İÇİNDEKİLER

ÖZET:

KELİMELER:
 

Giriş:

1- AYNI İŞLEME FARKLI MUAMELE UYGULANMASINDAN DOĞAN MÜKELLEF HAK İHLALİ 

1-2-KDV UYGULAMA GENEL TEBLİĞİ İLE VERGİ MÜKELLEFLERİ VE VERGİ SORUMLULARININ ÇATIŞMAYA YÖNELTİLMESİ

1-3-KDV UYGULAMA GENEL TEBLİĞİ İLE İADE VE MAHSUP SİSTEMİN BLOKE OLMASI


SONUÇ:

KISALTMALAR:

AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

AİHM :Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

GİB : Gelir İdaresi Başkanlığı

KDV : Katma Değer Vergisi

YMM : Yeminli Mali Müşavir

GİRİŞ:

İdari işlemlerde aynı işleme aynı muamele gerekmektedir. Bir işlemin farklı muamelelerle sonuçlanması idare açısından keyfi uygulanma sonucunu doğurur ve bu durum muhatapları açısından mağduriyetler yaşanmasına neden olabilir. İdarenin düzenleyici işlemleri kanunların sınırları çizilmiş çerçevesi içinde kalarak işlemlerin yapılması hukuki güveni sağlar. Mükelleflerin mülkiyet haklarının korunması, mükelleflerin yükümlülüklerini yerine getirme ve uygulamaların eşit dengede olması idare ile mükellef arasında güveni tesis eder. Aksi taktirde güven ve hak ihlali söz konusu olabilir. Anayasanın korumuş olduğu bir hakkın, yönetmeliklerle bu hakkın ihlal edilemeyeceği açıktır. Anayasada;herkesin kanunların önünde eşit olduğu, hiçbir zümre ve sınıfa veya mesleğe ayrıcalık tanınmayacağının açıkça belirtilmesine rağmen,kdv uygulamagenel tebliğinde anayasanın temel ilkesine aykırı olacak şekilde mükelleflere yükümlülükler getirerek bazı meslek guruplarına menfaat ve ayrıcalıklar sağlanmaktadır. Bu durum mükelleflerin idareye olan güvenini sarsarak, vergiye uyumu da olumsuz yönde etkilemektedir. Hukuki güvenlik, sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içerir. [1]Mevzuattaki uygulamalar mükellefin idareye güveni sarsacak eylem ve idari işlemlerden kaçınması gerekmektedir.
 

