I – SAHTE VE MUHTEVİYATI İTİBARİ İLE YANILTICI BELGE

 I/a- Muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge

Vergi Usul Kanunun 359/a-2 maddesinde “gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir” şeklinde düzenlenmiştir.

 Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge iki şekilde meydana gelir:

  • Gerçek bir işlem veya durumu mahiyet itibariyle gerçeğe aykırı yansıtmak suretiyle,

Örneğin; Deri pantolon satıldığı halde faturada kumaş pantolon satılmış gösterilmiş olması.

Örneğin; Bu yıl satılan bir malı önceki yıl gibi satılmış gösterilmiş olması.

  • Gerçek bir işlem veya durumu miktar itibariyle gerçeğe aykırı yansıtmak suretiyle

Örneğin; altmış adet satılan bir yapı elemanının otuz adet olarak gösterilmiş olması.

Örneğin; 600 Liradan satılan bir malın 220 Liradan satılmış olarak gösterilmesi


 I/b- Sahte Belge

Vergi Usul Kanunun 359/b maddesinde “ Gerçek bir işlem veya durum mevcut olmadığı halde bunlar varmış gibi sahte belge düzenlenmesi veya kullanılmasıyla oluşan bir vergi suçudur” şeklinde düzenlenmiştir.

Örneğin, satın alınmayan mal veya hizmetin alınmış gibi fatura düzenlenmesi faaliyeti sahtecilik, düzenlenen fatura da sahte belgedir

Sahte fatura kullanma” ve “sahte fatura düzenleme” suçları birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olup biri diğerinin unsuru olmadığı gibi her iki suçun birbirine dönüşmez.


Vergi Kaçakçılığı Suçunu Oluşturan Haller

Vergi Usul Yasasının 359. maddesinde sayılan ve kaçakçılık suçu oluşturan fiilleri icra edenler kaçakçılık sucu işlemiş sayılırlar

Bu suç ve durumlar şu şekilde ifade edilmiştir:

  1. Defter, Kayıt ve Belgelerin Tahrif Edilmesi: Vergilemeye dair bilgiler içeren, saklanması ve gerektiğinde ibraz edilmesi zorunlu kılınan defterdeki yazıların tahrif edilmesi yani silinmesi veya rakamların karalanması suretiyle vergi matrahının belirlenmesini güç ya da imkânsız hale getirmek, vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilir.
  2. Defter, Kayıt ve Belgeleri Saklama: Vergi incelemesi sürecinde noterce onaylanmış vergiye dair bilgilerin mevcut olduğu kayıtlar ya da herhangi bir biçimde varlığını belirlenen defter ve belgelerin ilgili kişilere ibraz edilmemesi halinde ve söz konusu belge, kayıt ve defterlerin saklanması durumunda vergi kaçakçılığı suçu oluşur.
  3. Yanıltıcı Belge Düzenleme ve İşlem Yapma: Vergiye dair durumların belgelenmesi esnasında doğru bilgilerin değiştirilerek farklı bilgiler eklenmesi ve değiştirilen belgelerin kullanılması da vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilir.
  4. Muhasebe Hileleri: Genellikle gayri yasal işlemler yapılırken söz konusu yasa dışı faaliyetleri saklamak gayesiyle muhasebe hilelerine başvurulur. Gerçek matrahın belirlenmesine mani olmak suretiyle düşük vergi ödemek maksadıyla yapılan muhasebe hileleri, vergi kaçakçılığı suçuna konu teşkil eder.
  5. Gerçeği Aykırı Hesap Açma: Gerçekte var olmayan kimseler üzerine hesap açmak vergi kaçakçılığı suçunun meydana gelmesini sağlar.
  6. Çift Defter Tutmak: Vergi kayıtlarını konu alan defter tutmak bazı durumlarda zaruri bazı durumlarda da gereklidir. Fakat yasaca ifade edilen haller haricinde ticari hesap ve işlemlerin kaydedildiği bir başka defterin tutulması, çift defter tutmak başlığı altında değerlendirilen ve vergi kaçakçılığı suçuna sebebiyet veren bir başka durumdur.
  7. Defter Belge ve Kayıtlarda Sahtecilik: Vergilendirmeye ilişkin bilgilerin kaydedildiği defter, belge ya da kayıtların imha edilmesi, imha edilen sayfaların farklı sayfalar ile değiştirilmesi de vergi kaçakçılığı suçu kapsamında değerlendirilmektedir.

Vergi kaçakçılığını konu alan suçlarda uzlaşma imkânı VUK 359 hükmü gereği mümkün değildir. Ayrıca vergi zıyaı suçu yetkili merciler eliyle resen soruşturmaya tabidir.


