Vergi Usul Kanunu’nun 282’nci maddesi uyarınca, kurumlarda aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv (kuruluş) giderlerinin mukayyet değerle değerleneceği ve ilk tesis ve taazzuv giderlerinin aktifleştirilmesinin ihtiyari olduğu hüküm altına alınmıştır.

Mukayyet değer, Vergi Usul Kanunu’nun 265’inci maddesinde, ‘bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir’ şeklinde tanımlanmıştır. Diğer yandan, söz konusu kanunun 326’ncı maddesi uyarınca kurumlar tarafından aktifleştirilen ilk tesis ve taazzuv giderlerinin mukayyet değerleri üzerinden eşit miktarlarla beş yıl içinde itfa olunacağı hüküm altına alınmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8/1-b bendinde kuruluş ve örgütlendirme giderlerinin hasılattan indirilebileceği hususu hükme bağlanmıştır. Kuruluş ve örgütlenme gideri sayılmayan giderlerin (maliyete eklenmesi zorunlu giderler dışında) yapıldığı yılda sonuç hesaplarına aktarılması zorunlu olduğu halde, kuruluş ve örgütlenme giderlerinin kurumlarca aktifleştirilerek daha sonraki yıllarda itfası mümkündür. Ancak bu tercihin ilk değerleme gününe kadar yapılmış olması gerekmektedir. Örneğin 20 Ağustos 2020 tarihinde faaliyete başlayan bir mükellef, bu tarihe kadar yaptığı kuruluş ve örgütlenme giderlerini bu bağlamda 31 Aralık 2020 günü itibarıyla yapacağı değerlemede isterse doğrudan gider yazabilir, isterse de aktifleştirmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edebilir.

Bu bağlamda ilk tesis ve taazzuv giderlerinin değerlemesi açısından ifade edilmesi gereken temel husus, bunların kurumlar tarafından aktifleştirilmesi ya da giderleştirilmesinin ihtiyari olduğu, diğer mükelleflerin ise (gerçek kişiler ile şahıs şirketleri gibi) bunları aktifleştiremeyecekleridir. Bu mükellefler söz konusu giderlerini böyle bir durumda sonuç hesaplarına intikal ettirmek zorundadırlar.

Kurumlarda kuruluş ve örgütlenme giderlerinin belirlenmesi açısından kuruluşun ne zaman gerçekleştiğinin saptanması önem arz etmektedir. Buna göre kurumlarda kuruluş dönemi denildiği iki farklı anlamı birbirinden ayırmak gerekmektedir.

Bunlardan ilki, sermaye şirketlerinde hukuki sürecin tamamlanması ile oluşan hukuki kuruluştur. Bu süreç, kuruluşla ilgili hukuki işlemlerin tamamlanması ve kurumun ticaret siciline kaydolması suretiyle tüzel kişilik kazanması ile sona ermektedir. İkinci anlamda kuruluş ise fiili kuruluştur. Bu süreç ise kurumun normal faaliyetine başladığı, bir başka anlatımla üretime geçildiği veya hizmet sunumuna başlandığı anda tamamlanmış kabul edilmektedir.

Kurumlar, ilk tesis ve taazzuv giderlerini aktifleştirmek ya da dönem gideri olarak dikkate almak konusunda seçimlik hakka sahiptir. Bu giderleri aktifleştirme yolunu seçen kurumlar, Vergi Usul Kanunu’nun 326’ncı maddesi uyarınca söz konusu giderleri eşit miktarlarda ve beş yıl içinde itfa edeceklerdir. Vergi kanunlarında aktifleştirme kavramı tanımlanmamıştır. Muhasebe tekniği yönünden aktifleştirme bir kıymetin ya da aktifleştirilmesi öngörülen bir harcamanın nihai halinin envantere alınmasını ifade eder. Bahsi geçen kıymet ya da harcama, bu suretle amortisman yoluyla giderleştirilecektir. İlk tesis ve taazzuv giderlerini aktifleştirme tercihinde bulunan kurumlar, bu kapsamdaki harcamalarını ilk değerleme gününe kadar ‘262 Kuruluş ve Örgütlenme Giderleri’ hesabına kaydedeceklerdir. Bu kapsamdaki giderlerin nihai tutarının kesinleştiği tarih (aktife giriş tarihi), kurumun tesis olunduğu, bilfiil ve tam olarak normal faaliyete geçtiği, entegre tesisleri olan kuruluşların bir bütün halinde üretime başladığı fiili kuruluş tarihidir. Bu tarihin önemi, amortisman ayırmanın başlangıç anını tespit açısından ortaya çıkar. Vergi Usul Kanunu’nun 320’nci maddesi uyarınca amortisman süresi, kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlar. Amortisman ayrılması için amortismana tabi kıymetin kullanıma hazır hale gelmesi yeterlidir.

İtoHaber | Dr. Veysi Seviğ