1-1 AYNI İŞLEME FARKLI MUAMELE UYGULANMASINDAN DOĞAN MÜKELLEF HAK İHLALİ

Kdv Genel Uygulama Tebliği, mükelleflerin katma değer vergisi alacaklarına ilişkin usul ve esasları belirtirken mükelleflerin iade hakkı alacaklarının vergisel borçlarına mahsubunda nakdi iade ile ilgili kısımlarına farklı muamelelerle uygulama yapılmaktadır. Oysa idari işlemlerde aynı işlemlere aynı muamele uygulanması esastır. Aynı işleme farklı muamelede bulunulması mükelleflerin hak ihlali kadar idareye olan güvenini de zedelemektedir.Sadece bir meslek sınıfının lehine kazanç sağlamak amacı ile mükelleflerin mülkiyet haklarını eksiltecek uygulamalar hukuka aykırı nitelik taşımaktadır. Anayasal temelde kişi dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, dava açma hakkı ve uluslararası alanda adil yargılama hakkı, mülkiyet hakkı, ayrımcılığa tabi olmama ve seyahat özgürlüğü hakları devlete müdahale etmeme yükümlülüğü yüklendiğinden ,mükellefler için dokunulmayacak ve koruyucu bir alan yaratılmıştır.Nitekim mükelleflerin genel hakları içerisinde yer alan; mükelleflere ilişkin bilgilerin gizliliği hakkı,özel hayatın gizliliği hakkı, belirlilik hakkı gibi haklar mükellefleri korumaya yönelik olup, bu alanlara devletin herhangi bir müdahalede bulunmasını yasaklanmaktadır veya karışmama ödevi yüklenmektedir.[2]Kdv uygulama tebliğinde vergi iade mahsup işlemlerinde normal bir düzenleme içerisinde idarece yerine getirilirken ; doğan nakdi alacağı YMM Meslek grubu lehine mükelleflerin mülkiyet hakkına dokunarak tasarruflarında azaltma meydana getirecek şekilde uygulanması mülkiyet hakkına dokunulması şeklinde ifade edebiliriz. Bu dokunma anayasanın hiçbir zümreye ayrıcalık tanınmayacağı ilkesine ters düşerek ayrıca böyle uygulamalara yer verilmesi anayasanın eşitlik ilkesine, ticarive kişisel sırların koruma hakkına da müdahale edildiğini göstermektedir.Vergilendirme, doğrudan mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale olduğundan , vergi hukukundaki anlamı ve önemi dolayısıyla öncelikle mülkiyet hakkına ; ardından sırasıyla maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına, kişi hürriyeti ve güvenliğine , özel hayatın gizliliğine , yerleşme ve seyahat hürriyetine ve hak arama hürriyetine yer verilmektedir.[3]Kdvuygulama genel tebliğinde ise nakdi iadelerde YMM meslek erbabı raporu istenmesi Anayasanın 17. maddesinde kişinin maddi ve manevi haklarının korunmasına ,anayasanın 35. maddesinde mülkiyet hakkının korunmasına , Anayasanın 11. ve 13. maddesinde belirtilen kişilerin hak ve hürriyetlerinin korunmasına müdahale edildiğini göstermektedir. Bu durum mükelleflerin idare ye olan güven ve adalet duygusunu incitir ve psikolojik olarak vergiye uyumluluktan soğutur. İHAS birinci protokolün birinci maddesinde yer alan mülkiyetin korunması başlıklı düzenlemeye göre;‘’Her gerçek ve tüzel kişinin mal mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak ve mülkünden yoksun bırakabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin genel yarara uygun olarak kullanılmasını denetim altına almak/ sınırlamak veya vergilerin ya da diğer mali yükümlülüklerin veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.