Uygulamada işçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı görülmektedir[1]. İşverenler, iş ilişkisi devam ederken işçinin vereceği muhtemel zararları karşılamak amacıyla veya psikolojik üstünlük kurmak için açık senet (tutar yazılmayan) imzalatarak almaktadırlar. Özellikle işverene ait araç ve ekipmanları kullanan veya işyeri dışında satış yapan veya tahsilat yapan işçilere teminat için açık senet imzalamaları istenmektedir. İş sözleşmesinin sona ermesinden sonra işçinin hak kazandığı ücret ve tazminatlardan oluşan bu zararları karşılama yoluna gitmektedirler. Veya işçiden alınan bu tür senetler icra takibine konu edilebilmektedir. Sosyal ve ekonomik bakımından zayıf durumda olan ve işe ihtiyacı olan işçinin işe girerken bu tür senetleri imzalamaktan başka çaresi de kalmamaktadır.

Esasında işverenlerin işçiye imzalattıkları bu tür senetler hukukumuzda aslından bağımsızdır. Bu durum genel bir kural olmakla birlikte bu genel kural işçi işveren ilişkisinde geçerli değildir. Nitekim işveren işçisinden aldığı teminat amaçlı senedi takibe koymak isterse, zararını mutlaka kanıtlamak zorundadır. Başka bir deyişle, alınan senedin icraya konulabilmesi için işverenin bir zararı var ise bunu ispat etmesi gerekecektir. Aksi durumda senedin geçerli olmadığından bahisle borcun iptali yoluna gidilebilir. Konu ile ilgili Yargıtay’ın değişik tarihlerde verdiği kararlar da bu yöndedir. Nitekim Yargıtay’a göre, “İcra takibine konu senedi davalı şirketlerin davacı işçiden işe girerken aldığı ve teminat senedi olduğu açıktır. Davacı ve davalı şirketler arasındaki iş ilişkisi nedeni ile de iş mahkemesinin görevli olduğu da açıktır. Mahkemece işin esasına girilerek, senedin teminat senedi olduğu ve bu nedenle davacının bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi yerindedir. Bu nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır”[2].

Yargıtay başka bir kararında, “işveren işçisinden aldığı teminat amaçlı senedi takibe koymak isterse, zararını mutlaka kanıtlamak zorundadır. Kuşkusuz bu durumun kanıtlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır. Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir[3]. “iş hukukunu ilgilendiren mevzularda, tanık ile senedin teminat senedi ve bedelsiz olduğu ispatlanabileceğine kanaat getirmiş ve senede karşı senetle ispat kural yükümlülüğünü işçi lehine çevirmiştir[4].

İş mevzuatında düzenlenmeyen ancak Yargıtay uygulamasında içtihat oluşmuş bu konuda işçi ve işverenin taraf oldukları iş ilişkisinde başlangıçta işe girerken, bazı iş kollarında işverenin teminat amacı ile bu tür senetler aldığı uygulama ile anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu durumun ispatlanması halinde bu şekilde alınan senet, teminat senedi niteliğinde sayılmalıdır. Diğer taraftan, İş Hukuku; işçi ve işveren ilişkisinde, işverenin sosyal ve ekonomik bakımından güçlü olması, işçinin korunması ve işçi lehine yorum ilkeleri dikkate alınarak, sözleşme hukuku alanında ayrılmış ve farklı kurallar getirerek gelişmiştir. Bu nedenle iş hukukunda, düzenlenen belgelere karşı işçi lehine tanık dinletilmesi yoluna gidilmektedir. İşçiden teminat olarak alınan senet sebebiyle işçinin borcu, işverene verdiği zarar veya yedindeki nakit miktarı ile sınırlıdır. Zararı ve davacı işçiden alacağı olduğunu işveren ispatlamalıdır. Teminat niteliğinde alınan bu senetler işverenin zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece geçersiz sayılmalıdır[5].

Sonuç olarak işveren iş sözleşmesi imzalanırken teminat senedi alabilir. Ancak bu senet teminat niteliğinde alındığından; işveren zararını veya alacağını kanıtlamadığı sürece bu senet geçersiz sayılmaktadır. Bununla birlikte teminat amacı ile böyle bir senet alında dahi bu işlemin, iş sözleşmesinin kurulması aşamasında yapılması hem dürüstlük kuralına hem de işçiyi koruma ilkesine aykırılık oluşturur.

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2019, s.363.

[2] Y9HD.27.6.2011 T., E.2010/46290, K.2011/19011 Legalbank.

[3] Y9HD.2.7.2009 T., E.2008/3062, K.2009/18488 Legalbank.

[4] Y7HD. 13.2.2014 T., E.2013/25501 K.2014/3863 Legalbank.

[5] Y22HD26.1.2017 T., e. 2017/466 K2017/1079 Legalbank

Yazar Lütfi İNCİROĞLU