Yurtdışı operasyon ve faaliyetlerin her geçen gün arttığı günümüzde, ülkeler arasında akdedilmiş olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (“vergi anlaşmaları”) ve bu anlaşmalara uygun vergilendirmenin önemi de doğal olarak artmaktadır. Bu noktada söz konusu anlaşmaların amacı dışında kullanılması ya da vergi alışverişi (“treaty shopping”) yapılması gibi konuları kapsam dışında tuttuğumuzu belirtelim.

Türkiye’de mukim bir kişi vergi anlaşmasına taraf devletlerdeki faaliyetleri nedeniyle anlaşma hükümlerine aykırı olarak vergilendirilir ya da vergilendirileceğini düşünür ise ya da benzer şekilde anlaşmaya taraf ülkelerden birinde mukim olan bir kişi Türkiye’deki faaliyetleri nedeniyle anlaşma hükümlerine aykırı olarak vergilendirilir ya da vergilendirileceğini düşünür ise,  sorunun çözümü için mükellef,  faaliyetin gerçekleştirildiği ülkedeki yani kaynak ülkedeki ulusal çözüm yollarına başvurabilir. Örneğin ülkemizde vergi uyuşmazlığının çözümü için uzlaşmaya gidilebilir ya da yargı yolu seçilebilir. Ancak, konu uluslararası bir anlaşma olan vergi anlaşmasına aykırı bir vergileme olduğunda, söz konusu ulusal çözüm yollarına alternatif olarak Karşılıklı Anlaşma Usulü (“KAU”) sürecinin başlatılması için mükellefler taleplerini konusuna göre vatandaşı ya da mukimi oldukları ülkenin yetkili makamına iletebilirler.

Peki, mükellefin vergi anlaşmasına aykırı vergilendirme ile karşılaşabileceği ve KAU sürecinde ele alabileceği konular neler olabilir?

Bu soruyu, mükelleflerin sıklıkla karşılaşabilecekleri konulara örnekler vererek cevaplayabiliriz.

Örneğin; mukimlik sorunu, işyeri oluşumu, ana merkezin işyerine atfettiği genel giderler veya idare giderleri paylarının matrahtan indirimi, transfer fiyatlandırması, fiyat düzenlemeleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan ayarlamalar, faiz/temettü/gayrimaddi hak bedeli ödemeleri üzerinden yapılacak tevkifat, bu ödemeleri yapanlar ile gelir lehtarları arasındaki özel ilişki nedeniyle ortaya çıkan ilave vergiler,anlaşmaların kötüye kullanılmasının önlenmesi kapsamında mükelleflerin anlaşmadan faydalandırılmaması, iki taraflı ya da çok taraflı peşin fiyatlandırma anlaşmasına ilişkin talepler…

Uluslararası vergi alanındaki gelişmeler ışığında, KAU sürecinin izleyen dönemlerde öneminin artarak, anlaşmalara aykırı vergilendirme sorunlarının çözümünde efektif bir yöntem olarak karşımıza çıkacağını değerlendiriyoruz. İşte bu değerlendirme ışığında, bu yazımızda KAU sürecinin bugün itibarıyla geldiği noktayı önceki düzenlemeler ile karşılaştırmalı olarak ele alacağız.

Vergi Hataları ve Vergi Kanunlarımız

Mükelleflerin karşılaştıkları vergi hatalarının ortaya çıkarılması ve düzeltilmesiyle ilgili hükümler Vergi Usul Kanunu (“VUK”)’nda düzenlenmiştir. Vergi hatası, vergiyle ilgili hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla, vergi hatası mükellefin alyehine ya da lehine olabilir. Kanun, vergi hatalarını i) hesap hatası ve ii)vergilendirme hatası olarak iki ana gruba ayırmıştır.