[4] Mükelleflerin vergi iade mahsup hakkı idarenin sahip olduğu her türlü bilgi ve araçları neticesinde kendi incelemeleri sonucunda mahsup işlemlerini gerçekleştireceği ancak nakden iade için ise ,vergi müfettişlerince vergi incelemesi ya da YMM raporu isteminde bulunulmaktadır.Burada mükellefler;vergi müfettişinin vergi incelemesi psikolojik tehdidine maruz bırakılarak aynı zamanda YMM meslek erbabına rapor düzenlenmesine yöneltilmektedir. Vergi incelemelerinde YMM raporunun bir engel teşkil etmemesi gerekmektedir.Vergi idaresinin bu uygulaması bir mesleki iş görmeden ziyade şeklen yerine getirilen ve sonuç olarak mükelleflerin nakden iade hakkından bir kısım eksilterek bu meslek erbabının menfaat sağlamasına yönelik sonuç doğurabilmektedir. Vergi mükelleflerinin iade mahsup işlemlerinin tüm sürecinin sona ermesine rağmen mükelleflerin hak alacağının emanet defter hesabında dahi Ymm raporu istemi şeklinde iadesinin gerçekleştirilecek olması açıkça bir mülkiyet dokunulmazlık hakkının ihlalidir. Vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin , ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde , bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120. Madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.[5] Bu kanunun varlığına rağmen mükelleflerin iade hak alacağının zamanında ve kanun koşullarına uygun olarak yerine getirilmemekle beraber , YMM raporu istemi ile de mükellefin mülkiyet hakkına halel getirilmekte ve mülkiyet tasarrufları üzerindeki hakları engellenmektedir. Mükellef haklar bildirgesinde giriş cümlesinde bildirge ile GİB’nın ‘’saygılı ve dürüst olma temel ilkesi ile çalışmaya bağlı’’ olduğu ifade edilmiştir.[6] Anayasanın 10. Maddesinde bulunan kanun önünde eşitlik ilkesince herkesin adil, eşit ve saygılı hizmet alma hakkı bulunmaktadır. Mükellef alacak hakkının, saygı ve eşit muamele görme prensibi ile iade ve mahsup hakkına halel getirmeden kaliteli ve zamanında maliyetsiz olarak yerine getirilmesi idarenin görevidir. Genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerde kadro esastır. Bu hükümlerin yasal ve işlevsel özellikleri, onu diğer hizmetlerden ayırır. Bu görevlerde bulunan kimseler yasaların güvencesi altındadır. Anayasanın 128. Maddesinde genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerine ilişkin asli ve sürekli görevlerin ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir. [7]Mükelleflerin nakden, iade ve mahsup taleplerinin idarece bu hizmetin karşılanmasını üçüncü şahıslar aracı olmaksızın yerine getirmesi anayasanın idareye yüklemiş olduğu bir görevdir. İdarenin aynı işleme aynı muamele ile hizmet vermesi esastır.Anayasa Mahkemesinin bir kararında belirtiği üzere‘’sosyal açıdan adaletin en önemli gereklerinden birisi, belli olaylara belli hükümlerin tek anlamda olmak üzere uygunlaşmasıdır. Demek ki aynı nitelikteki olaylara başka başka hükümlerin ya da aynı hükmün başka başka biçimlerde uygulanması, doğrudan doğruya adalet duygusunun incitici, yurttaşların devlete karşı güveni azaltıcı ve yerine göre temelden sarsıcı bir etki doğurmaktadır.[8]Mükellef hakları, insan hakları temelinden kaynaklanan ve uluslararası alanda korunmasındaki esaslarından doğan yönü ile negatif statü hakları içinde değerlendirilebilir

