve satıcıların işlem yapacağı cari piyasanın koşullarını yansıtır.

Finansal tablolarınızda bu varlıkları değerleme yapmaya başlamadan önce ufak bir hatırlatma yapayım. İşletme, sadece ve sadece ilgili varlığı kontrol ettiğinde, bu varlıktan ekonomik fayda elde etmesinin muhtemel olduğunda ve maliyetini güvenilir bir şekilde ölçebildiğinde canlı bir varlığı veya tarımsal bir ürünü bilançosunda muhasebeleştirebilir. Komşuyla aranızda “bu koyun kimin” husumeti varsa, yol yakınken o koyunu hiç bilançoya almayın.

Bu varlıklardaki değer artışı da, azalışı da kÂr-zarar tablosuna kaydedilecektir. Canlı varlığın ilk muhasebeleştirilmesi sırasında bir zarar doğabilir; çünkü satış maliyetleri, canlı varlığın gerçeğe uygun değerinden düşülecektir. Ancak bir buzağının doğması da canlı varlığın ilk muhasebeleştirilmesinde kazanç doğabilir.

Gel gelelim sabit kıymetlere kaçan taşıyıcı bitkilere. Benim üzüm asmalarım veya meyve ağaçları taşıyıcı bitki tanımına uyabilir ve bu durumda bu varlıklarımı sabit kıymetlere sınıflandırıp, TMS 16 Maddi Duran Varlıklar Standardı gereği maliyet veya değerleme metoduna göre muhasebeleştirmeliyim.

Bu kadar tarımsal faaliyetten bahsedip de “devlet teşviklerine” değinmemek olmaz. Tarımsal faaliyet alanına giren “koşulsuz olarak yapılan devlet teşvikleri”, söz konusu teşviklerin ancak ve ancak alacak haline gelmeleri durumunda kâr ya da zararda muhasebeleştirilir. Eğer ki “şartlı devlet teşvikleri” ise ancak devlet teşvikine ilişkin koşullar karşılandığında kâr ya da zararda muhasebeleştirilir.

Hepimize bol yeşilli günler.

Dünya | Aslı GEDİK