Vergi hatası ve düzeltilmesinden bahsederken, zaman aşımı kavramını da dikkate almak gerekmektedir. Zaman aşımı, hak düşürücü hallerdendir. Zaman aşımı, bir alacağın doğumunu takip eden ve kanunla belirtilmiş olan bir süre içerisinde alacaklının hakkını istememesi veya borçluyu dava etmemesi nedeniyle hak isteme ve dava açma imkanının ortadan kalkması şeklinde tanımlanabilir. VUK, 5 yıl içinde tarh ve tahakkuk ettirilmeyen vergilerin zaman aşımına uğrayacağını benimsemiştir. Buna göre, vergi alacağının doğduğu takvim yılını izleyen yıldan başlayarak 5 yıl içinde tarh ve tebliğ edilmeyen vergi zaman aşımına uğramakta yani ortadan kalkmaktadır.

Söz konusu zaman aşımı süresinin geçmesi sonucu yukarıda bahsettiğim “vergi hataları”na ilişkin düzeltme yapılması da mümkün olmamaktadır. Ancak, şunu da belirtmekte fayda var ki düzeltme zamanaşımı süresini uzatan bazı sebepler de yine VUK ilgili maddelerinde tanımlanmıştır. Bu sebepleri de detayına girmeden aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;

-zaman aşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde (yani, 5. Yıl içinde vergi mükellefe tarh ve tebliğ edilmişse) zaman aşımı hatanın yapıldığı tarihten başlayarak bir yıldan az olamaz,

-ilan yoluyla tebliğ edilip tahakkuk eden vergilerde, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten başlayarak 1 yıldan az olamaz,

-ihbarname ve ödeme emri ilan yolu ile tebliğ edilen vergilerde, haczin yapıldığı tarihten başlayarak 1 yıldan az olamaz.

Bu düzenlemeler, kanun koyucunun, düzeltme zamanaşımında mükellefin tebliğden mutlaka bizzat haberdar olmasını esas aldığını ve düzeltme talebi yapabilmesi için fırsat verdiğini göstermektedir.

Bu konuyla ilgili değinmek istediğim diğer bir önemli nokta da iade edilecek gelir vergisi ile ilgilidir. Keza, gelir vergisi uygulamasında yıl içinde tevkif suretiyle ödenen vergiler ilgili yılın beyannamesinde tahakkuk eden vergiden mahsup edilir. Beyannamede mahsup imkanı olmayan verginin ise mükellefe bildirilmesi ve mükellefin, kendisine tebliğ edilen verginin, 1 yıl içinde müracaat ederek, iadesini istemesi gerekir. Buradaki 1 yıllık süre mükellef açısından hak düşürücü süredir, diğer bir ifadeyle mükellef 1 yıl içinde iade için başvuruda bulunmaz ise iade talep etme hakkı kalmayacaktır.Tüm iade ve mahsup taleplerinin elektronik ortamda yapılması zorunlu olduğundan, stopaj iade talep dilekçelerinin de internet vergi dairesi üzerinden elektronik ortamda ve standart dilekçeler kullanılmak suretiyle verilmesi gerekmektedir (429 no.lu VUK GT ekindeki dilekçeler).

Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ise bu hükümlere uluslararası boyut da katarak sözkonusu vergi anlaşmalarına aykırı vergilemenin ne şekilde ele alınıp ortadan kaldırılacağına ilişkin düzenlemelere yer vermektedir. İşte bu düzenlemeler, vergi anlaşmalarımızda “Karşılıklı Anlaşma Usulü” başlıklı genellikle 25. Madde kapsamında ele alınmaktadır.

Halihazırda, uygulamada olan vergi anlaşmalarındaki “Karşılıklı Anlaşma Usulü” başlıklı maddesinde neler düzenleniyor?

Öncelikle, Karşılıklı Anlaşma Usulü (“KAU”) uygulamada olan her vergi anlaşmasında yer almakta olup ve fakat düzenlemelerde anlaşmadan anlaşmaya farklılıklar bulunmaktadır.