Vergi Hukukunda çeşitli vergi türleri bakımından kimi durumda fazla veya haksız ödenen vergilerin iadesi gerekebilmektedir. Vergi iadesinin gerekmesi öncelikle haklı bir talep olarak değerlendirilmiş, başvurucunun iadeye yönelik talebinin reddedilmesi durumunda AİHM‘nin vergisel müdahalelerde genel yarar bakımından değerlendirme yaparak ihlal verdiği nadir kararlardan olması ile bilinmektedir.[9]
 

1-2-KDV UYGULAMAGENEL TEBLİĞİİLE VERGİ MÜKELLEFLERİ VE VERGİ SORUMLULARININ ÇATIŞMAYA YÖNELTİLMESİ

Vergi yükümlüsü;vergilendirmeden doğan kamu hukuku ilişkisinin pasif tarafını oluşturan ‘’vergi borçlusu’’ belli miktarda vergiyi kamu alacaklısına ödemekle yükümlü olan kişilerdir. Vergide yükümlülük ise hem maddi görevi hem de şekli görevleri içine alan daha geniş bir kavramdır. Vergi usul kanunu ile ilk bakışta yükümlülüğü maddi görev açısından tanımlar gibidir. Ancak, mükellef vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir.[10](VUK madde 8/1 )Vergi hukukunda vergi yükümlüsü özel kişi olabileceği gibi resmi bir müessese, vatandaş, yahut yabancı, gerçek veya tüzel kişi de olabilmektedir. Tüzel kişilerin yanında resmi kurumlarında vergi yükümlüsü olduğunu bu yükümlülüğü KVK Madde 1 ve İlgili bentlerinde, KDV kanununun 8. Maddesinde vergi yükümlülüklerini tanımlamıştır. Vergi kanunları gereğince kendisinden vergi alınan kimseye kanuni yasal yükümlü denilmektedir. Ancak vergi her zaman bunu ödeyen kimsenin özelinde kalmamaktadır bazen yükümlülükler ödedikleri vergiyi çeşitli ekonomik olaylardan yararlanarak başkalarına aktarabilmektedir. Bu durumda verginin kanuni yükümlüsü ile gerçek taşıyıcısı veya yüklenicisi ayrı kimseler olmaktadır. [11]Vergi sorumlusu VUK 8/2 Maddesi verginin ödenmesi hakkında alacaklı vergi dairesine karşı sorumlu olan kişidir. Vergi Usul Kanunun sorumlulukla ilgili kısmı yükümlü-sorumlu kavramı üzerine kurulmuştur. Bu kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabiri vergi sorumlularına da şamildir. Vergi hukukunda sorumluluk, bir kimsenin kendi borcundan sorumluluğunu değil, vergiyi doğuran olay kendi kişiliğinde gerçekleştirmiş olmayan üçüncü kişinin başkasının borcunu ödemek ya da şekil ödevlerini yerine getirmek zorunda tutulmasını öngören anlamı ifade eder.[12] Ancak vergi hukukunda sorumluluk kavramı başkasının vergi borcunun ödenmesine ilişkin ödevlerinin yerine getirilmesi anlamına gelmektedir.[13]Sorumlu ile yükümlü arasındaki en önemli fark , hiçbir şekilde vergiyi doğuran olay sorumlu olan kişinin şahsında gerçekleşmemiş olmasıdır.Katma Değer Vergisi genel uygulama tebliği kamu vergi alacağının güvenlik altına alınması amacı ile vergiyi doğuran vergi yükümlüsü ile doğan vergi borcunun bir kısmını veya tamamını vergi sorumlusuna aktararak kamu alacağına karşı vergi kesenin sorumluluğunda kamu borcuna karşı sorumluluğu yüklemektedir. Vergi sorumlusu kendisine yüklenen vergi alacağını vergi dairesine karşı ödemekle sorumludur. Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar,verginin tam olarak ödenmesinden ve bununla ilgili ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar. “İade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş̧ olması ŞARTTIR.” Şeklinde değiştirmek suretiyle gerçekleştirdi. (KDV Genel Uygulama Tebliğinin I/C-2.1.5.1. no.lu bölümü).Kamu alacağı kamu idaresi tarafından tahsil edilmesi gerekirken, mükellef ve vergi sorumlusu birbirleri ile karşı karşıya getirilmektedir. Tebliğlerle;mükelleften doğan vergi alacağını vergisorumlusuna aktararak mükellefin uhdesi ve tasarrufundan koparılmıştır.Mükellefle ilgisi kalmamış bir eylemin vergi sorumlusuna ait olan ödeme yükümlülüğün mükellefi sorumlu tutarak hak alacağının rehin edilmesi, hukuka aykırı olup, aynı zamanda hukuktan yoksun olan bu işlem devletin egemenlik hakkına ve mantığına da aykırıdır. İdarenin yapması gereken bir eylemin mükellefe yüklenmesi hiçbir hukuk toplum düzeninde uygulanabilecek bir idari işlem değildir. Kamu gücü kullanmayı gerektiren yetkinin kullanımı idare edilenlerin hak ve özgürlükleri ile ilgili sonuçlar oluşturduğunda yetkinin kaynağını anayasadan alan metinlerle düzenlenmesi ve sınırlarının çizilmesi gerekmektedir.[14]İdarenin bu tebliğdeki değişikliğin yasaların kendine yüklediği görev ve yetkilerinin sınırları dahilinde gerekenin yapılmaması ve bu eylemden mükelleflerin sorumlu tutulması bir hukuksuzluk örneği teşkil etmektedir. Tahsil yetkisi ; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda düzenlenmiş olup , buna göre kamu borcunun süresinde ödenmemesi durumunda bu kanun hükümlerine göre zorla tahsil yoluna gidilmektedir. Diğer bir ifade ile tahsil yetkisinin kanun dayanağının 6183 sayılı Kanun oluşturmaktadır. Kanunun birinci maddesinde tahsil yetkisine haiz kuruluşlar ile yetki kapsamına giren kamu alacakları belirlenmiş bulunmaktadır.[15] Vergi koyma salma ve toplama yetkisi devletin egemenlik hakkına dayanır. Anayasanın 6. Maddesine göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti, egemenliğini anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle hiçbir kişiye zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamaz. Dolayısı ile vergi koyma yetkisi yasama organına; verginin kanunda yazılı tipe uygun olaya dayanarak hesaplanıp, salınması ve toplanması yetkisi de yürütme organına ve ona bağlı idareye aittir.[16]Mükelleflerin kdv tevkifatlı satışlarından dolayı doğan KDV, iade ve mahsubunun işlemleri, alıcı sıfatıyla vergi sorumlusunun beyan edecekleri 2 nolu kdv beyan ve ödeme şartına bağlanmıştır.Mükellefin iradesi dışındaki bir üçüncü şahıstan (vergi sorumlusu) doğabilecek suç ve eylemlerinde mükellefin sorumlu tutulması ve vergi sorumlusunun beyan ve ödemeden kaçındığında,mükellefin hak alacağının rehin edilmesi, mükellef haklarının ihlali olup kişi hak ve özgürlüklerine aykırıdır.Vergi sorumlusunun ödemesi gereken vergiyi,vergi mükellefini zor durumda bırakırcasına direterek tahsilini sağlaması aynı zamanda vergi sorumlusu ile vergi mükellefi arasında çatışmaya neden olması, ekonomik ve toplumsal barışı zedeleyerek, vergiden kaçınmayı teşvik etmektedir. İdarenin vergi alacağını tahsili ile ilgili çeşitli kanunlarda yetki verdiği gibi Amme Alacakları Tahsil Usul Hakkındaki Kanunda vergi alacağını nasıl toplayacağı hususunda idare tüm yetkilerle donatılmıştır. Vergilendirme ile ilgili bir hak ihlalinde yargı yoluna başvurma hakkı vergi kesene aittir. Ayrıca vergi sorumluluğu ile ilgili olarak belirtilmesi gereken diğer bir önemli bir husus da vergi kesen durumunda olan bir vergi sorumlusunun, verginin kesilmemesi veya beyan edilmemesi gibi durumlarda uygulanacak işlemler açısından, herhangi bir hak ihlalinin söz konusu olması durumunda bu kişilerin elbette ki Anayasa bireysel başvuru imkanından faydalanabilecek olmalarıdır. Zira burada yapılan işlemden etkilenen ve mağdurluk statüsü oluşan vergi kesen durumdaki kişiler olacaktır.[17]
 

