Farkında mısınız bilmiyorum ama, son zamanlarda devamlı eleştiren ve/veya eleştirecek konu arayan bir toplum haline geldik. Hatta bu o kadar ileriye gitti ki, yazılı bir metin içinde eleştirecek bir kelime bile aramaya başladık. Maalesef bu da, eleştiriyi seven bir yapımız olduğunu gösteriyor.

Ancak, bazı konularda eleştiri yapmadan önce iyi incelemek, bu bir metinse iyi okumak ve anlamak, hemen peşin bir kanaate varmamak gerekiyor. Bu husus, özellikle vergi yasalarına ilişkin metinler ile Tebliğ, Sirküler, Genel Yazı, İç Genelge gibi ikincil mevzuat düzenlemeleri açısından ayrı bir önem taşıyor. Çünkü, bunlar sıradan metinler değil, herkesi bağlayan, ilgilendiren önemli düzenlemeler.


Yasa yazım tekniği farklı

Yasa metni yazmanın diğer metinleri yazmaya göre oldukça farklı zorlukları bulunuyor. Çünkü, yasa metni yazmanın ayrı ve özel bir tekniği var, düz bir şekilde yazılması mümkün değil. Vergiye ilişkin yasa ve ikincil mevzuat metinleri yazılırken diğer bir ifadeyle kaleme alınırken, kırk kere düşünülür, en doğru kelimeler bulunur ve oluşturulur. Bu yazım şekli yıllardır bu şekilde devam ediyor.

Ben de uzun yıllar Gelir İdaresi Başkanlığı’nda görev yaptım, bu yazım geleneği hiçbir zaman değişmedi. Doğrusu da bu!


Mahsup mu, terkin mi tartışması nereden çıktı?

Bu tartışma, 14 Ekim’de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan ve 15 Ekim’de imzalanmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderilen “7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da yer alan bir düzenleme ile ilgili.

Hemen belirtelim, anılan Kanun, Cumhurbaşkanımızın imzalaması ve Resmi Gazete’de yayınlanmasını müteakip yürürlüğe girecek.


Tartışma konusu düzenleme ne?

Bu Kanun ile, Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesine aşağıdaki fıkra ekleniyor:

“(8) Yatırım teşvik belgesi bazında yapılan yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla belirlenen tutarın %10’luk kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilir. Terkin talebinde bulunulabilecek tutar, hak edilen yatırıma katkı tutarından indirimli kurumlar vergisi yoluyla kullanılan yatırıma katkı tutarının düşülmesinden sonra bulunan tutarın yarısından fazla olamaz. Diğer vergi borçlarının terkini suretiyle kullanılan tutarın bir katına isabet eden yatırıma katkı tutarından vazgeçildiği kabul edilir, diğer vergilerden terkini talep edilen tutar ile vazgeçilen yatırıma katkı tutarları dolayısıyla vergi matrahına indirimli oranda kurumlar vergisi uygulanmaz. Bu fıkra kapsamında diğer vergi borçlarından terkin edilebilecek toplam tutar, ilgili yatırım teşvik belgesi kapsamında fiilen yapılan yatırım harcamalarına, yatırıma katkı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın %10’undan fazla olamaz.”

Bu düzenleme, 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giriyor.


Bu düzenlemeyle tam olarak ne amaçlanıyor?

Halihazırda mükellefler yatırım teşvik belgesi kapsamında yapmış oldukları yatırımlar nedeniyle hak kazandıkları yatırıma katkı tutarlarını gerek yatırımdan gerekse yatırım döneminde diğer faaliyetlerinden elde ettikleri gelirlerine indirimli oranda kurumlar vergisi uygulamak suretiyle kullanabiliyorlar (5520 sayılı KVK, Mad. 32/A).

Söz konusu düzenlemeyle, yatırım teşvik belgesi bazında hak kazanılan yatırıma katkı tutarının yüzde 10’unun, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, ÖTV ve KDV hariç tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilmesine imkan sağlanıyor. Bu şekilde, yapılan yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan yatırıma katkı tutarlarının mükelleflere geri dönüşünün hızlandırılması ve yatırımcıya sağlanan desteğin artırılması amaçlanıyor.


Bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyuldu?

Yatırımcılar, yatırım süresinin çok uzun olduğunu, bu süreçte başka gelirlerinin de bulunmadığını, bu nedenle yatırım süresince hak kazandıkları yatırıma katkı tutarlarını kullanamadıklarını ifade ederek, söz konusu yatırıma katkı tutarlarının bu dönemde ortaya çıkan vergi borçlarına mahsup edilmesi önerisinde bulundular.

Söz konusu düzenlemenin sahadan gelen bu talepler dikkate alınarak yapıldığı anlaşılıyor.