 Zamanaşımı

 VUK 359 zamanaşımı, sekiz yıldır. Suça neden olan fiillere göre zamanaşımı başlangıcı farklı tarihlerdedir.

 Açıklayıcı bilgiler aşağıda verilmiştir.

  •  Sahte hesap açmak suretiyle vergi kaçakçılığı suçu işlenirse zamanaşımı, sahte hesabın açıldığı tarihten başlar.
  • Sahte belge düzenleme ve bu belgeyi kullanma halinde zamanaşımı sahte belgenin düzenlendiği tarihten başlar.
  • Saklanması ve gerektiğinde ibraz edilmesi zorunlu tutulan belgelerin imha edilmesi durumunda belgelerin yok edilmesine yönelik işlemin gerçekleşmesi ile zamanaşımı başlar.
  • Defter, belge ve kayıtların tahrif edilmesi ile işlenen vergi kaçakçılığı suçunda söz konusu tahrifin yapıldığı tarih baz alınarak zamanaşımı başlar.


 II- SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER HAKKINDA VERGİ MÜFETTİŞLERİ TARAFINDAN SORUMLULUK RAPORU DÜZENLENMESİNDE UYULACAK USUL VE ESASLARA İLİŞKİN YÖNERGE

 Bu yönergede meslek mensuplarının sorumluluğu üç bölümde ele alınmıştır.

 
Disiplin Yönünden Sorumluluk

Vergi Müfettişleri, yaptıkları vergi incelemeleri sırasında,

3568 sayılı Kanunun 48’inci maddesine tabi olan bir durumun tespiti halinde Disiplin Yönetmeliği hükümlerine göre gerekli araştırma ve incelemenin yapılmasını teminen, meslek mensubu hakkında ayrı bir Görüş Öneri Raporu düzenlerler.

 
Mali Sorumluluk

Kanunun 12’nci maddesinde yer alan tasdikten kaynaklanan sorumluluk hükümleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227’nci maddesi de dikkate alınarak, imzalanan belgelerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmaması durumunda, İncelemede tespit edilen hususlar ile meslek mensubunun davranışı arasındaki;

 İlliyet bağını delilleri ile birlikte açık bir şekilde belirlenmesi ve bu belirlemenin yapıldığı hallerde ortaya çıkan vergi zıyaına bağlı olarak salınacak vergi, kesilecek ceza ve hesaplanacak gecikme faizlerinden meslek mensuplarının da mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği hususunu içeren ayrı bir Görüş ve Öneri Raporu düzenlenmesi gerekmektedir.


 Cezai Sorumluluk

Anılan Yönergede bu konuda “Vergi müfettişleri, yaptıkları vergi incelemeleri sırasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359’uncu maddesinde sayılan suçların işlendiğini tespit etmeleri halinde, meslek mensubunun bu suça iştirak edip etmediğini belirler. Vergi Müfettişleri, meslek mensubunun bu suça iştirak ettiğini net bir şekilde tespit ettiği durumda, tanzim edilecek vergi suçu raporunda bu hususa yer verirler.” denilmektedir.

Konumuz olan cezai sorumlulukta, meslek mensubunun suça iştirak edip etmediğinin belirlenmesinde “iştirakin net bir şekilde ortaya konulması” son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle, suç ve unsurları ile ilgili olarak Türk Ceza Kanununda belirtilen düzenleme ve ilkeler dikkate alınmadan meslek mensubu hakkında suça iştirakin tespit edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

 
III – SUÇA İŞTİRAK DÜZENLEMESİ

İştirak, bir tek kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden çok kişi ile bir işbirliği içinde işlenmesidir.

 Vergi mevzuatında iştirak suçunun tanımı, türleri ve unsurları düzenlemediğinden, ayrıca yukarıda sözü edilen yönergede de konuya ilişkin bir belirleme bulunmadığından, vergi inceleme elemanlarının hangi kıstaslara göre suça iştirak halinin varlığına karar verecekleri belirsizdir.

Vergi Usul Kanunu’nda konuya ilişkin düzenlemeler 344 ve 360. maddede yer almaktadır.

 Konumuza ilişkin olarak VUK’da sadece 360. maddede;

“… 359. Maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, TCK’nın suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir…” hükmü yer almıştır. Görüldüğü üzere VUK’un bu düzenlemesinde dahi konuyla ilgili unsurlar belirlenmemiş, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa (TCK) atıf yapılmış ve sadece ceza indirimine ilişkin bir özel hal açıklanmıştır.

