İhracatı artırmak için verilen teşviklerden biri de Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/1 maddesindeki ihracat ve yurtdışı faaliyetlerin binde (5) i oranındaki götürü gider indirimi idi.
Maddeyi aynen alalım.
İndirilecek Giderler, Madde 40
Safi kazancın tespit edilmesi için, aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir:
1.Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (4108 Sayılı  Kanunun 19’uncu maddesiyle eklenen hüküm Geçerlilik; 1.1.1995  Yürürlük :  2.6.1995) (İhracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık  faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu  faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsılatın binde beşini aşmamak  şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere  götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.)


Madde, bu şekilde yayımlandığı zaman, gerek ihracatçılar ve gerekse iş alemi çok sevinmiş ve hemen bu maddeden faydalanmaya başlamıştı.  Siz yukarıdaki maddeden ne anlarsınız? Ben de iş alemi gibi, ihracat ve yurtdışı faaliyetlerden elde edilen hasılatın (%5)’ini aşmamak şartıyla götürü gider ayrılabilir diye anlıyor ve başka da herhangi bir şartın olmadığını görüyor ve düşünüyorum.


Ancaak, bu uygulamaya maliye derhal bir set çekmişti. Maliye Bakanlığı yayınladığı 194 Seri No.lu GVK Tebliği’nin 5’nci bölümünde; ‘’Dolayısıyla götürü gider hesaplanabilmesi için harcama yapılmış ve işletmenin malvarlığında bir azalma meydana gelmiş olması gerekir.’’ demiş, 06.04.2010 Tarih ve B.07.1.GİB.4.16.16.01-GV-16-10-7 Sayılı Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı da böyle bir özelge vermiştir.
Sonuçta, İhracatta götürü gider uygulamasının başlaması ile birçok uyuşmazlıklar meydana gelmiş bulunmaktadır.  
1.GVK 40/1 maddesi ile 194 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğ Arasındaki Uyuşmazlık
a.Genel tebliğde; “harcamanın yapılmış ve işletmenin malvarlığında bir azalma meydana gelmiş olması” ibaresi ile götürü gider uygulaması şarta bağlanmış olup, GVK’nın 40/(1). maddesinde böyle bir şart yoktur.


b.Tebliğ açıklamaları, Kanun hükmünün Bakanlıkça yorumu olup, Kanun hükmü ve Tebliğ açıklamalarının birbiri ile uyuşmaması durumunda kanun hükmü esastır.
c.Örnek verirsek, mükellef, ihracat faaliyetleri nedeniyle döviz olarak elde ettiği hasılatın (%o5) ini götürü gider olarak hesaplayacak ve Kurum kazancında indirecektir. Ancak, Maliye ise işletmenin malvarlığında bir azalmaya sebep olmayan ve gerçekte olmayan ve belgesiz bir giderin indirilmesini kabul etmeyecektir.
d.Konuyu Maliye açısından ele alırsak, 194 sayılı tebliğe göre Maliye haklıdır ve Maliye müfettişleri de bu uygulamayı yapmak zorundadır.  Ancak, (b) bendinde açıklandığı gibi, kanun ile tebliğin birbirine aykırı olması halinde Maliye Müfettişlerinin bu tebliğe rağmen tebliğin uygulamasını değil, mükellefin uygulamasını kabul etmesi gerekir.
e.Bakanlık, götürü gider uygulaması için; harcamanın gerçekleştiği vergilendirme döneminde, ortaklardan veya personelden en az birinin yurtdışına çıkması gerektiği şeklinde bir uygulama istemektedir ki bu uygulamanın doğru olduğunu düşünüyorum.


2.Maliye İdaresi ve Danıştay Arasındaki Uyuşmazlık
Götürü gider uygulaması ile ilgili Vergi Mahkemeleri ve özellikle Danıştay kararlarının, mükellef lehine olduğu, kararların müstakar hale geldiği ve götürü gider uygulamasının mükellefin bir hakkı olduğu kabul edilmektedir.
a.31.03.2005 Tarih ve E. 2004/1293, K. 2005/529 Sayılı Danıştay 4. Daire Kararı ile 28.02.2007 Tarih ve E. 2006/2738, K. 2007/610 Sayılı Danıştay 4. Daire Kararı’nda, mükellefin ihracat hasılatının (%o5) oranındaki tutarın götürü gider olarak indirim konusu yapılabilmesi için belgesi temin edilemeyen bir harcamanın mevcut olduğunun ve bu harcamanın muhasebe kayıtlarına intikal ettiğinin ispatına gerek olmadığı belirtilmiştir.
b.Danıştay, yurtdışına yapılan ihracat nedeniyle hasılat elde etmiş olan mükellefin söz konusu tutarın (%o5) kısmının indirim konusu yapılabileceğini ve söz konusu hakkın 194 Seri No.lu gvk tebliği ile düzenlenen mal varlığında azalma şeklindeki sınırlamanın hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir.
c.Bu konuda İdare ile yargı arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır.
d.İdare hem harcamanın fiilen yapılmasını hem de buna işaret eden muhasebe kaydını aramaktadır.


 Örnekleri çoğaltabiliriz. Mesela: İstanbul 9. Vergi Mahkemesi 15.06.2012 günlü ve E:2011/2530, K:2012/1808 sayılı kararı mükellef lehinedir.  Danıştay 4. Dairesi E.2012/8339 sayılı kararıyla vergi mahkemesinin kararını onamış ve İdarenin temyiz talebini reddetmiştir.
1.Söz konusu yargı kararlarına rağmen İdarenin konuya bakış açısı değişmemiş ve müfettişlerin uygulaması aynen devam etmiştir.
2.Mükellefler olarak, ilk yapılacak olan götürü giderlerin hesaplanarak muhasebe kaydının yapılması ve kasadan (7.000) liralık belli limitler çerçevesinde veya bankalardan yurt dışına gidecek ortak ve personele havale suretiyle ihracat hasılatının (%o5) ini geçmemek üzere verilmesine dikkat etmektir.
3.Mükellef lehine onlarca vergi mahkemesi, Danıştay kararı vardır ve ayrıca DVDDGK’nun benzer bir konuda verdiği hüküm de mükellef lehinedir.
4.Özellikle, birileri Türkiye’nin ihracatının artması için birçok uygulama geliştirirken çıkarırken, Maliye idaresi ve müfettişlerinin tam tersi uygulamalar yapmaya çalışmasını, lütfen beni affedin, ülkenin ihracatını engelleme olarak düşünmekteyim.
Yasalar karşısında kimse ali kıran baş kesen değildir. Yargının onlarca kararına rağmen Maliye idaresi yetkilileri ve inceleme elemanlarının uygulaması değişmeli ve yargı kararlarına uygun hale gelmelidir.
Yasalara aykırı tebliğ çıkaranlar ve bu tebliğin yasaya aykırı olduğunu bile bile uygulamaya çalışan denetim elemanları, yarın öbür gün yargı karşısında hesap vermek zorunda kalabilir.
Konu ülkemiz ve ihracatımızdır. Kimsenin vergi kaçırmasını, hayali ihracat yapmasını istemiyoruz, ama kimsenin de yasalardaki hükümlere uygun hareket edenleri önlemeye çalışmasını hoş karşılamıyoruz.

EkoHabr | Cevdet AKÇAKOCA