İpekiş'e girdiğim zamanki İpekiş'in durumunu anlatmıştım.

Türkiyenin en eski ve en meşhur firması ama makineler o kadar eski ki, üretim nasıl bu kadar kaliteli oluyor, insan şaşıyor.

Burada insanların kurum kültürü ve dededen toruna bu işletmede çalışmaları diye düşünüyorum.

Çatılar çökmüş, daha ne diyelim, çalışanlar ise firmaları için ellerinden gelen her şeyi yapmaktalar. 

Oturduk, bir yatırım projesi hazırladık. Teknik kısmı Barlas Sumer, Kaymas Akkalay ve Saruhan Megrel hazırladılar. İdari ve mali kısmı da ben.  O kadar güzel bir rapor oldu ki, yünlü sanayii için DPT tarafından da yıllarca tip rapor olarak kabul edildi. Kalın bir kitap halinde idi. Bir nüshası yıllarca bende kaldı.

2021 yılı içinde İpekiş'te eskiden ve bizim zamanımızdan kalan son insan olan Genel Müdür Muavini Alpaslan beye bu nüshayı verdim.

Çünkü şirketin hafızasında bu nüshanın da bulunması gerekli diye düşünmüştüm. 

Yine bu rapor sayesinde ben de tekstildeki bazı teknik hesapları da öğrenmiş oldum. Daha sonraki yıllarda ve özellikle Yeminli Mali Müşavir olduğumda bu bilgilerin bana büyük faydası oldu. 

Daha önceki yazılarımda da paylaşmıştım. Bu yatırım ve rapor sayesinde DPT beni tanıdı. Ama çok komik diyebileceğim bir şekilde tanıdı. Bir daha da DPT'deki bütün işlerim hiçbir zorluk çıkmadan daima halledildi. 

Hazırlanmış fizibilite raporu ile ilgili bazı açıklamalar gerekiyordu. Devlet Planlama daha fazla bilgi istiyordu. Biz ise makineleri sipariş etmişiz, her an onlarca TIR ile yeni makineler gelebilirdi. DPT bürokratlarının fizibilite raporunu okuyup yatırım teşvik belgesi ve eklerinin düzenlenmesindeki gecikmelerini kabul edecek halde değildik. 

Telefon ettik ve o zaman Teşvik Uygulama Genel Müdürü olan İmdat Akmermer’den randevu aldık. Görüşmeye gidecek olan da tabii ki ben yani Cevdet Akçakoca. Gece Bursa’dan yola çıktım. Sabah saat 8,30 da DPT'de olacağım ve saat 9,00'da da İmdat Akmermer ile görüşeceğim. 

Sabah DPT'ye geldim. O zaman DPT Necatibey caddesinde 6 katlı eski bir binada idi. Sabah o saatte kimse yok. İçeri girdim. Asansörü çağırdım. Elimde siyah bond çanta. Görüşeceğim kat 6. Kat. Düğmeye bastım.

Tam altıncı kata geldim ki, Aman Allah, Aman Allah. 

Birden asansör düşmeye başladı. Durmuyor. Gidiyoruz sadece aşağı doğru değil, öteki aleme de gideceğiz herhalde diye düşünerek dua etmeye başladım. Ama bir yandan da yüzlerce binlerce fikir aklımdan geçiyor. Asansörde de tek başımayım. Çoluk çocuk, anne baba her şey geliyor. Ama benim düşüncelerim bu kadarla kalmıyor. Buradan kurtulma imkanı var mı onu da düşünüyorum. 

Aaaa!

Aklıma geldi.

Acaba nerede okumuştum? Bir yerde okudum işte. Asansör düşerken hafif hafif zıplarsanız yüzde 90 ihtimalle havada olabilirsiniz.

Zaten havada değil de asansörün zemininde iseniz size Allahtan rahmet dilemekten başka çare kalmıyor. 

Asansör 6 kat aşağıya gittikçe hızlanarak inerken ben de hafifçe zıplıyorum, zıplıyorum ve de tam tabirle üçbuçuk atıyorum. Neyse, sonunda birinci kata düştük ve ben o sırada havada idim. Asansör düştüğünde ben de asansörün zeminine indim.

Belimde biraz ağrı oldu. Bond çantam bile elimden düşmedi. Ama asansör öyle büyük bir gürültü ile indi ki ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. 

Asansör kapısı önünde büyük bir gurup toplandı. Asansörün kapısını heyecan ve merakla açtılar. Ben tiril tiril İpekiş takım elbisem sırtımda, bond çantam elimde. Açılan kapıdan çıktım. Herkes, geçmiş olsun diyor. Doktor çağırmayı düşünüyorlar, söylüyorlar. 

"Bırakın canım, ne biçim asansörünüz var. Bunu çabuk değiştirin. Bakın şimdi 6 (altı) kat yürüyerek çıkacağım, bana yazık değil mi?" 

"İmdat bey beni bekliyor, hemen haber verin, çıkıp görüşeceğim" dedim. 

Gençlik işte, büyük bir hızla 6 katı çıktım.

Altıncı kata gelince de İMDAT BEY İMDAT İMDAT dedim.

Baktım, İmdat bey, beni merdivenlerin başında heyecanla bekliyor.

Odasına geçtik, tanıştık ve bizim teşvik belgesi hemen çıktı, bana verildi.

Ondan sonraki yatırımın devam ettiği yıllarda da hiçbir zorluk çıkmadı.

Daha sonra Yeminli Mali Müşavirlik yaparken hazırladığım fizibilite raporları da hiçbir zorlukla karşılaşmadan teşvik belgesine bağlandı. 

İşte böyle de bir macera yaşadım.

Bazen insanın şansı böyle de doğabiliyor.

Cevdet AKÇAKOCA