Örnek olması ve uygulamada Türk yatırımcılar için özel bir yere sahip olması sebebiyle Türk- Hollanda vergi anlaşmasının 25. Maddesinde ele alınan KAU düzenlemelerini kısaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

  1. Türkiye ya da Hollanda’da mukim (“tam mükellef”) olan bir kişinin, bu devletlerden herhangi birinin bir işleminin kendisi için bu anlaşma hükümlerine aykırı sonuçlar doğurması halinde veya doğuracağı kanaatine varması halinde, mukimi veya vatandaşı olduğu devletin yetkli makamına müracaat edebilecektir. Söz konusu müracaat ile ilgili, anlaşmada herhangi bir süre belirtilmediğinden, VUK zaman aşımı/düzeltme zaman aşımı süreleri geçerlidir. Diğer bir ifadeyle, müracaat zamanaşımıvergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak 5 yıldır. Ancak, zamanaşımın son yılında yapılan tarhiyatlarda süre, tebligatı izleyen 1 yıldan az olmayacaktır (ilk bölümde yer verdiğim üzere)
     
  2. Vergi anlaşmasının eksik veya yanlış uygulamasından zarar gören/görebilecek mükellefin tam mükellef olduğu devletin yetkili makamına, mükellefin itirazını inceleme, değerlendirme, mümkünse uygun bir çözüme ulaşma, anlaşmaya ters düşen bir vergilendirme olması halinde bunu engellemek için karşı devletin yetkili makamı ile temasa geçerek, karşılıklı anlaşmaya gayret gösterme görevi verilmektedir. Türkiye yönünden, vergi idaresi karşılıklı anlaşma sonucunu mükellefe tebliğ ettikten sonra mükellefin bu anlaşmadan kaynaklı vergi iadesini 1 yıl içinde talep etmesi şarttır.
     
  3. Türkiye ve Hollanda’nın yetkili makamlarına, bu anlaşmanın yorum veya uygulamasından kaynaklanan her türlü güçlüğü ve tereddütü, karşılıklı anlaşma ile halletmeye gayret gösterme talimatı verilmektedir. Buna ek olarak bu anlaşmada çözümü bulunmayan diğer çifte vergilendirme sorunlarının çözümü için de istişarede bulunacağı belirtilmektedir.
     
  4. Türkiye ve Hollanda yetkili makamları yukarıda yer verilen hususlarda anlaşmaya varabilmek için diplomatik kanalları kullanmaksızın birbirleriyle doğrudan haberleşebileceklerdir.

GİB tarafından Ekim 2019 tarihli yayımlanan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarında Yer Alan Karşılıklı Anlaşma Usulüne ilişkin Rehberdeki Bazı Önemli Açıklamalar

Söz konusu rehberde yer verilen bazı önemli açıklamalara aşağıda özetleyerek yer vermeye çalışacağım.

-Türkiye’de mukim olan kişi (gerçek kişi ya da kurum) ilgili vergi anlaşması kapsamında yanlış, hatalı vergilendirildiğini ya da anlaşmaya aykırı vergilendirildiğini düşünüyorsa, KAU’dan faydalanmak üzere Türkiye’nin yetkili makamına başvuruda bulunabilecektir. Türk vatandaşı olan ancak başka bir ülkede ikamet eden bir gerçek kişi örneğin Belçika’da gelir elde edip, Belçika’da vergilendirilmiş ve fakat uyrukluğu sebebiyle Belçika vatandaşlarından daha ağır bir vergilendirmeye tabi tutulduğunu düşünüyorsa Türkiye – Belçika vergi anlaşmasının 24. maddesinde uyrukluğa bağlı ayrım yapılmamasına ilişkin düzenlemenin akit devletlerden birinin ya da ikisinin mukimi olmayan kişilere de uygulanacağına ilişkin hüküm olması nedeniyle, mukimi olduğu İspanya’nın yetkili makamı yerine vatandaşı olduğu Türkiye’nin yetkili makamına başvurma hakkı bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu örnekte söz konusu gerçek kişi İspanya’nın mukimi yani İspanya’da tam mükellef olmasına rağmen Türkiye-Belçika vergi anlaşmasının 24. Maddesi düzenlemesi nedeniyle vatandaşı olduğu Türkiye’nin yetkili makamına başvuruda bulunabilecektir.