 Vergi kaçakçılığı suçuna iştirakin unsurları ve uygulanacak yaptırım TCK’nın 37 ila 41. maddelerine göre belirlenecektir. Sonrasında 360. Maddesindeki özel hüküm (suçun işlenmesinde menfaat bulunmaması halinde TCK’ya verilecek cezanın yarısının indirileceği)göz önünde tutulacak ve iştirakte menfaat gözetildiğinde cezada indirim yapılmayacaktır.

 III/a- İŞTİRAK HALİNİN UNSURLARI

 Suçun unsurlarından bir ya da bir kaçı olmadığı takdirde suç oluşmaz. Suçun unsurları, kanuni unsur, maddi unsur, manevi unsur olarak ortaya konulabilir.

 ·      KANUNİ UNSUR = YASAL UNSUR = TİPİKLİK

Yasanın açıkça suç saymadığı bir eylem için ceza verilemez. Buna göre bir eylemin suç sayılabilmesi için her şeyden evvel yasanın özel hükümleri arasında ya da ceza hükümlü özel bir yasada yer alan belli

Bu husus Anayasanın 38. Maddesinde de ifadesini bulan “kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin” doğal bir sonucudur. Bir fiilin, kanunun yorumu(genişletici yorum veyahut kıyas yolu ile) suç olarak nitelendirilebilmesi mümkün değildir. Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesi kaçakçılık suçunu oluşturan hareketleri ve bu suça verilecek cezayı açıkça göstermiştir. Dolayısıyla bir fiilin suçu oluşturabilmesi için tipikliğe uygun olması yani kanuni tarife uygun olması gerekir.


·      MADDİ UNSUR

Maddi unsur hareket, netice ve illiyet bağından oluşur. Vergi kaçakçılığı suçu serbest hareketli suçlardandır. Kanunda tanımlı olan hareketin (ibraz etmeme, sahte kişiye hesap açma, düzenleme, kullanma vb.) yapılmış olması suçun gerçekleşmesi için yeterlidir. Bu suçlar ayrıca neticesi harekete bağlı olan suçlardandır.


·      MANEVİ UNSUR

Manevi unsur isnat kabiliyeti ve kusurluluk olmak üzere iki kısımda incelenir. Failin kusurlu hareket edebilme ehliyetine isnat kabiliyeti denir. TCK’nın 5. maddesi göz önüne alınırsa, “suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir” şeklindeki 21.madde hükmünün VUK md. 359’da yazılı suçlar için de geçerli olacağı söylenebilir. Ancak 359. maddede yazılı bazı fiillerin hareket unsuru, kast ile birleşiktir. Bu husus suçun neticesi harekete bitişik olma halinin bir sonucudur. Buna örnek olarak ibraz etmeme veya sahte veya yanıltıcı belge düzenleme fiilleri gösterebilir.

 III/b- TCK’DA İŞTİRAK VE TÜRLERİ

İştirak, bir tek kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden çok kişi ile bir işbirliği içinde işlenmesidir. Nitekim TCK md. 37’ye göre; “Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.” TCK’nın md. 40’a göre de “suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı bir fiilin işlenmiş olması yeterlidir.

İştirak halinde işlenen suçlarda ise üç kavram karşımıza çıkmaktadır. Bunlar, faillik, azmettirme ve yardım etmedir.


·      FAİLLİK

TCK’nın 37/1 maddesinde müşterek faillik düzenlenmiş ve suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her birinin fail olarak sorumlu olacağı belirlenmiştir. Yine aynı maddeye göre; suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu olur.

Vergi kaçakçılığı suçunda da müşterek faillikten söz edilebilmesi için TCK’nın 37. maddesine bakılması gerekmektedir. Müşterek failliğin söz konusu olabilmesi için suç teşkil eden fiilin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi gerekir. Müşterek faillliğin bir başka özelliği de müşterek failler arasında birlikte suç işleme kararının bulunmasıdır. Buna göre, VUK’un 359. maddesindeki fiili birlikte gerçekleştiren, fiil üzerinde ortak hâkimiyet kuran, suçun icrasında doğrudan doğruya hareketi yapan kimseler de fail olarak sorumlu tutulacaktır.

Örneğin, VUK’un 359/c maddesinde, Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kullananların iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Bu suçun işlenmesinde, tasarımı gerçekleştiren kişi ile siparişi alarak bu belgeyi basan kişi müşterek fail olarak vergi kaçakçılığı suçundan sorumlu olacaklardır. Zira bu kişiler suçu oluşturan fiili birlikte ve işbölümüne dayalı olarak gerçekleştirmiş olan ve suçun icrasında doğrudan hareketi yapan kimselerdir.