1-3-KDV UYGULAMA GENEL TEBLİĞİ İLE İADE VE MAHSUP SİSTEMİN BLOKE OLMASI

KDV Uygulama Genel Tebliğinde ‘’İade taleplerinin yerine getirilmesinde, alıcı tarafından 2 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan edilen ve tahakkuk ettirilen KDV’nin ödenmiş̧ olması ŞARTTIR. ”ibaresi ile getirilen düzenleme Gelir İdaresinin iade mahsup sistemi bloke edilmektedir. İade hakkı talep eden mükellefler aynı zamanda vergi sorumlu sıfatına da haiz olabilmektedir. Mükellef A,tevkifatlı mal ve hizmeti mükellef B ‘ye hizmet sunmaktadır. Mükellef B ise sorumlu sıfatı ile Mükellef C’ye mal ve hizmet satmaktadır. Mükellef A ‘nın iade ve mahsubunun gerçekleşmesi için mükellef B’nin 2 nolu KDV beyannamesi ile ödemesini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Mükellef B, 2 noluKDV ödemesi mahsup taleplidir. Mükellef C ise mükellef A’ya sorumlu sıfatı ile mal ve hizmet satmaktadır. Mükellef C’nin de iade ve mahsup talebi vardır. Mükellef C aynı zamanda Sorumlu sıfatı mükellef D ye mal hizmet satmıştır. Mükellef A ‘nın iade talebinin gerçekleşmesi için mükellef B’nin 2 nolu KDV beyannamesini ödemesi gerekmektedir. Mükellef B’nin 2 nolukdv ödeme mahsubunun gerçekleşmesi için mükellef C’nin iade ve mahsup talepli 2 nolu Kdv’ sinin mahsubunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Mükellef C’nin mahsup ve iadesinin gerçekleşmesi için sorumlu sıfatı mükellef A’nın ve D nin KDV 2 tahakkuku ve ödemesinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Dolayısı ile tüm mükelleflerin faaliyetleri zincirin halkası gibi birbiri ile bağlantılı olduğu halde hiçbirinin iade mahsuplarının gerçekleşemeyeceğinden iade ve mahsup sistemi kilitlendiği gibi, mükelleflerin idareden vergi alacakları olmalarına rağmen her birisi sorumlu olmadığı halde ilaveten ödeme işlemi gerçekleştirmek zorunda kalırlar ya da alacak haklarından yoksun kalırlar. Bu durum, mükelleflerin kayıt dışına itilmesine, ekonomik barışın bozulmasına, siyasal iktidara karşı tepkilerin doğmasına neden olmaktadır. Siyasal iktidarın tüm mali politikaları da sekteye uğramaktadır. Oysa gelir idaresi başkanlığı, gelir politikasını adalet ve tarafsızlık içinde uygulamak; vergi ve diğer gelirleri en az maliyetle toplamak, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlamak, mükellef haklarını gözeterek yüksek kalitede hizmet sunmak suretiyle yükümlülerin yükümlülüklerini kolayca yerine getirmeleri için gerekli tedbirleri almak; saydamlık, hesap verebilirlik, katılımcılık, verimlilik, etkinlik ve mükellef odaklılık temel ilkelerine göre görev yapmak üzere GİB görev ve yetkileri şeklinde düzenlenmektedir. KDV uygulama genel tebliği iade ve mahsupla ilgili GİB ‘nın görev ve yetkilerine aykırı düzenleme ile nakdi iadelerde YMM meslek mensuplarına ayrıcalıklı hak tanıyarak mükelleflere ayrıca maliyet yüklemesi, mükellefler ve vergi sorumluları arasındaki çatışmaya, sistemin çalışmasında işlevsizliğine neden olmaktadır. Mükellef haklarının belirlenerek güvencesini hissedebilecekleri bir hal alması, gelir idaresi ile aralarındaki ilişkide ortaya çıkacak bir anlaşmazlıkta güvenle hareket etmelerine yardımcı olacak ve vergi idaresinin gücünü kötüye kullanmalarına karşı kendilerini korumalarını sağlayacak haklarının olması ve bunları öğrenmeleri sonucunu doğuracaktır.[18]
 

SONUÇ :