  • Vergi anlaşmalarında “yetkili makam”, Türkiye yönünden Hazine ve Maliye Bakanını veya onun yetkili kıldığı kişileri ifade etmektedir. KAU uygulaması  ise Gelir İdaresi Başkanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir.
      
  • KAU başvurusundan ücret alınmamaktadır.
      
  • Mükelleflerin KAU sürecini talep etme hakkı, vergi anlaşması hükümlerine aykırı vergilendirmeden haberdar olmasından itibaren başlamaktadır. Bazı anlaşmalarda KAU sürecini talep etme hakkı belirli sürelere bağlanmakta, bazı anlaşmalarda ise yerel mevzuata uygun şekilde düzenlenmektedir. Bu sürelere dikkat edilmesi hak kaybının yaşanmaması için büyük önem taşımaktadır.
     
  • KAU başlatılmasının talebi veya yetkili makamların KAU başlatmaları zamanaşımını durduran veya kesen haller içinde sayılmamıştır. Bu durumların zaman aşımını durdurması veya kesmesi ya iç mevzuatımızda bu yönde bir düzenleme olması ya da anlaşmalarda bu yönde açık bir hüküm bulunması durumunda mümkün olacaktır.
     
  • Gerek mükellef tarafından KAU sürecinin başlatılması talebi gerekse yetkili makamlar arasında KAU’nun başlatılması vergilerin tahsilatını durdurmamaktadır.
     
  • Anlaşmalarda KAU başvuru süreciyle ilgili şekilsel bir düzenleme yer almadığından mükelleflerin ilgili taleplerini bir başvuru dilekçesi ile yetkili makama iletmesi gerekmektedir. Bu dilekçede yer alması gereken bilgilere de rehberde detaylı olarak yer verilmiştir.
     
  • Mükellefin, vatandaşı ya da mulimi olduğu ülkenin yetkli makamına süresi içinde yaptığı başvuru akabinde, konu öncelikle ilgili yetkli makam tarafından değerlendirilecektir. Söz konusu talebin reddedilmesi durumunda, yerel mevzuatta belirtilen süreler dikkate alınmak suretiyle mükellefin uzlaşma, dava açma vb hakları devam edecektir. Diğer taraftan, talebin uygun bulunması yani vergi anlaşmasına aykırı bir vergilendirmenin olduğunun değerlendirilmesi durumunda, anlaşmaya taraf ülkelerin yetkili makamları doğrudan görüşerek konuyu çözüme kavuşturmak için çalışacaklardır. Söz konusu görüşmelerin ne zaman sonuçlandırılacağına ilişkin bir zaman sınırlaması bulunmamakla birlikte uluslararası yaklaşım bu sürenin 2 yılı aşmaması şeklindedir.
     
  • KAU çerçevesinde yetkili makamların uzlaşmaya varmaları halinde ulaşılan sonuç mükellef için bağlayıcı değildir. Diğer bir ifadeyle, mükellefin kendisine bildirilen sonucu kabul edip etmediğini yetkili makamlarca verilecek süreler içinde bildirmesi gerekir, süresinde bildirim yapılmaz ise sonucu kabul etmediği değerlendirilir. Mükellef sonucu kabul etmez ise, dilerse  mukimi olduğu akit devletin iç mevzuatında yer alan çözüm yollarına zaman sınırlamalarını da dikkate alarak başvurabilir.Mükellef sonucu kabul eder ise,  sonucun uygulanması sırasında iç mevzuat hükümlerinde yer alan düzeltme zamanaşımı sürelerinin dikkate alınıp alınmayacağına ilişkin ilgili vergi anlaşmasındaki düzenleme dikkate alınacaktır.
      