Müşterek faillikten söz edilebilmesi için VUK madde 359’da tanımlanan fiilin doğrudan birlikte ve işbölümüne dayalı olarak icra edilmesi (objektif unsur) ve birlikte vergi kaçakçılık suçunu işleme kararının olması (sübjektifunsur) gerekmektedir.


·      AZMETTİRME

Manevi nitelikte iştirak olan azmettirmeyi düzenleyen TCK’nın 38. maddesine göre, “başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır”. Azmettirme, belli bir suç işleme konusunda fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesidir. Azmettirme ancak kasten hareket etme ile mümkün olur. Bu işlemi yapan kişiye “azmettiren” denir.

Azmettiren konumundaki iştirakçi suçu oluşturan hareket unsuruna ilişkin fiillere katılmaz. Azmettiren yaptığı yoğun manevi ve psikolojik telkin ve baskılarla suçu işleyenin, suç işleme niyet ve boyutu üzerine etki ederek suçun işlenmesine sebep olan kişidir. Ancak azmettirenin cezalandırılabilmesi için suçun işlenmiş olması gerekir.

Örneğin, mali müşavirin ödeme sıkıntısı içerisindeki bir müşterisine o ay çıkabilecek KDV yükünün “sahte veya yanıltıcı belge kullanmak yoluyla yok edilebileceği, aksi halde iflasa kadar gidebileceği veya makinelerinin haczedileceği” yolundaki telkini sonucu bu yola başvuran mükellefin fiilinde müşavirin azmettiren olarak cezalandırılması mümkündür.


·      YARDIM ETME

TCK md. 39’da bir fiilin işlenmesine yardım eden kişinin de belli indirimlerle de olsa cezalandıracağı hükme bağlanmış ve aşağıdaki hareket tarzları “yardım etme” olarak nitelendirilmiştir.

 a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek. (manevi yardım).

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak (maddi yardım).

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak (maddi yardım).

Suçun işlenmesine yardımdan söz edilebilmesi için bu yardımın en geç suçu oluşturan hareketlerin tamamlanmasından önce yapılmış olması gerekir. Yardım da kasten yapılabilecek niteliktedir.

Vergi Kaçakçılığı suçuna yardım etme şeklinde iştirak halinin belirlenmesinde de, TCK’nın aktardığımız 39.Maddesi önem taşımaktadır.

Buna göre, faili VUK m. 359’daki fiilleri işlemeye teşvik eden, suç işleme kararını kuvvetlendiren, fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat eden, yol gösteren, kullanılan araçları suçun icrasından önce sağlayan, suçun işlenmesini kolaylaştıran kişiler yardım eden olarak sorumlu olacaklardır. Buna karşılık fiilin suç teşkil ettiğini bilmeden yapılan hareketler yardım olarak nitelendirilemez.

Mali müşavirin yaptıkları mesleki işler doğası gereği mükellefe yardım niteliğindedir. Ancak mükellefin hareketinin suç olduğunu bilmeden yapılan hareketler suça yardım olarak nitelendirilemez.

Örneğin bir avukatın cübbe satın alımına ilişkin makul fiyatlı bir faturayı, cübbe satın almadan temin ederek defterine işlenmesi için muhasebecisine vermesi halinde, muhasebecisinin bu faturayı deftere işlemesi yardım fiilini oluşturmaz. Yardım fiili ile suçlama için, muhasebecisinin bu cübbenin satın alınmadığını bilerek hareket ettiğinin veya bu faturayı onun temin ettiğinin ileri sürülmesi ve kanıtlanması gerekir.

Ancak, uygulamada meslek mensuplarının, mükelleflerin işlediği vergi kaçakçılığı suçuna yardımda bulunduğu her zaman iddia edilebilirse de kanuni ödevini yapan bir meslek mensubuna iştirakçi denmesi mümkün değildir.

Yargıtay da sahte faturaları düzenleyen mükellefin muhasebecisi veya mali müşavirinin beyanname vermesini, vergi kaçakçılığı suçuna iştirak için yeterli saymamış ve mali müşavir/muhasebeci açısından iştirakin ne şekilde gerçekleştiğinin ortaya konması gerektiğine hükmetmiştir.