İdari işlemlerde anayasa ve yasalarca çizilmiş çerçeveyi aşmadan uygulamalar yapılması, kamunun ihtiyaç duyduğu vergi toplamasında daha etkin olarak mükelleflerin uyum sağlamasında büyük rol oynar. Gelir idaresinin kdv uygulama genel tebliğinde; mükelleflerin mülkiyet haklarında ve mükellefler arasında çatışma ve huzursuzluk doğuracak nitelikte uygulamalar içermemelidir. KDV uygulama genel tebliği ile; ekonomik barışın, toplumsal düzenin, mükelleflerin idareye olan güveninin, vergiye uyumun sağlanması için kdv nakden iade mahsup işleminin gerçekleşmesinde Ymm rapor istemi ve sorumlu sıfatı ile 2 nolu kdv beyanının tahakkuk ve ödeme şartına bağlanmasının kaldırılması elzemdir. Bu uygulama siyasal iktidarın ekonomik ve mali politikalarını zedelemektedir. Mükelleflerin haklar bildirgesinde mükellef nezdinde garanti altına alınmış, anayasal ve yasal haklarının uygun tebliğ ve normlarca düzenlenmesi ekonomiye katkıyı arttırarak kamu alacağının daha etkin bir şekilde toplanmasını sağlamaktadır. Gelir idaresi kendisine yüklenen amaca uygun olarak mükellef haklarına saygılı, herkese eşit ve adaletli ölçüde uygulamalar yapması;bir meslek gurubuna veya bir zümreye yönelik menfaat ve çıkar sağlayan uygulamalardan kaçınması, mükellefle idare arasında güven sağlayacağından, mükelleflerin vergiye olan uyumunu kolaylaştırarak ekonominin kayıt altına alınmasında büyük rol oynar. Vergi ödemenin; vergiye katılmanın bir zenginlik kaynağı yaratacağına, topluma ve mükelleflere yönelik bilinç sağlanması yönünde gelişim kaydedeceği açıktır. Anayasa ve kanunların idareye verdiği yetki ve salahiyet dâhilinde idare, vergi tahsilini cebren gerçekleştirmeye yetkilidir. Vergi idaresi mükellefleri ve vergi sorumlusunu birbirleriyle çatıştırma yöntemiyle vergi tahsiline gitmemelidir. İdare; vergi yasalarındaki yükümlülüklere uyma konusunda mükellefleri memnun edecek, idari ve yasal düzenlemeler ile vergi mükellefi veya üçüncü kişiler tarafından vergi borcuna ve bulunulan duruma uyum sağlanması için maruz kalınan maliyeti azaltması gerekmektedir. Gerek vergi tahsilatı ve vergi iadesinin aynı oranda kaliteli ve etkin muamele ile sonuçlandırılmalıdır.
 

ABDURRAHMAN FİLİZ
Bağimsiz Denetçi & Mali Müşavir


18/04/2021 İstanbul/Sariyer

NOT : İsim zikredilerek ancak dipnot olarak alıntı yapılabilir.

Kaynak: www.bdTurkey.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

KAYNAKÇA:

----AVCI Orçun, Türkiye’de Ve Seçilmiş Ülkelerde Vergi İnceleme Sürecinde Mükelleflerin Hak Ve Ödevleri, XII Levha İstanbul 2019

----CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usul Kanunu, Yetkin Yayınları Ankara 2017

----GERÇEK Adnan/GERGER Çetin/TAŞKIN Çağatan/BAKAR Feride/GÜZEL Simla, Mükellef Hakları Türkiye Perspektifi ve Geliştirilmesi, Seçkin yayınları, Ankara 2015

----GÖZLER Kemal, İdare Hukuku Ekin Yayınları Cilt -2, Bursa 2019

---- GÜMÜŞ Erhan, Vergi İdaresince Yapılacak İadelerde Faiz Uygulaması, Şükrü Kızılot’a Armağan, Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi,Ed. Saygılıoğlu Nevzat, Çaykurlu Eren, Bozdoğan Mine Nur, Ankara 2014

---- GÜMÜŞKAYA Gamze ,Vergi Yükümlüsünün Hakları Bakımında Çelişkili Yargı Kararları, Süheyl Donay’a Armağan , Filiz Kitap Evi,İstanbul,2020

---- HAYRULLAHOĞLU Betül, Türkiye’de Vergi İdaresinin Tahsil Yetkisi Ve Sınırları, XII Levha Yayınları İstanbul 2021

---- KARAKOÇ Yusuf, Genel Vergi Hukuku Yetkin Yayınları, Ankara 2014

---- KARADAĞ Neslihan Coşkun, Vergi İncelemelerinde Mükellef Hakları, Karahanlılar Kitabevi Adana 2019,

---- OĞURLU Yücel, Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu, Seçkin Yayınları Ankara, 2003

---- ÖNCEL Mualla, KUMRULU Ahmet, ÇAĞAN Nami, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, 22. Basım Ankara ,2013

