Bilindiği üzere vergi kanunlarında zaman aşımı süresi beş yıldır. Vergi Usul Kanunu’nda “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı” hüküm altına alınmıştır. Yine aynı kanunda “Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır” diyerek zamanaşımından sonra, hiçbir surette vergi alacağının alınmasına ilişkin bir hak iddia edilemeyeceği belirtilmiştir.

Temel hüküm bu olmakla birlikte, vergi kanunlarında zaman aşımını durduran ve kesen düzenlemeler de bulunmaktadır. Zaman aşımını durduran ve bugünkü yazımızın konusunu oluşturan düzenleme ise yine Vergi Usul Kanununda yer alan “Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı komisyon kararının vergi dairesine geldiğini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz” diyerek, takdir komisyonuna sevk işleminin zaman aşımı süresini bir yıldan uzun olmamak kaydıyla durduracağını hüküm altına almıştır.

Vergi Usul Kanunu, vergi incelemelerinin tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar yapılabileceğini belirtmektedir. Buna göre incelemenin yapılabilmesi için tarh zamanaşımı süresinin dolmaması gerekir. Dolayısıyla, tarh zamanaşımı geçtikten sonra vergi incelemesinin yapılma şansı ortadan kalkmaktadır.

Uygulamada, son dönemlerde zamanaşımı süresinin son yılında hatta son günlerinde incelemeye alınan mükelleflerin, incelemeyi yapan vergi müfettişlerince takdir komisyonuna sevk edildiği ve bu suretle uzayan zamanaşımı süresi içinde vergi incelemelerinin yapılmakta olduğu görülmektedir.

Kendisinin de takdir yetkisi bulunan inceleme elemanı tarafından matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması yasal mıdır?

Vergi Usul Kanunu’nda vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlar üzerine re’sen vergi tarhı için takdir komisyonlarından karar alma zorunluluğu bulunmamakta olup, vergi inceleme raporlarında belirlenen matrah üzerinden vergi dairesince vergi tarh edilmesi mümkündür.

Kendisinin de takdir yetkisi bulunan vergi inceleme elemanının bu yetkisini kullanmayarak daha doğrusu sadece zamanaşımını kesmek amacıyla matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurması doğru olmadığı gibi yapılan işlemin yasal dayanağı da bulunmamaktadır.

Her şeyden önce, matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk işleminin zamanaşımı süresini uzatabilmesi için ortada gerçek bir takdire sevk nedeni olması gerekmektedir. Ortada gerçek bir takdire sevk nedeni olmadan yapılan sevk işlemlerinin zamanaşımı süresini uzatması da söz konusu olamaz.

Takdire sevki gerektiren nedenler ise Vergi Usul Kanununda detaylı bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre, matrahın re’sen takdirini gerektiren bir durumun vergi incelemesi sırasında ortaya çıkması halinde gerekli işlemlerin de yine inceleme elemanı tarafından düzenlenecek raporda açıklanması ve yerine getirilmesi gerekmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nda zamanaşımını durduran neden olarak, “vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması” gösterilmiştir. Vergi incelemesi sırasında inceleme elemanı tarafından matrah takdiri yapılacak olması, anılan maddede zamanaşımını durduran bir neden olarak belirtilmemiştir. Dolayısıyla, inceleme elemanı tarafından yapılacak matrah takdirinin zamanaşımını durdurmayacağı hususu tartışmasızdır.

İnceleme elemanının kendisi tarafından yapılacak işlemin zamanaşımını durdurmayacak olması nedeniyle, kendi yetkisi olmasına rağmen konuyu takdir komisyonuna göndermesi işleminde de sonucun değişmemesi gerekir.

Vergi dairesi tarafından tespit edilmiş matrah takdirini gerektiren bir neden yokken, yasaların vergi dairesi tarafından yapılacak işlem için öngördüğü bir sonucun, vergi dairesi dışında inceleme elemanı tarafından gerçekleştirilen bir işlem için de uygulanması mümkün değildir.

Konuyla ilgili olarak verilen yargı kararlarında da benzer görüş hakim olmuş ve devam eden vergi incelemesi sırasında inceleme elemanının talebi üzerine matrah takdiri amacıyla yapılan takdire sevk işleminin, Vergi Usul Kanunu’nda yazılı zamanaşımı süresini uzatmayacağına yönelik kararlar verilmiştir.

Nitekim konuyla ilgili Danıştay’da; Vergi Usul Kanunu’na göre vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde matrah, takdir komisyonu tarafından takdir edilebileceğinden, bu durumdaki bir mükellefin vergi incelemesine başlanılmadan önce takdire sevk edilmesine ve düzenlenen raporların takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamakla birlikte inceleme başladıktan sonra takdire sevk işleminin zamanaşımı süresini durdurduğundan bahsedilemeyeceği yönünde bir çok karar vermiştir.

Yargı kararlarından da anlaşılacağı üzere, vergi dairesi tarafından tespit edilmiş geçerli bir takdire sevk nedeni olmadan, sadece zamanaşımını ve dolayısıyla da inceleme süresini uzatabilmek amacıyla inceleme elemanlarının talebi üzerine yapılan takdire sevk işleminin, Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen zamanaşımı süresini uzatmayacağı hususu, yargı kararları ile de netleşmektedir.

Konunun bu kadar gündemde kalmasının en önemli nedenlerinin başında, özellikle zamanaşımı süresinin dolmasına çok az süre kala, yapılmak istenen ya da yapılması istenilen vergi incelemeleri gelmektedir. Gerek vergi inceleme elemanları ve gerekse vergi dairesi çalışanları, dosyanın zamanaşımına uğratılmasının yaratacağı olumsuz sonuçlara muhatap olmamak için, zorunlu haller için kullanılması gereken bir yasal düzenlemeyi amacını da aşacak bir şekilde kullanmaktadırlar.

Yasal olmayan bu uygulama haliyle mükelleflerin mağdur olmasına yol açmaktadır. Mevcut yasal düzenlemeler vergi mükelleflerinin nasıl vergilendirileceği ve yükümlülüklerini belirliyor ise vergi mükelleflerinin haklarının korunması da yine aynı yasalarla sağlanmaktadır. Elbette bunu uygulayacak olanda Vergi İdaresinin kendisidir. Yasaların mükellef haklarını gasp etmeyecek şekilde uygulanması, vergi ihtilaflarını ve gereksiz iş yükünü ortadan kaldıracağı gibi, mükelleflerin haksız yere mağdur edilmesinin de önüne geçilmiş olacaktır.

Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.

Erol ÇEMBER       
Yeminli Mali Müşavir