  • Yetkili makamlar açısından başlatılmış olan KAU sürecinin mutlaka bir sonuca ulaştırılması yönünde bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Son gelişmelere gelirsek…

KAU ve Çok Taraflı Sözleşme (“MLI”)

Hatırlanacağı üzere, G20/OECD Matrah Aşındırma ve Kar Aktarımı (“BEPS”) Eylem Planının 15 Numaralı Aksiyonu kapsamında, Çok Taraflı Sözleşme - “Multilateral Instrument” (MLI) geliştirilmiş ve söz konusu sözleşme Türkiye tarafından da imzalanmıştır. Türkiye açısından sözleşme TBMM’ye kanun teklifi olarak sunulmuş ancak süreç henüz tamamlanmamıştır.

İşbu Sözleşmenin 16. Maddesi – “Karşılıklı Anlaşma Usulü” ne ilişkindir. Söz konusu madde kapsamında düzenlemeler aşağıda özetlediğimiz 3 fıkrada toplanmıştır.

  1. Bir kişi, akit ülkelerin birinin veya her ikisinin işlemlerinin, (kapsanan)vergi anlaşması hükümlerine uygun düşmeyen bir vergilemeye yol açtığı veya yol açacağı kanaatine vardığında, bu akit devletlerin iç hukukunda öngörülen çözüm yollarıyla bağlı kalmaksızın, durumu akit ülkelerden herhangi birinin yetkili makamına arz edebilir. Söz konusu müracaat, (kapsanan) vergi anlaşması hükümlerine uygun düşmeyen bir vergilemeye yol açan eylemin ilk bildiriminden itibaren 3 yıl içerisinde yapılmalıdır.
     

    Hatırlanacağı üzere, konuyla ilgili mevcut vergi anlaşmalarındaki düzenleme söz konusu uyuşmazlığın mükellef tarafından duruma göre vatandaşı ya da mukimi olduğu devletin makamına arz edilmesi şeklindeydi. Dolayısıyla, MLI sonrasında mükelleflerin konuyu sadece mukim oldukları devletin değil diğer, yani kaynak ülkenin, yetkili makamına da ibraz edebileceği şeklinde düzenleme yapılmıştırMüracaatın yapılacağı süre ise (kapsanan) vergi anlaşmalarındaki mevcut düzenlemeler de dikkate alınmak suretiyle 3 yıl (veya üzeri) olarak düzenlenmektedir.
     
  2. Söz konusu yetkili makam itirazı haklı bulur ve kendisi tatminkar bir çözüme ulaşamaz ise (kapsanan) vergi anlaşmasına uygun olmayan vergilemeyi önlemek amacıyla, diğer akit ülkenin yetkli makamı ile karşılıklı anlaşma yoluyla sorunu çözmek için gayret edecektir. Anlaşmaya varılan her husus, akit devletlerin iç hukukunda öngörülen zamanaşımı sürelerine bakılmaksızın uygulanacaktır.
     

    Bu düzenleme ile amaçlanan akit devletlerin ulaştığı çözümün, ilgili akit devletin iç mevzuat hükümlerindeki zaman aşımı sürelerine bakılmaksızın uygulanmasının sağlanmasıdır.
  3. Akit ülkelerin yetkili makamları, (kapsanan) vergi anlaşmasının yorumundan veya uygulamasından kaynaklanan her türlü güçlüğü veya tereddütü karşılıklı anlaşmayla çözmek için gayret edecektir. Vergi anlaşmasında ele alınmayan durumlardan kaynaklanan çifte vergilendirmenin ortadan kaldırılması için de birbirlerine danışabileceklerdir. 

MLI 16. Maddesi, esasında “Vergi Uyuşmazlık Çözüm Mekanizmalarının daha etkin çalıştırılması” başlıklı BEPS 14 Numaralı Aksiyon’un MLI’a yansımasıdır ve asgari standart olarak belirlenmiştir.

