’Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum.....”

- Nazım Hikmet
 

KURŞUN ERİTME VAKTİ

Büyük hayaller ve umutlarla girdiğimiz 2020 yılının sonuna gelirken, ‘’Kötü günler geride kaldı şimdi daha kötülerine merhaba!’ diyerek yeni bir yıla hazırlanıyoruz.

Her dönemin kendine has bir havası vardır. Havayı bile ciğerlerine çekmenin ya para cezası ya da hasta olma bedeli olan bir seneden bahsediyorum. Orhan Veli’nin yaşasa, ‘Bedava bedava yaşıyoruz, bedava; hava bedava, bulut bedava…’ cümlelerini yazarken iki kere düşüneceği zaman dilimlerinden geçiyoruz.
 

İNSAN EVDE KALMAKTAN MI ÇÜRÜR YOKSA PARASIZLIKTAN MI?

Faşizm dönemlerinde ve ekonomik sıkıntıların olduğu dönemlerde toplumlarda ahlaki çöküşler yaşanır. Yaşanan suçlara yoğun bir kayıtsızlık başlar, ben-merkezcilik, yakınlarının bile sevinçlerine ve üzüntülerine duyarsızlık, sahte ilişkiler kurma eğilimi, saplantılarda boğulma…

Yukarıda bulunan aygıtlardan aşağıya süzülen, halka yansıyan bu tablo toplumu yavaş yavaş çürümeye götürür.

Tüm varlığı olan evi yanarken, maskesiz şekilde izleyen vatandaşa ceza kesilmesi de bu ülkenin gerçeği, ‘’Nasıl olsa öderiz değil mi?’’ diyerek yüzlerce kişilik partiler düzenleyenler de bu ülkenin gerçeği.
 

‘PATLICANI YAZIN DA YERİZ’ NASIL OLSA…

Keşke bu riskli binalarda oturmasaydınız diyerek kıt kanaat geçinen vatandaşa temennilerde bulunanlar da bu ülkenin gerçeği.

2019’da ‘’Patlıcanı yazın yersiniz.’’ diyerek bu cümlelerin ilk işaretini veren de kendisiydi…

Bu vurdumduymaz hali savunan da eleştiren de yine bu ülkenin gerçeği.

Dünyanın en çok değer kaybeden para birimine sahip bu ülke bizim gerçeğimiz. Antarktika’da ‘üs’ açan da bu ülke fakat çocuğunun ölüsünü parasızlıktan sırtında taşıyan da bu ülke.
 

TÜRKİYE EVDE KALIRKEN NELERİ KAYBETTİ?

Türkiye evde kalırken sınıfta kaldı, kadına şiddeti konuştu, hayvanlara yapılan eziyetleri konuştu, evde çocuğunu oklava ile dövdü, halkı fakirlik içinde yüzerken şaşalı ev partileri düzenledi. Türkiye kendi haklarını yağmalayanlara karşı ses çıkaramadı.
 

TERÖRÜN KATLETTİĞİ DE BİZİZ

Ekonomisi altında vatandaşı ezilen Türkiye’nin, hep söylendiği gibi bir ‘beka’ sorunu var mıdır? Elbette. PKK’nın canlı bombalarının katlettiği üniversite çağında öğrencilerimizi, yaşlılarımızı, askerlerimizi unuttuk mu?

FETÖ’nün satılmış askerlerinin vatandaşlarımıza yağdırdığı bombaları unuttuk mu? Parmak sallayan emperyalistleri unuttuk mu? Zaferini gurur ile kutladığım, şehirlerinde bebekler bombalanmış Azerbaycan’dan, Karabağ’a, Türkiye’ye, Pakistan’dan Balkanlar’a kadar hep hedef alınan bizim insanımız oldu. Ergenekon zindanlarında boğulmaya çalışılan da…

Ceberrut yöneticiler tarafından esir alınan da biziz, terör ile katledilen de biziz.
 

GERİ Mİ GİDECEĞİZ İLERİ Mİ?

İktidarını sağlamlaştıranlardan, barış elçisi gözüküp halkı katledenlerden, kürsüde ‘demokrasi’ diyerek arka planda hangi ülkeye ve çevreye hizmet ettiği bilinmeyenlerden, Atatürk’ü arkasına maske yapmaya kalkan eski siyasal islamcılardan, onlarca sene kişiliksizce sesini çıkaramayıp leş kargası gibi şimdi tekrar piyasaya çıkanlardan başka bir çare yok mudur?
 

KURŞUN ERİTME VAKTİDİR

Şimdi Kuva-yi Milliye zamanıdır, hava 100 sene önce kadar ağırdır. Ekonomisinden, siyasetine, toplumundan, tüm değerlerine kadar yağmalanmış bu ülkeye borcunu ödeyecek vatanseverlere görev düşüyor. Pusuda ‘’bir de biz yağmalarız nasıl olsa!’’ diye bekleyenleri de durdurmak bu vatanseverlerin boynunun borcudur.

İşte tablo bu kadar acıdır, bir Mustafa Kemal beklemeyeceğiz, hepimiz birer Mustafa Kemal olacağız.

ABC Gazetesi | Doğukan Devrim İpek

https://abcgazetesi.com/dogukan-devrim-ipek-kursun-eritme-vakti-367922