Düzenlemede yer alan “terkin” ifadesi tartışmalara yol açtı

Bazı vergi uzmanları, anılan düzenlemede yer alan “Yatırım teşvik belgesi bazında yapılan yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla belirlenen tutarın %10’luk kısmı, (…) özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilir.” şeklindeki düzenlemede geçen “terkin” ifadesinin yanlış olduğunu, bunun yerine “mahsup” ifadesinin kullanılması gerektiğini, sonuçta yapılanın mahsup işlemi olduğunu, terkin ifadesinin yanlış anlamalara neden olduğunu ifade ediyorlar. Tam aksi yönde görüşler de bulunuyor.

Yani, durup dururken terkin mi mahsup mu tartışması başlamış durumda!


Terkin ifadesi doğru ve yasa tekniğine son derece uygun

Maliye‘ye olan bir vergi borcunun mahsup yoluyla ödenebilmesi için, ilgili Vergi Kanunlarına göre doğmuş ve yine Maliye kayıtlarında tahakkuk etmiş bir alacağın bulunması gerekiyor. Örneğin, vergi iadelerinin vergi borçlarına mahsup edilebilmesi gibi.

Ancak, yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan yatırımlar nedeniyle hak kazanılan yatırıma katkı tutarları, hem teorik hem de fiili olarak mükelleflerin Maliye’den olan vergi iadesi alacağı niteliğinde bulunmuyor. Bu tutarlar sadece mükelleflerin kendi kayıtlarında yer alıyor, hiçbir şekilde Maliye’nin kayıtlarına göre tahakkuk etmiş bir alacak niteliğinde bulunmuyor. Yani, yatırıma katkı tutarının Maliye’de ve bütçede bir karşılığı bulunmuyor. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, mutlak suretle Maliye’nin kayıtlarında mükelleflerin alacaklı olduğu, Maliye’nin ise borçlu olduğu bir tutarın yer alması şart. Dolayısıyla, söz konusu düzenleme vergi iadesi niteliğinde olmadığından, mahsup işleminden bahsedilmesi de söz konusu olamıyor.

Oysa, söz konusu düzenleme vergi iadesi niteliğinde olmadığından, getirilen terkin sistemi, terkine konu vergilerin hukuken tahsil edilmiş şeklinde yorumlanmasını, mükelleflerin bu vergileri ödediğinin kabul edilmesini gerektiriyor.

Yani, söz konusu düzenlemede terkin ifadesinin kullanılması son derece doğru.


Terkin düzenlemesi güzel ama cazip değil

Yatırımcılar tarafından bu kapsamda yapılan yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan yatırıma katkı tutarının en fazla yüzde 10’luk kısmı bu düzenleme çerçevesinde ÖTV ve KDV hariç diğer vergi borçlarından terkin edilebilecek.

Buraya kadar bir sorun yok, her şey güzel.

Ancak, bu tutar ile birlikte bu tutarın bir katı, vazgeçilen yatırıma katkı tutarı olarak toplam yatırıma katkı tutarından düşülecek. Yani, terkin için yatırıma katkı tutarının yüzde 10’u değil, yüzde 20’sinden vazgeçilmiş olacak. Bu çok mantıklı gözükmüyor. Bu nedenle, şimdiden bu düzenlemeden çok fazla yararlanılmayacağı, mükelleflerin bu düzenlemeyi pek tercih etmeyecekleri söylenebilir.

Düşünce güzel ama keşke daha avantajlı olabilseydi!


2022’den önce kazanılan yatırıma katkı tutarları kapsamda değil

Söz konusu düzenleme gerek mevcut gerekse yeni alınacak yatırım teşvik belgeleri kapsamında 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yürürlüğe girecek.

Dolayısıyla, 1 Ocak 2022 tarihinden önce yapılan yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan ancak kazanç yetersizliği nedeniyle henüz kullanılamamış yatırıma katkı tutarları bu düzenleme kapsamında değil. Yani, 1 Ocak 2022 tarihinden önce kazanılan yatırıma katkı tutarlarının, bu düzenleme ile getirilen terkin uygulamasında dikkate alınması mümkün bulunmuyor.


Yapılan düzenleme ihtiyacı tam karşıladı mı? Handikapları var mı?

Yapılan düzenleme maalesef yatırımcıların taleplerini tam olarak karşılamadı.

Öncelikle, söz konusu düzenleme, 2022 öncesi kazanılan birikmiş yatırıma katkı tutarlarının eritilmesini sağlamıyor.

KDV ve ÖTV borçlarının terkin kapsamı dışında bırakılması, kapsamı daraltıyor.

Ayrıca, hak kazanılan yatırıma katkı tutarının yüzde 10’luk kısmı ile birlikte bu tutarın bir katının, terkin karşılığında vazgeçilen yatırıma katkı tutarı olarak toplam yatırıma katkı tutarından düşülmesi büyük bir dezavantaj.

Bunlar söz konusu düzenlemeyi kısıtlayan, olumsuz etkileyen hususlar.

Bizden söylemesi!

Dünya | Abdullah TOLU