Çok Taraflı Sözleşme, Türkiye tarafında henüz yasal süreç tamamlanıp kanunlaşmadığından, ülkelerin aldıkları pozisyonlar, maddelere koydukları çekinceler ve mevcut vergi anlaşmalarındaki hükümler de dikkate alınmak suretiyle (kapsanan) vergi anlaşması bazında farklı etki & sonuçları olabilecektir. Mevcut yasa tasarısı dikkate alarak Türkiye-Hollanda vergi anlaşması örneğinden devam edersek;

  • Mukimlerin KAU sürecini başlatmak için Türk ya da Hollanda yetkili makamlarına başvuruda bulunabilecekleri,
  • Başvuruda bulunmak için sürenin 3 yıl olacağı gibi değişikliklerin yer alacağı beklenebilir.

Diğer taraftan, mevcut vergi anlaşmasında da aşağıdaki düzenlemeler yer aldığından, bu konuda bir değişiklik beklenmemektedir.

  • Varılan anlaşma, akit devletlerin iç hukukunda öngörülen zamanaşımı sürelerine bakılmaksızın uygulanacaktır. Bu noktada şunu belirtmekte fayda olacaktır, mevcut anlaşmaya ekli Protokolün XVI. Maddesinde, anlaşma sonucu mükellefe tebliğ edildikten sonra, mükellefin vergi iadesini 1 yıl içinde talep etmesi gerektiği düzenlenmiştir.
  • Yetkili makamlar,  vergi anlaşmasında ele alınmayan durumlardan kaynaklanan çifte vergilendirmenin ortadan kaldırılması için de birbirlerine danışabileceklerdir. 

Yerel mevzuatımızdaki son haftalardaki gelişmeleri de dikkate alırsak…

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen VUK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 46-50. Maddeleri ile VUK’na eklenen Ek 14-18. Maddeleri ile KAU süreci ilk kez yerel mevzuatımızda yerini alacaktır.

Bu kapsamda, KAU sürecine ilişkin mevzuatımızda yer verilecek hükümleri  kısaca aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz;

-Başvuru GİB ya da karşı devletin yetkili makamına yapılabilecek:

Mükellefler vergi anlaşmasına aykırı bir vergilendirme olduğu veya olacağına ilişkin kuvvetli emareler bulunduğu iddiası ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na veya diğer akit devletin yetkili makamına başvuruda bulunabileceklerdir.

-Başvuru için 3 yıllık süre kritik:

Mükellefin başvurusunun değerlendirilebilmesi için anlaşmada öngörülen süre ve usulde yapılması şarttır. Anlaşmada başvuru için süre bulunmuyor ise veya iç mevzuat hükümlerine atıf yapılıyorsa, başvuru söz konusu işlemden mükellefin ilk haberdar olduğu tarihten itibaren 3 yıl içerisinde yapılacaktır.

-Başvuru, dava açma süresini durduracak:

Söz konusu başvuru, başvuru kapsamındaki tarh ve tebliğ edilen vergi ve cezalar ile ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye ilişkin dava açma süresini durdurur. Başvuru talebinin reddi veya karşı devlet yetkili makamı ile anlaşmaya varılamaması durumunda, durum mükellefe tebliğ edilir ve bu tarihten itibaren kalan dava açma süresinde dava açılabilir. Söz konusu süre 15 günden az olmayacaktır.

-İdarelerin anlaşmaya varması durumunda, sonuç mükellef tarafından kabul edilmek zorunda olmayacak:

Söz konusu başvuru, GİB ve diğer devletin yetkili makamının anlaşmaya varması ile sonuçlanması halinde, durum mükellefe yazı ile bildirilir. Mükellef sonucu kabul edebilir ya da etmeyebilir. Yazının tebliğden itibaren 30 gün içinde sonucu kabul edip etmediğini GİB’e bildirmez ise, sonucu kabul etmemiş sayılır. Dolayısıyla, idareler arasında mutabık kalınan sonucun mükellefçe kabul edilmemesi ya da mükellefin sonucu kabul etmemiş sayılması durumunda, söz konusu 30 günlük sürenin bitiminden itibaren dava açma süresi işlemeye başlar.  Söz konusu süre 15 günden az olmayacaktır.