Yargıtay 19. Ceza dairesi 11.11.2015 gün ve E 2015/2905, K 2015/6994 sayılı Kararında; “muhasebeci olan sanığın, muhasebecilik hizmeti verdiği A… Sentetik Elyaf Amb. San. Tic. Ltd. Şti’nin yetkilisi olan diğer sanık Y…Ş…’nun sahte fatura düzenlemek suçlarına iştirak ettiği iddiasıyla açılan kamu davasında;

Sanığın suçlamayı kabul etmemesi ve sanık hakkında düzenlenen vergi inceleme ve vergi suçu raporlarında mesleği gereği olarak verilen hizmet kapsamında mükellef şirketin beyannamelerini vermek dışında sahte fatura düzenleme suçuna ne şekilde iştirak ettiğinin belirtilmemesi karşısında, tebliğ namedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

 Yukarıda sözü edilen Karara göre; iştirak halinin unsurları ile meslek mensubunun durumu tam açıklanmadan yine meslek mensubunun sahte belge ticaretine müşterek ya da dolaylı iştirakine, azmettirmesine, yardım vb. gibi fillere kolaylık gösterdiğine dair somut delillere dayalı tespit yapılmadan meslek mensubunun sorumluğundan bahsedilemez.

Nitekim Yargıtay 19. Ceza Dairesi 21.10.2015 tarih 2015/ 875 E. 2015 / 5932 K. sayılı kararında; “… Serbest muhasebeci olan sanık… Hakkında 2008 takvim yılında, muhasebecilik hizmeti verdiği… Ltd. Şti. yetkilisinin sahte fatura düzenlemek suçuna iştirak ettiği iddiasıyla açılan kamu davasında;

 Sanığın suçlamayı kabul etmemesi ve sanık hakkında düzenlenen vergi inceleme ve vergi suçu raporlarında sanığın sahte fatura düzenleme suçuna ne şekilde iştirak ettiğinin belirtilmemesi karşılığında,

3568 sayılı SMMM ve YMM Kanunu uyarınca, muhasebecilik gereği olarak verilen hizmet kapsamında mükellef şirketin beyannamelerini vermek dışında ne şekilde sahte belge düzenlemek suçuna iştirak ettiği açıklanıp, iştirakin niteliği tartışılmadan ve VUK’nun 360. Maddesine göre suçtan menfaat elde edip etmediği araştırılmadan hüküm tesisi…” uygun görülmemiştir.

Görüldüğü gibi Yargıtay’ın haklı ve pek yerinde anlayışına göre; meslek mensubu hakkında somut delillerle tespit yapılmadan iştirak suçlamasıyla ceza verilmesi mümkün değildir.


IV-    ZİNCİRLEME CEZA VERİLMEYECEK

Zincirleme ceza yüz binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Artık tek suç sayılacak. Henüz Meclis'e gelmedi ancak detayları açıklandı, konu Yargıtay'da tartışıldı.

Vergi suçlarında (Vergi kaçakçılığı suçu, sahte belge düzenleme, sahte fatura kullanma vb.), vergilendirme açısından da geçerli olan dönemsellik ilkesi dikkate alınarak suçun zincirleme suç olup olmadığı değerlendirilir. Aynı takvim yılına ait sahte fatura kullanma eylemleri tek bir suç oluşturur, sahte faturaların birden fazla olması halinde zincirleme suç hükümleri uygulanır. Örneğin, 2019 vergi yılında farklı aylarda 10 adet sahte fatura, 2020 yılında ise 1 adet sahte fatura kullanan mükellef; 2019 yılında kullandığı 10 adet sahte fatura için tek bir sahte fatura kullanma suçu ile cezalandırılacak, ancak cezası TCK 43 gereği zincirleme suç hükümleri uygulanarak arttırılacaktır. 2020 yılında kullandığı bir adet sahte fatura ise, ayrı bir vergi yılında işlenen ayrı bir suç olarak değerlendirilerek zincirleme suç hükümleri uygulanmadan faile tek bir ceza verilecektir.

 Vergi Usul Kanunu'nun 359'uncu maddesinde yapılacak. Üzerinde düşünülen formüle göre, sahte faturaya zincirleme ceza verilmeyecek. Suçu işleyenler aynı zamanda etkin pişmanlıktan da yararlanabilecek.

Suçun caydırıcılığının ortadan kalkmaması için verilen hapis cezalarının ise yükseltilmesi üzerinde duruluyor. Bu düzenlemenin özellikte petrol ve enerji sektöründe yüksek bedelleri içeren sahte fatura ve vergi kaçakçılığı anlamına gelen büyük sonuçlarının olduğu belirtiliyor.


YMM/BD HASAN SANCAK


Kaynakça:

5237 Sayılı TCK

213 Sayılı VUK

Vergi Müfettişleri Yönergesi

TÜRMOB