---- ÖZALP Melike, Vergisel Müdahalelerde Ölçülülük, Süheyl Donay’a Armağan, Remzi Kitabevi, İstanbul2020

---- SABAN Nihal, Vergi Hukuku, Beta Yayıncılık 9. Baskı İstanbul, 2019

---- TAYLAR Yıldırım / GÖK Özge Can /AKSÜT Burcu Demirbaş / ARTUN Emine Sevcan, Mükellef Haklarının Korunması Bakımından Hukuki Güvenlik İlkesi , XII Levha İstanbul,2020

---- TOPÇU Melis Kader, Vergi Hukuku Özelinde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, Seçkin Yayınları Ankara 2020,


[1]OĞURLU Yücel , Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu , Seçkin Yayınları Ankara 2003 s.40

[2] GERÇEK Adnan/GERGER Çetin/TAŞKIN Çağatan/BAKAR Feride/GÜZEL Simla, Mükellef Hakları Türkiye Perspektifi ve Geliştirilmesi,Seçkin yayınları,Ankara,2015,s.31

[3]TAYLAR Yıldırım /GÖK Özge Can /AKSÜT Burcu Demirbaş /ARTUN Emine Sevcan, Mükellef Haklarının Korunması Bakımından Hukuki Güvenlik İlkesi , XII Levha İstanbul 2020 s.73

[4] GERÇEK Adnan/GERGER Çetin/TAŞKIN Çağatan/BAKAR Feride/GÜZEL Simla,Mükellef Hakları Türkiye Perspektifi ve Geliştirilmesi, Seçkinyayınları, Ankara,2015,s.82

[5]GÜMÜŞ Erhan, Vergi İdaresince Yapılacak İadelerde Faiz Uygulaması, Şükrü Kızılot’aArmağan ,Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi ,Ed. Saygılıoğlu Nevzat, Çaykurlu Eren, Bozdoğan Mine Nur, Ankara 2014, s.351-352

[6]AVCI Orçun, Türkiye’de Ve Seçilmiş Ülkelerde Vergi İnceleme Sürecinde Mükelleflerin Hak Ve Ödevleri, XII Levha İstanbul 2019, s.130

[7] GÖZLER Kemal, İdare Hukuku Ekin Yayınları Cilt -2 Bursa 2019, s. 653

[8] GÜMÜŞKAYA Gamze, Vergi Yükümlüsünün Hakları Bakımında Çelişkili Yargı Kararları,SüheylDonay’a Armağan,Filiz Kİtap Evi,İstanbul,2020,s.170

[9]ÖZALP Melike, Vergisel MüdahalelerdeÖlçülülük , SüheylDonay’a Armağan , Remzi KİTABEVİ,2020 İstanbul s.340

[10] ÖNCEL Mualla , KUMRULU Ahmet, ÇAĞAN Nami, Vergi Hukuku ,Turhan Kitabevi , 22. Basım Ankara 2013 , s.72

[11] KARAKOÇ Yusuf , Genel Vergi Hukuku Yetkin Yayınları , Ankara 2014, s.209

[12] SABAN Nihal , Vergi Hukuku , Beta Yayıncılık 9. Baskı İstanbul, 2019 s.115

[13]KARAKOÇ , 215

[14] CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usul Kanunu, Yetkin Yayınları Ankara , 2017 s. 132

[15]HAYRULLAHOĞLU Betül, Türkiye’de Vergi İdaresinin TAHSİL Yetkisi Ve Sınırları , XII Levha Yayınları İstanbul 2021, s.49

[16] CANDAN Turgut, İdari Yargılama Usul Kanunu , Yetkin Yayınları Ankara , 2017 s. 132

[17]TOPÇU Melis Kader, Vergi Hukuku Özelinde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru,Seçkin Yayınları Ankara 2020, s.92

[18] KARADAĞ Neslihan Coşkun,Vergi İncelemelerinde Mükellef Hakları,Karahanlılar Kitabevi Adana 2019, s.66