Ticari faaliyetlerin kaynak ülkelerde vergilendirilmesi için “fiziki varlığın” bulunmasına bağlanan geleneksel anlayış ile doğal olarak kavranamayan modern ekonomi, yani dijital faaliyetler uzunca bir süredir OECD gündemini meşgul etmekteydi.

Kısaca,  Birinci ve İkinci Sütün Çözümleri (“Pillar One and Pillar Two”) olarak ifade edilen İki Sütunlu Yaklaşım ile konunun hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından adil bir çözüme kavuşturulması amaçlanıyordu.

8 Ekim 2021 tarihinde yapılan OECD toplantısında Küresel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (“GSYH”/”GDP”) %90’ından fazlasını temsil eden, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 136 ülke uluslararası vergi reformuna yönelik söz konusu yaklaşımı onayladı.

Böylece, OECD/G20 BEPS (“Base Erosion and Profit Shifting”-“Matrah Aşındırması ve Kar Aktarımı”) Kapsayıcı Çerçevesinin 140 üye ülkesinden 136’sı söz konusu çözüm önerisini kabul etti.

Estonya, Macaristan ve İrlanda’nın katılımı ile ikili yaklaşım tüm OECD ve G20 ülkeleri tarafından kabul edilmiş olurken, Kenya, Nijerya, Pakistan ve Sri Lanka anlaşmaya katılmadılar.

Birinci Sütun (“Pillar One”) neyi ifade ediyor?

Başlangıç olarak, Birinci Sütun kapsamına giren şirket sayısı son derece sınırlı olacak (yaklaşık 100 şirket olacağı tahmin ediliyor) çünkü çokuluslu bir şirketin bu kapsamda değerlendirilmesi için küresel hasılatının 20 milyar EUR ve karlılığının %10’u geçmesi gerekiyor. Karlılığı %10’u aşan şirketlerin bu oranın üzerindeki “artık karı”’nın %25’i pazar ülkeleri arasında hasılata dayalı dağıtım anahtarına göre paylaştırılarak, bu ülkelerde vergiye konu edilmesi sağlanacak. Buna “Amount A”/ “Tutar A” deniyor. Pazar ülkelerinden kasıt mal veya hizmetlerin kullanıldığı ya da tüketildiği ülkeler. Belirlenen küresel hasılat tutarının yıllar itibarıyla aşağıya çekilmesi ve dolayısıyla Birinci Sütun kapsamına giren çokuluslu şirket sayının arttırılması hedefleniyor. Birinci Sütun kapsamında yer verilen diğer bir konu da, “Amount B”/”Tutar B”, ilgili ülkedeki temel pazarlama ve dağıtım faaliyetleri için emsallere uygun olarak tespit edilip, vergilendirilmesi gereken tutarı ifade ediyor. Artık karların pazar ülkesinde vergilendirilmiş olması durumunda, mükerrer vergilendirmenin önlenmesi için Tutar B için birtakım güvenli liman kuralları getirilecek.

Tutar A’nin uygulamasına ilişkin olarak Çok Taraflı Sözleşmenin (“Multilateral Convention”) hazırlanarak 2022 yılında imzaya açılması ve 2023 yılında da uygulamaya geçirilmesi hedefleniyor.

Bu şekilde, Dijital Hizmet Vergisi gibi ülkelerin tek taraflı olarak uyguladıkları benzer vergilerin tüm şirketlere ilişkin olarak yürürlükten kaldırılması ve bir daha benzer uygulamaların hayata geçirilmeyeceğine dair taahhütte bulunulması talep ediliyor.

İkinci Sütun (“Pillar Two”) Neyi ifade ediyor?

Yıllık hasılatı 750 milyon EUR’yu aşan çokuluslu şirketlerin küresel asgari kurumlar vergisine (“Asgari Vergi”) tabi olması düzenleniyor. Birinci Sütun ile karşılaştırıldığında İkinci Sütun kapsamına giren şirket sayısının çok daha fazla olması bekleniyor. Dolayısıyla, vergi planlaması yaparak karlarının düşük vergilenmesini sağlayan şirketlerin, söz konusu karlarının asgari %15 olarak vergilenmesi sağlanacak. Söz konusu vergilemenin uygulamaya geçirilmesi için hem yerel mevzuatta hem de vergi anlaşmaları kapsamında bir takım düzenlemlerin getirilmesi planlanıyor.

8 Ekim 2021 tarihli toplantıda hangi konuda gelişme kaydedildi?

Öncelikle, bu toplantıda 140 üye ülkenin 136’sının, İki Sütunlu Yaklaşım ve uygulaması üzerinde anlaştığını ve yeni kuralların 2023 yılına kadar hayata geçirilmesi konusunda mutabık kaldığını belirtelim. Ayrıca, uygulanacak oranlar, yani artık karın %25’inin pazar ülkeleri arasında tahsise konu edileceği ve asgari vergi oranın %15 olacağı, da bu toplantıda kararlaştırıldı.

Söz konusu uygulamanın vergisel etkisi ne olacak?

