Onu diğer denetim modellerinden ayıran temel özellik, cari (anlık) veriyle çalışması ve böylece mükellefi erken uyararak, inceleme aşamasına varmadan süreci hukuka uygun biçimde açıklığa kavuşturmayı hedeflemesidir.
Başka bir deyişle, KURGAN, denetim başlatmadan önce sinyal verip izahat ve düzeltme imkanı tanımaktadır. Denetimin, ölçülülük ilkesi çerçevesinde temel hakları en az sınırlandıran araçla yapılması esas olduğundan, işe bilgi isteme ile başlayan KURGAN doğru bir adımdır. Üstelik, gereksiz incelemeleri önleyerek, kamu kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasına da hizmet etmektedir.
Sorunlu alan: Veri toplama ve işleme
KURGAN, veriyle çalışan bir sistem olduğu için, tüm bağlayıcı veri koruma düzenlemelerine uygun olmak zorundadır. Bu çerçeve; Anayasa’nın özel hayatın gizliliğine ilişkin 20. maddesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesini, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile Vergi Usul Kanunu’ndaki (VUK) idari bilgi toplama yetkisine ilişkin düzenlemleri kapsamaktadır. KURGAN’ın hukukla imtihanı, işte tam bu noktada başlamaktadır.
Şeffaflık eksikliği temelinde kanunilik ve ölçülülük ilkeleri ihlali
6698 sayılı Kanun, sadece gerçek kişileri kapsamına almaktadır. Dolayısıyla, tüzel kişi vergi mükelleflerinin verileri, doğrudan Anayasa ve AİHS kapsamında toplanarak işlenebilir. Ancak, bu noktada yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Halihazırda VUK’da, genel olarak verilerin ne şekilde işleneceğine, hangi verilerin hangi süreyle sistemde tutulacağına, hakkında toplanan veriler hakkında mükellefe bilgi verilmesine, mükellefin kendisine ilişkin verilerine ulaşmasına ve bunları denetleyebilmesine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. VUK’da toplanacak verilerle ilgili tek açık sınır, “devamlı bilgi toplama”ya ilişkin 149. maddede yer almaktadır. Bu düzenleme, ancak “vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili bilgiler”in istenmesine izin vermektedir. Anayasal standartları karşılama konusunda yetersizdir.
Dolayısıyla mevcut durum, KURGAN temelinde kişisel bilgilerin korunması hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik ilkesi bakımından tartışmalı hale getirmektedir. Söz konusu yasal çerçeve eksikliği, kişisel verilerin korunması hakkının keyfi bir şekilde sınırlandırılmasına da yol açmaktadır. Hangi verilerin, kimden, hangi kapsamda toplandığı, nasıl işlendiği, ne kadar süreyle sistemde tutulduğu, nasıl kullanıldığı belli değildir. Bu ise, ölçülülük ilkesine aykırılığı da ortaya çıkartmaktadır.
Devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında, özel hayatın giziliğini ve bu bağlamda vergi mükelleflerinin kişisel verilerin korunması için yasal düzenlemeler yapması gerekmektedir. Gerçek kişi vergi mükellefleri ile tüzel kişi vergi mükelleflerinin veri toplama ve işleme konusunda ayrı düzenlemelere tabi olması düşünülemeyeceğinden (eşitlik ilkesine aykırılık), bu düzenlemelerin yeri VUK’tur.
Masumiyet karinesinin ihlali
KURGAN’da kullanılan algoritmanın ”riskli işlem/mükellef” sınıflandırmasını ne şekilde yaptığı belli değildir. Buna karşılık, başka bir mükelleften alınan belgeyle ilgili risk sinyali, söz konusu mükellefin piyasadaki itibarını zedeleyebilmektedir. Keza, KURGAN’daki riskli sınıflandırması, mükellefin iade taleplerinin geciktirilmesine de neden olabilmektedir. Sonuçta, hangi kriterler kullanılarak yapıldığı belli olmayan bir sınıflandırma/uyarı, mükellefin saygınlığı, piyasada iş yapabilme kabiliyeti (maddi ve manevi varlığı) ile mülkiyet hakkı bakımından olumsuz sonuçlara yol açmaktadır. Bu tür durumlarda, öncelikle riskli olan mükelleften bilgi toplanması ya da onun nezdinde yoklama yapılması, ciddi durumlar olmadığı sürece iade taleplerinin geciktirilmemesi gibi çözümler üretilmesi şarttır. Aksi durum, masumiyet karinesinin ihlaline yol açacaktır.
Risk parametrelerinin açıklanması
Her ne kadar vergi idareleri risk parametrelerini kötüniyetli vergi mükelleflerinin önlem alabilme imkanları nedeniyle kamuoyuyla paylaşmıyorlarsa da, bunlar açıklanmadığı sürece mükelleflerin haklarını koruyabilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle, en azından riskli bulunan mükellefe, savunma hakkını kullanmak üzere neden riskli bulunduğunun açıkça bildirilmesi gerekir.
KURGAN kapsamında gönderilen yazı, neticede bir idari işlem niteliğindedir. Bu nedenle de yargı denetimine tabidir. Mükelleflerin, kendilerine gönderilen yazıda yer alan taleplerin hukuka aykırı olduğunu (ölçülülük ilkesi ihlali dahil) düşündükleri noktada, yargı yoluna gidebilmeleri gerekir. Son olarak, hızlı değişen ağır gündemlere karşın, 1 Ekim’den itibaren iki hafta boyunca Türkiye’nin vergi gündeminde “KURGAN”ı oturtması konusunda, Vergi Denetim Kurulu’nu tebrik etmek gerekir. Temennim, hukuken sorunlu konuları giderme konusunda gerekli çalışmaları yaparak, gönüllü uyumu, Anayasa’ya uygun bir çerçevede güçlendirilmesine katkı sağlamalarıdır.