-İdarelerin anlaşmaya vardığı sonucun, mükellef tarafından kabul edilmesi durumunda, konuya ilişkin vergi ve cezalar hakkında dava açılamayacak, şikayette bulunulamayacak, ceza indirimi veya uzlaşma talep edilemeyecek:

İdareler arasında varılan anlaşmanın mükellef tarafından kabul edilmesi durumunda, karşılıklı anlaşma gerçekleşmiş olur ve vergi ve cezalarda düzeltme yapılır. Bunlar hakkında dava açılamaz, hiçbir merciye şikayette bulunulamaz, ceza indirimi ve uzlaşma talep edilemez. Bu vergi ve cezalar, düzeltme işleminin mükellefe tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödenir. Verginin tamamı ile cezaların yarısının bu sürede ödenmesi durumunda cezanın yarısı indirilir.

-Başvurudan önce dava açılmış ise, KAU başvurusu sonucu esas alınacak:

Söz konusu başvurudan önce dava açılmış ise, KAU başvurusu sonuca bağlanmadan vergi mahkemelerince incelenmez. Eğer incelenip karara bağlanır ise, karşıklıklı anlaşma başvurusuna ilişkin sonuç dikkate alınır.

- Başvurudan önce uzlaşma talebinde bulunulmuş ise, KAU başvurusu sonucu beklenecek:

Söz konusu başvurudan önce uzlaşma talebinde bulunulmuş ise, başvurunun sonuca bağlanmasına kadar ertelenir.

Mükellef, anlaşmanın sonucunu beklemeden uzlaşma hakkını kullanmayı talep ederse, başvurusundan vazgeçmiş sayılır ve uzlaşma gerçekleşir ise tekrar KAU başvurusunda bulunamaz. Uzlaşma gerçekleşmez ise, tekrar başvuruda bulunabilir.

-Başvuru tarihi itibarıyla zamanaşımı duracak:

Mükellefin GİB’e yaptığı KAU başvurusu, başvuru tarihi itibarıyla söz konusu vergi ve cezalar için zamanaşımını durdurur.

Duran zamanaşımı, mükellefin idareler arasındaki anlaşma sonucunu kabul etmemesi veya kabul etmemiş sayılması durumunda, kaldığı yerden işlemeye tekrar devam eder.  

-Anlaşma sonucu, kanunun zaman aşımı sürelerine bakılmaksızın uygulanacak:

Ancak, anlaşma sonucunun uygulanması için ilgili vergi anlaşmasında bir süre öngörülmüş ise bu süre uygulanır.

-Mükellef herhangi bir aşamada başvurusunu geri çekebilecek:

Anlaşma sonucunun kabul edilmesi durumu hariç, mükellef herhangi bir aşamada başvurusunu geri çekebilir. Duran zamanaşımı kaldığı yerden devam eder.

-Başvuru yapılması, tahakkuk eden vergi ve cezaların tahsilatını durdurmayacak.

Sonuç olarak, KAU sürecine hem uluslararası hem de yerel pencereden baktığımızda birbirleriyle uyumlu mevzuat gelişmelerinin yer aldığını, sürecin beklentiler dahilinde ilerlediğini ve en önemlisi yerel çözüm yollarına alternatif olarak mükelleflere vergi anlaşmaları kapsamında karşılaştıkları vergilendirme sorunlarını daha etkin çözebilmek adına esasında var olan bir yöntemin uygulamadaki eksikliklerinin giderilerek sunulmaya çalışıldığını değerlendiriyoruz. 

Deloite | Arzu AKÇURA, Director (YMM)