Birinci Sütun kapsamında her yıl 125 milyar USD’den fazla kazancın pazar ülkelerine yeniden tahsis edilerek, bu ülkelerde vergiye tabi tutulması amaçlanıyor. İkinci Sütun kapsamında ise %15 asgari vergi uygulamasına geçiş ile birlikte yıllık olarak yaklaşık 150 milyar USD ek küresel vergi geliri yaratılacağı hesaplanıyor.

Bu uygulamaların Gelişmekte Olan Ülkelere ne faydası olacak?  

Söz konusu yaklaşım ile kazancın belirli kısmı üzerindeki vergileme hakkı pazar ülkelerine verilecek. Tüketici ve kullanıcıların bulunduğu söz konusu pazar ülkelerinin ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeler olduğu düşünüldüğünde, gelişmekte olan ülkelere kazanç vergileme hakkı verileceği ve böylece bu ülkelerin vergi gelirinin artacağı değerlendiriliyor.

Söz konusu asgari vergilemenin aynı zamanda vergi cennetleri için bir son olacağı ve böylece çokuluslu işletmeleri çekebilmek için gelişmekte olan ülkeler üzerindeki çeşitli vergi teşvikleri ve vergi tatili uygulamaları baskısını da sonlandıracağı belirtiliyor.  Diğer taraftan, gerçek ekonomik faaliyetler ve bu faaliyetlere sağlanan vergi teşvikleri uygulama dışında tutulacak.

Bu vergilerin uygulama takvimi ne olacak?

Söz konusu vergilemeye 2023 yılından itibaren geçilmesi hedefleniyor.

Birinci Sütun kapsamında yerel mevzuatta yer verilebilecek hükümlerin 2022 yılı başlarına yetiştirilmesi planlanırken, pazar ülkelerine yeniden tahsis edilecek kazancın (“Tutar A”)  vergileme hakkının  ise Çok Taraflı Sözleşme yolu ile düzenlenerek 2023 yılında uygulamaya geçirilmesi planlanıyor. Diğer taraftan, ülkelerin temel pazarlama ve dağıtım faaliyetleri ile Tutar B’ye ilişkin çalışmaların da 2022 sonuna yetiştirilmesi planlanıyor.

İkinci Sütuna ilişkin takvim ise daha iddialı gözüküyor. Şöyle ki, asgari vergi uygulamasına ilişkin kurallar ile birlikte model vergi anlaşmasına dahil edilecek hükümlerin Kasım 2021 ayına yetiştirilmesi planlanıyor. 2022 yılının ortalarına doğru da Çok Taraflı Sözleşme ile söz konusu hükümlerin ikili vergi anlaşmalarına dahil edilmesi planlanıyor.

Birçok ülkenin Kurumlar Vergisi Oranı %20’nin üzerindeyken, asgari vergi oranı neden %15 olarak belirlendi?

Birçok ülkedeki kurumlar vergisi oranı daha yüksek olsa bile,  kazancın büyük bölümü üzerindeki efektif vergi oranının %15’in altında kaldığı belirtiliyor. İkili Sütun yaklaşımını onaylayan, birbirinden çok farklı 136 ülkenin olduğu ve birçok ülkede uygulanan kurumlar vergisi oranının da %15’in altında olduğu dikkate alındığında, tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları bir oran olarak değerlendiriliyor.

Bu ortak yaklaşım yerine ülkeler Dijital Hizmet Vergisi gibi tek taraflı vergileme yöntemleri uygulamak suretiyle sorunu çözemez miydi?

Ülkelerin tek taraflı uygulamaları, ülkeler arasında ortak bir çözüm bulununcaya dek geçici bir ara çözüm olarak değerlendirildi. Ancak, bu tür uygulamalar mükellefler için belirsizlik, çifte vergilendirme gibi sorunlara neden olurken, hükümetler arasında da bir nevi ticaret savaşlarına neden oldu.

Sonuç olarak, İkili Sütun Yaklaşımına ilişkin çalışmaların özellikle 2022’de yoğunlaşarak, 2023 yılından başlayarak küresel çapta uygulamaya geçirilmesinin planladığını söyleyebiliriz. Böylelikle, hem pazar ülkelerine küresel büyük şirketlerin elde ettikleri kazançtan daha fazla pay verilecek hem de asgari kurumlar vergisi uygulamasına geçilmek suretiyle vergi cennetleri ve zararlı vergi uygulamaları önlenmeye çalışılacak. Altı çizilmesi gereken bir diğer konu da, birçok ülkenin OECD nezdinde ortak bir çözüm bulununcaya dek geçici bir çözüm olarak uyguladığı Dijital Hizmet Vergisi ve benzeri tek taraflı uygulamaların da yürürlükten kaldırılacak olması.

İki Sütunlu Yaklaşım dün yani 13 Ekim tarihinde Washington’da yapılan toplantıda G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası yöneticilerine sunularak, onaylandı. Bu ay sonunda da Roma’da yapılacak G20 Liderler Zirvesi’nde sunulacak.

Deloitte | Arzu AKÇURA, Director (YMM) – International Tax