4857 sayılı İş Kanunu’nun iş güvencesini düzenleyen 18, 19, 20 ve 21 inci maddeleri sırasıyla, iş sözleşmesi feshinin geçerli bir sebebe dayandırılmasını, feshin usulünü, itirazı ve geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçlarını düzenlemiştir. 4857 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasında, otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri ile burada belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve en az altı aylık kıdemi olan işçilerin iş güvencesinden yararlanabileceği belirtilmektedir[1].

Ancak, iş güvencesinden yararlanmaya bir istisna getirilmiştir. Buna göre işletmenin bütününü yöneten işveren vekili ve yardımcıları iş güvencesinden yararlanamazlar. 4857 sayılı Kanunun 18 inci maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.

4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre, işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler. Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.

Diğer yandan, işe iade davası açan işçilerin davaların uzun sürmesi nedeniyle hayatını idame ettirebilmeleri için başka işte çalışması hayatın olağan akışına uygundur. Bu aşamada işe iade davasını kazanan işçinin süresi içinde işyerine başvurması halinde, dört aylık ücreti tutarında boşta geçen süre ücretinin ödenmesi gerekmektedir. Burada işverenin diğer işyerinde çalıştığı süreyi ya da diğer işyerinde elde ettiği geliri gerekçe göstererek bir mahsuplaşmaya gitmesi söz konusu değildir. Çünkü, işçinin iş sözleşmesinin feshinden sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlamasında yasal bir engel olmadığı gibi işe iade edilmesi ve süresi içinde başvurması halinde, dört aylık boşta geçen süre ücretinin de talep etmesine engel bir durum bulunmamaktadır.

Nitekim Yargıtay’a göre, “Feshin geçersizliğinin tespitiyle işe iade kararı sonrasında işçinin başvurusu üzerine ödenmesi gereken boşta geçen süre ücretinden başka bir işten elde edilen gelirin indirilmesi ya da diğer işte çalışılan sürenin mahsubu doğru değildir. Davacının yasa gereği en çok dört aya kadar süre içinde çalışması varmış gibi işçilik alacaklarının hesabı gerektiğinden Mahkemece indirim yapılmak suretiyle istekle ilgili hüküm kurulması hatalıdır. Çalışılamayan süre 4 aydan fazla olduğundan kıdemine 4 ay eklenerek farklı kıdem tazminatına karar verilmelidir”[2].

Sonuç olarak, iş güvencesi kapsamındaki işçinin iş sözleşmesinin feshinden sonra başka bir işyerinde çalışmaya başlaması dört aylık boşta geçen süre ücretinin talebine engel teşkil etmez. Çünkü fesihten sonra işçinin başka bir işyerinde çalışmaya başlaması feshin geçersizliğine bağlı ikincil sonuçları ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla, işe iade kararı sonrasında işçinin başvurusu üzerine ödenmesi gereken boşta geçen süre ücretinden başka bir işten elde edilen gelirin indirilmesi ya da diğer işte çalışılan sürenin mahsubu doğru değildir[3].

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2019, s.69.

[2] Y9HD.17.12.2019 T., E.2016/11408, K.2019/22589 Legalbank.

[3] Y22HD.17.12.2019 T., E.2016/25331, K.2019/23460 Legalbank; SÜMER, Haluk Hadi/KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, Ankara 2020, s.253-254.

Lütfi İNCİROĞLU