Tüm dünyanın iklim krizinden nasibini aldığı şu günlerde, küresel ısınmayla toplu mücadele için ekonomiyi de kapsayan önlemler alınmaya başlandı. Türkiye'den somut bir adım gelmese de Finlandiya 2035, Avusturya ve İzlanda 2040, Almanya ve İsveç 2045, Japonya, ABD, Brezilya, Danimarka, Birleşik Krallık ve Fransa 2050, dünyanın en büyük karbon salıcısı Çin ise 2060 tarihini net sıfıra ulaşmak için hedef yıl olarak belirledi.

Avrupa Birliği, 14 Temmuz'da ‘Fit For 55' adını verdiği paketi açıkladı. Bu paket, AB'nin 2050 yılı için koyduğu sıfır karbon emisyonu hedefinin yol haritasını oluşturuyor. Fit For 55 ile AB'nin 2030 yılı itibarıyla karbon emisyonunu 1990'lı yıllara göre %55 oranında düşürmesi hedefleniyor. Bunun en basit örneği ise 15 yıl içinde, dizel ve benzinli araçların satışı yasaklanacak olması. Gezegenimizin geleceği söz konusuyken, tabii ki bu konuda kimse etliye sütlüye karışmadan köşesinde oturamayacak. Şehirlerin ve fabrikaların yeniden tasarlanacağı, fosil yakıtın rafa kaldırılacağı bu dönüşüm için ayrılan kaynak 144.4 milyar Euro. AB, üyesi olmayan ülkeleri de dönüşüme zorluyor. Türkiye, gerekli düzenlemeleri yapmazsa; 2025 yılında 771 milyon Euro karbon emisyon vergisi ödemek zorunda kalacak.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (UNFCCC) 2020 sonrası iklim taahhütlerini yerine getirmek için, Endonezya geçtiğimiz günlerde en radikal kararı alan sürpriz ülke oldu. Karbon emisyonları azaltma hedefine ulaşılmasına yardımcı olmak için, Endonezya Hükümeti (GOI), NDC (Karbon Ekonomik Değer Yasası) kapsamında karbon ekonomik değerli araçlara ilişkin bir başkanlık yönetmeliği taslağıyla daha ilerici bir emisyon azaltma planı hazırlama sürecine girdi.

Aslında, karbon vergisi kavramını yeni duymuyoruz. Dünya çapında yaklaşık 29 ülke, Polonya ve Ukrayna'da ton karbondioksit eşdeğeri tCO2e başına 1 ABD Doları'ndan ve İsveç'te tCO2e başına 137 ABD Doları'na kadar değişen bir karbon vergisi planı benimsemektedir.
 

KARBON VERGİSİNİN KAPSAMI VE ETKİLERİ

Karbon vergisinin kapsamına genel olarak enerji ve ulaşım, tarım, ormancılık ve turba arazileri, sanayi ve atık arıtma sektörlerinde karbon emisyonu üreten faaliyetler giriyor.

Hedeflenen bu beş sektörün tümü, herhangi bir muafiyet olmadan vergilendirilirse; birçok işletme etkilenecek ve sera gazı emisyonlarına doğrudan bir fiyat koyan bir karbon vergisine yanıt olarak stratejilerini yeniden hesaplamak zorunda kalacak. Kömürle çalışan enerji santralleri, petrol ve madencilik, kâğıt hamuru ve kağıt, çimento, plastik, petrokimya ve palmiye yağı tarlaları gibi karbon yoğun sektörlerdeki işletmeler, diğerlerinin yanı sıra en ağır şekilde etkilenecek.

Karbon vergisi planına tepki olarak, özellikle kömür ve çimento sektörlerinde faaliyet gösteren iş sahipleri, iş birlikleri aracılığıyla karbon vergisinin işletmelere çok fazla yük getireceğine dair endişelerini dile getiriyorlar.

Endonezya ile hemfikir olan İsrail de iklim değişikliğiyle mücadele için, karbon vergisi planını onayladı. Planın ilk aşamasında; tüm kirletici yakıtlara ve daha sonraki bir aşamada çöplüklerden ve diğer emisyon kaynaklarından çıkan sera gazı emisyonlarına karbon fiyatlandırması uygulamak yer alıyor. İkinci olarak; tüketim vergisi rejimi yoluyla yakıt yakma için karbon fiyatlandırması uygulanacak ve 2023'ten itibaren kömür, LPG, akaryakıt, petrokok ve gaz için karbon fiyatlandırmasına başlanacak.
 

TÜRKİYE ENDİŞELENMELİ Mİ?

Tabii ki madalyonun öteki yüzünde, AB'nin sınırda uygulayacağı karbon vergisi maliyetinden korkan ülkeler de olacak. Avrupa Birliği'nin karbon sınır vergisi uygulama planının 7.6 milyar dolar tutarında Rus malını etkileyeceği kaydedildi. Geçen hafta, Rus devlet petrol şirketi Rosneft CEO'su Igor Sechin, Avrupa Birliği'nin karbon sınır vergisi uygulama planının Rus ekonomisine yaptırımlardan daha çok zarar vereceği uyarısında bulundu.

Kommersant gazetesinin haberine göre Sechin, Kremlin'e yaptığı sunumda; AB'nin 2026'dan itibaren uygulamayı planladığı karbon tarifesinin 7.6 milyar dolar tutarında Rus malını etkileyeceğini vurguladı. Sechin'in karbon vergisinin AB yaptırımlarından daha çok zarar vereceğine yönelik yorumunu, Devlet Başkanı Putin'e 30 Haziran'da gönderdiği mektupta yaptığı da kaydedildi. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism–CBAM); iklim hedefleri çerçevesinde genellikle daha düşük maliyetle üretilen yüksek emisyonlu ürünlerin ithalatında ekstra bir vergi öngörüyor. Böylece, görece daha düşük emisyonlu ancak yüksek maliyetle üretilebilen alternatif ürünlere rekabet edebilme fırsatı sağlanıyor.

AB, “sınırda karbon düzenleme mekanizması” ile karbon fiyatlandırma sistemine sahip olmayan ülkelerden gerçekleştirilen yüksek karbon ayak izine sahip malların ithalatını izlemeyi ve azaltmayı amaçlıyor. Bu uygulama ise Türkiye'de şüphesiz en çok demir, çelik ve çimento sektörü ile cam, seramik ve plastik endüstrilerini ekonomik açıdan olumsuz yönde etkileyecek.

Türkiye‘ye çöp ithalatına izin vererek, ülkemizi Avrupa‘nın çöp depolama merkezi haline getiren iktidarın; karbon vergisi konusunda adım atmak zorunda kalması “kaderin cilvesi” olsa gerek.

Sözcü | Nedim TÜRKMEN